Yabancı Memlekette Kaybolmak

38 25 21
                                    

Telefondaki ses sustu ve bir inilti gelmeye başladı kulağıma. Acı çekiyor gibiydi telefonun ucundaki ses. Ne tuhaftır ki aynı zamanda da huzur veren bir sesti bu inceden inceye.

-Simge, Simge!...

Hayır, hayır Simge'nin sesi değil bu!

Kısa bir afallamadan sonra dikkatimi çeken bir şey, hayatımda duymadığım bir ses tonu ile başka alemlerin soluğu esti kalbimde. Özlem var içinde, yalnızlık var, sevgi var, acı da var. Yumuşak ve tatlı dokunuşlarla kulaklarıma doldu.

Sabahın erken saatlerinde pencereyi açarsın da nemli bir hava dokunur ya yanağına, bir öpücük gibi. Ağzından buğulu bir nefes üflersin, gözlerin sisli sisli bakar ya uzaklara ve sonra uzun soluklu bir ezgi çıkar dudaklarının arasından... Evet öyle bir ezgi bu. Tarifini ancak bu şekilde yapabilirim.

Uzun bir müddet dinledim, ıssız bir bahçe açıldı önümde. Sesi takip ettim, yaklaştıkça uzaklaştı, uzaklaştıkça yaklaştı. Gizlenmiş bir sona ulaşınca ortaya çıkacak gibiydi bu sesin sahibi. O sona henüz ulaşamamıştım ama ona ulaşmak için de baya yürümem gerekiyordu. Ayaklarım bunu kaldıramazdı biliyordum . Yarıda bıraktım, büyük bir yorgunlukla.Biraz dinlendikten, bir taşın üzerinde gücümü topladıktan sonra yine ayağa kalkacaktım, keşfe çıkacaktım büyük bir heyecanla .

"Bırak artık!" diye seslenecekti içimdeki tanıdık ses, karşıki tepeden.

-Sevdim bu memleketi diyen ey yabancı! Kendi memleketinden bunalmışlığı terk edip tehlikelere atılmaya niyetlisin. Kim bilir ne acımasızlıklar var bu diyarda? Tanımadığın gözlerin sinsi bakışlarıyla ürperirsin de yine de tokalaşırsın umarsızca. Bütün iyi niyetinle sıktığın bu elin sıcaklığı yavaş yavaş soğuduğunda, sokulursun kayboluşlara. Yalnızlığın resmini çerçeveleyip seyre dalarsın masanda .

Çekiciliğine aldanma bu manzaranın!
Esrarını çözmeye de çalışma!
Bırak, başkaları keşfetsin sokaklarını! Yemişlerinden başkaları yesin, kuytu çeşmelerinden başkaları içsin.Ne kadar susasan da sen matarandaki suyla yetin. Bırak serin sulara dokunmayı. Ellerin üşüyecek birazdan...

İçimdeki ses haklıydı .Bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.

Kendime kızdım.

-Kapat dinleme artık bu sesi!

Kendimi azarladığımda, içimdeki ses tekrar konuşmaya başladı.

Bak, kalabalık bir memleket bu! Birazdan biri omzuma çarpar, diğeri çirkin elini omzuna koyar. Bütün gözleri üzerinde hissettiğinde, utangaç bakışlarını sağa sola çevirerek kekelemeye başlarsın. Fakat bir türlü üzerindeki bakışları atamazsın ne yapsan. Bir leke gibi kalıverir.

Sen kendini yalnız hissettikçe daha çok gelirler üstüne . Bakışların kaçsa da bedenin çivilenmiştir. Sorularını okuduğun gözbebeklerinde cevaplarını veremezsin. Mekan değiştirsen de bir kere, o sorgulayıcı bakışlar üzerine yapışmıştır. Rüyada bile seni izlediklerini anlarsın. Git, kaç diyen biri çıksa da bu kalabalıklarda hatta elinden tutup sürüklese de eninde sonunda onların hapishanesine düşersin.

-Git, kaç diyecek olan Simge'ydi ama biri onu susturmuştu. Bağlantı kopmuştu çoktan Simge'yle.

Kulağıma fısıldayan sesten büyülenmiş gibi dikili kalmıştım telefonun diğer ucunda. Ağzımı açmaya bile gücüm yoktu fakat sen de kimsin demek için bütün gücümü topladım.

Anlamsız bir ses çıkıvermişti boğazımdan, sesim kısılmıştı adeta. Bu kısık, anlamsız ses de yutkunmamla birlikte kayboldu içimde. Sustum...

YALNIZLIĞIN ESARETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin