Kristen'ın Gözünden
"Ne demek geçici olduğunu düşünüyoruz? Siz doktorsunuz, bize kesin bir şey söylemeniz lazım!" derken sesim hastanenin koridorunda yankılandı. Aylardır buraya her gün geliyordum ve buradan nefret ediyordum. Kızım bu hastanede doğmuş olsa da bana sadece kötü şeyler çağrıştırıyordu.
"Bunu zaman içerisinde öğreneceğiz Bayan Miller. Ya zaman geçtikçe hatırlamaya başlayacak ya da ona her şeyi siz hatırlatacaksınız. Üzgünüm elimden bir şey gelmiyor." Doktorun söylediği cümlelerle iyice sinirlenmiştim. Bir olay çıkmaması için arkamı döndüm ve hızlı adımlarla yürüyerek Melissa'nın odasına girdim.
Dün gece 2 ay sonunda ilk defa uyanmıştı ve bizi hatırlamamıştı. Bu gerçekten uyandığı için yaşadığımız bütün umudu silip süpürmüştü. Kendi ismini bile hatırlamamıştı. Hatırlayıp hatırlamayacağı bile kesin değildi.
Onun güvenini en baştan kazanmamız gerekiyordu. Bize yabancıymış gibi bakmasına dayanamıyordum. Zack'in sesiyle düşüncelerime ara verdim.
"Artık eve gidelim, yarın sabah erkenden geliriz." Dediğinde onaylarcasına başımı salladım. Çantamı aldım ve ceketimi üstüme geçirdim.
Uyuyan Melissa'ya son bir kez baktım. Bizi zor zamanlar bekliyordu...
*Gece* Melissa'nın Gözünden
Gözlerimi açtığımda yine bu yabancı yerdeydim. Bu sefer odada kimse yoktu. Gitmiş olmalılardı. Karşıdaki saatte gördüğüm üzere saat sabahın 4'üydü.
Onları tanımıyordum ama buna rağmen onlar yanımdayken kendimi daha güvende hissediyordum. Şuan içimi bir endişe duygusu kaplamış ve beynim tekrar sorgulamaya geçmişti.
Ben kimdim? Ailem kimdi? Arkadaşlarım kimdi? Evim neredeydi? Okuyor muydum? Kaç yaşındaydım? Hayatım boyunca yaşadığım en özel an neydi? Ya da en sevdiğim şey? Nefret ettiklerim nelerdi? Nasıl bir kaza geçirmiştim?
Bunları düşündükçe içimdeki endişe büyümüş ve daha çok korkmaya başlamıştım. Buna benzer bir ton soru vardı ve ben hiç birini cevaplayamıyordum. Kişiliğimi kaybetmiş, boşlukta ve gereksiz hissediyordum. Sanki buraya ait değilmişim gibi...
Uykunun tekrar beni ele geçirmesiyle gözlerim kapanırken kapı sesi işittim. İçeri yine o beyaz önlüklü doktor girmişti.
"Ah, Bayan Green, uyanıksınız. Bende kontrol için gelmiştim." Dediğinde cevap vermeden öylece bakmaya devam ettim. Doktor yine dosyaya bakıp bir şeyler not ettikten sonra yanıma doğru yaklaştı.
"Aslında sizinle yarın konuşacaktım ama artık bunu öğrenmeniz iyi olacak Bayan Green." Diye söze başladığında gözümü kırpmadan dikkatle bakıyordum.
"Dün yaptığımız testler..." Ağır ağır konuşuyordu ve bu sinirimi bozmuştu. "Sonuçlar mı çıktı?"
"Evet, sorunun geçici hafıza kaybı olduğunu düşünüyoruz." Duyduğumun gerçek olup olmadığını anlamak için bir anlığına gözlerimi kapattım. Doktorun söylediği şey soru işaretlerini silmek yerine yenilerini eklemişti.
"Kalıcı olma ihtimali var mı?" diye sakin kalmaya çabalayarak sordum.
"Henüz emin olamayız. Eğer kalıcı değilse bile hatırlama süreniz kısa da olabilir, yıllar da sürebilir."
Şuan hiçbir şey hissetmiyordum. Sanki duygularımda hafızamla uçup gitmiş gibiydi. Ne yapacağımı bilmiyordum. Hayatımın en çaresiz anını yaşıyordum. Kime güveneceğimi, nerde yaşadığımı bile bilmiyordum.
O kazada ölmüş olmayı diledim, bunları hiç yaşamamayı...
"Bilgilendirmeniz için teşekkürler ama son bir sorum daha olacaktı. Ne zaman buradan çıkabilirim?" Sabırla cevap almayı bekledim.
"Yarın alçılarınızı çıkartmayı düşünüyorum. Sonuçta 2 ay geçti. Ama yine de bir aksilik çıkmaması için iki ya da bir gün daha kalmanız gerekebilir." En azından kısa süre sonra buradan kurtulacak olmanın mutluluğuyla başımı salladım ve uykuya dalabilmek için gözlerimi kapattım.
