Justin denen çocuk nasıl biriydi bilmiyordum ama sinir bozucu olduğu kesindi. Çocukla hiçbir şekilde iletişim kuramamıştım. Bu yüzden beni sevmediğine emin olmuştum.
En önemlisi ise ondan gerçekten korkuyordum. Onu bıçaklayan kişinin bir düşmanı olduğunu söylediğinde onun gerçekten kötü biri olduğunu anlamıştım. Bu nedenle onun hakkında olumlu düşüncem kalmamıştı.
Bu benim çelişkiye düşmemi sağlamıştı.
Kevin, Alice, Kristen ve Zack iyi insanlara benziyorlardı, bana da iyi davranıyorlardı. Ancak böyle kötü bir insanla arkadaş olmaları onlardan da çekinmeme ve korkmama neden olmuştu. Onlara tam güvendiğimi hissettiğimde güvenim sarsılmıştı.
Hala bir boşlukta gibiydim. Ne yapacağımı bilemiyordum. Geçmişim konusunda da artık endişelenmiyordum. Çünkü dün akşam benimle ilgilenen doktor bizi arayıp son sonuçlara göre hafıza kaybının geçici olduğunu söylemişti. Tabi ki yine bir şeyler hatırlamak için çaba gösterecektim fakat şu an geçmişimden çok geleceğim önemliydi.
Artık kendi başımın çaresine bakmam gerekti. Bunun için önce kısa süreli olarak bir iş bulabilirdim. Sonra ise diplomam ile iç mimar olarak bir yerde çalışabilirdim.
"Melissa?" Kristen adımı tekrarlarken elini gözümün önünde sallıyordu. Odaklanmış gözlerimi ona çevirdim.
"Biz gidiyoruz. İstersen bizde de kalabilirsiniz."
Kristen'la aramız düzelmişti. Ben daha ona bir şey söyleyemeden o gelip benden bana bencil dediği için özür dilemişti.
Başımı olumsuz anlamda salladım. "Şimdilik burada iyiyim. Ama Rebecca'yı görmek için yarın gelebilirim."
Söylediklerim üzerine "Zaten neden bizi görmeye gelesin ki?" dediğinde göz devirdim.
Hafifçe kıkırdadıktan sonra "Neyse, yarın görüşürüz." dedi ve gittiler. Onlar gittikten sonra odama çıkıp pijamamı giydim. Uyumak istesem de hiç uykum yoktu. Bu nedenle salona indim ve televizyon izlemeye karar verdim. Salonda tek başımayken televizyonda zombili bir film buldum ve izlemeye başladım.
Filme odaklanmış merakla izlerken biri aniden omzuna dokundu ve çığlık attı. Ben de korkuyla bağırdığımda bunu yapanın Kevin olduğunu gördüm. O kahkahalarla gülerken ben kalp atışımı duyabiliyor, derin derin nefes alıyordum.
"Tanrım! Kevin kaç yaşındasın sen? Beş mi?" diye cırladığımda gülmeyi kesti ve masum bir sürat ifadesi takındı.
"Evet abla. Beş yaşındayım." derken elini havaya kaldırıp dört parmağını gösterdi. "Bana pamuk şeker alır mısın?"
Bu sefer ikimizde gülmeye başladık. Bu durumdayken bile beni güldürebilecek birileri var diye düşündüm. Ardından içimden bir ses "Onlara güvenmemekle haksızlık ediyorsun." dedi.
Sonunda gülmeyi kestiğimizde merdivenlerden inen Justin ile göz göze geldim. Anında bakışlarımı ondan kaçırıp önüme döndüm.
Kevin koltuğa atlayıp yanıma oturduğunda "Ne izliyorsun?" diye sordu.
"Saçma bir zombi filmi." deyip gözlerimi devirdim.
Tekrar filmi izlemeye başladığımda yandaki koltukta Justin'in oturduğunu fark ettim. Film izlemek yerine telefonuyla ilgileniyordu. Onu daha önce de aynı şekilde görmüştüm. Elinde sürekli telefonunun olmasının tek açıklaması sevgilisinin olduğuydu. Bu gayet normal bir durumdu.
Umursamazca omuz silktim. Beni ilgilendirmezdi.
Bunları düşünürken film bitmişti. Film bittiği için Kevin yerinden kalktı ve üst kata çıktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Change Time || Justin Bieber
FanfictionRevenge Of The Fire'ın devam kitabıdır. 1. kitabı okumadan buna geçmemeniz tavsiye edilir. Aksi taktirde hiç bir şey anlayamazsınız. Revenge Of The Fire hikayesine profilimden ve dış bağlantıdan ulaşabilirsiniz. Hikayenin kapağı Merry Photoshop ta...