*2 Gün Sonra*
"Hadi Melissa, yapabilirsin." Dedi adının Kristen olduğunu öğrendiğim kız. Alçılarım çıkarılmıştı ve şuan ayağa kalkmaya çalışıyordum.
"Teşekkürler, ben kendim halledebilirim." Diyerek elini üzerimden ittim. Daha tanımadığım insanlarla bu kadar yakın olmaya alışık değildim.
Ayağa kalkıp yürümeye çalıştığımda sendeledim. Tutunacağım derken bu sefer de kolum sızlamıştı. Olan en ufak şey bile sinirlerimi bozmaya yetiyordu. Sonunda bir adım daha atıp düzgün yürüyebildiğimde bundan sonrasını düşünmeye başladım.
Hastaneden çıktığımda ne olacaktı? Nereye gidecektim? Bir evim var mıydı?
"Şimdi hep birlikte bizim eve gidiyoruz." Dedi yine Kristen.
"Ben gelmeyeyim." Dedim en çekingen halimle. "Yani rahatsızlık vermeyeyim."
Bu sefer adının Alice olduğunu duyduğum kız konuştu. "Sen neyden bahsettiğini sanıyorsun Melissa?"
Utanarak gözlerimi devirdim. "Yani siz bana neden yardım ediyorsunuz ki?"
"Bak şuan bize güvenmemeni ve bizi tanıyamamanı anlıyoruz ama bize güvenmekten başka seçeneğin yok. Hadi şimdi eve gidelim. Sana orada bildiğimiz her şeyi anlatacağız." Dedi Kristen ve diğerlerinden de onay almak istercesine baktı. Herkes başını salladıktan sonra Alice koluma girdi ve yürümeme yardım etti.
Hastaneden çıkıp otoparka arabanın yanına geldiğimizde herkes yerine yerleşti. Ben ise cam kenarında bir köşeye sindim. Korkuyordum. Tanımadığım insanlarla bilmediğim bir yere gidiyordum. O kazada ölmemiş olsam bile bu insanlar bana zarar verebilirlerdi.
Çok karamsar düşündüğümü fark ederek böyle düşünmeyi kestim. Sessizce dışarıyı seyrettim. Bir süre sonra büyük lüks bir villanın önünde durduk. Bende herkes gibi arabadan indim ve eve yürüdüm.
Gerçekten büyük ve güzeldi. Bahçesinde çiçekler vardı. Durdum ve bu güzelliği seyretmeye başladım. Kendimi geldiğimde herkes içeri girmişti. Sonunda bende ürkekçe kapıdan içeri girdim. Evin içi de dışı kadar güzeldi.
"Geç otur şöyle." Diyerek koltuğu işaret etti Zack. Ağrıyan kolumu tutarak gösterdiği yere oturdum.
İçeride sessizlik oluşurken dayanamayıp konuştum. "Bana anlatacaklarınız vardı."
Alice ve Kristen birbirlerine baktılar. Kararsız gibiydiler. "Bunun zamanı olup olmadığından emin değiliz."
Bu beni sinirlendirmişti. Kendi hayatımı bir başkasından öğrenecektim ve bunu zorlaştırıyorlardı. İçimden gelen özgüvenle konuştum. "Bunun zamanına karar vermek sizin elinizde değil. Hemen, şimdi bana bildiğiniz her şeyi anlatmanızı istiyorum."
*Akşam*
"Şey... Ben özür dilerim. Yani düğününüzü bozduğum için." Dedim Alice ve Kevin'a. Anlattıklarına göre onların düğününden erken ayrılıp evime gidecekken kaza yapmıştım. Şuan gerçekten onlardan utanmıştım. Düğün günü böyle bir olay olması gerçekten berbat bir şeydi.
"Senin iyiliğinden önemli değil." Dedi Alice elimi tutup güven verici bir şekilde sıktıktan sonra. Diğer anlattıklarına göre ise biz çocukluğumuzdan beri arkadaşmışız. Yakın zamanda aynı üniversiteden mezun olmuşuz. Annem ve babam dışında bir de ablam varmış. Uzakta yaşıyorlarmış. Bu yüzden ben komadayken bir kere beni görmeye gelebilmişler. Evim ise buranın bir iki sokak aşağısındaymış. Yani şuan yeniden doğmuş gibiyim. Hayatımda keşfedeceğim ve öğreneceğim çok şey var. Annem ve babamı daha önce hiç görmemiş gibiyim mesela. Çocukluğumu hatırlamıyorum. En güzel günümde ne yaşadım, hatırlamıyorum. İşte bu yüzden benim için her şey yeni başlıyor...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Change Time || Justin Bieber
FanfictionRevenge Of The Fire'ın devam kitabıdır. 1. kitabı okumadan buna geçmemeniz tavsiye edilir. Aksi taktirde hiç bir şey anlayamazsınız. Revenge Of The Fire hikayesine profilimden ve dış bağlantıdan ulaşabilirsiniz. Hikayenin kapağı Merry Photoshop ta...