Simge'nin gelmesine bir saat var. Nane kokuları henüz dağılmamışken, yayla çorbasından bir kase kaşıkladım. Birkaç tane de nohut tanesi yakaladım dibinden. Ekmek yemeyi yasakladı bana. Canpareme de tembihlemiş. Canparem de tamam tamam demesine rağmen, beni ekmek yemeye teşvik ediyor. Ona göre kadınlar biraz kilolu olmalı.
Bu arada canpareme göre insanların ikiye ayrıldığını söylemem gerekir.
1-Soluk benizliler
2-Kırmızı yanaklılarSoluk benizliler, yüzünde bir damla bile kan olmayanlar. Kırmızı yanaklılar ise yüzünden kan damlayanlar.
Haksız da sayılmaz ama ekmeğin kan yapmadığını da birileri anlatmalı bütün annelere. Konferanslar verilmeli, seminerlerle desteklenmeli.
- Zaten yürüyeceksin ; bari bir, iki dilim ye, ferin fesin kalmayacak diye ekmek dilimlerini , birileri görüyormuş gibi saklı saklı uzatıyor.
-Annem, evde gizli kamera mı var?
O da güya espri yapıyor.
- Yerin kulağı var!
-Simge bu konuda çok katı anne. Senin bu yaptığını duyarsa seni topa tutar.
Birden gözlerim duvardaki saate ilişti.
-Eyvah, geç kaldım.
- Düğün salonuna gitmiyorsun ya, ayağına bir eşofman geçireceksin!
Annemin bu konuşmaları beni öldürecek.
Hiç duymamış gibi dolabıma koştum; çünkü bu aslında ikimiz arasında büyük bir münakaşa konusu olabilirdi.
Münakaşaya sebep olacak şeyleri bazen duymazlıktan gelirim, iyi bir taktiktir bu. Bazen işe yaramıyor ama. Yani canparemle de fikir ayrılığı yaşayabiliyoruz.
Siyah eşofman takımımı giyip aynanın karşısına geçtim. Yüzümdeki çizgilerin sayısını saymaya geldi sıra.
-Yok, aynı değişmemiş! Ohh! Allah'ım şükürler olsun!
İlacın tadı ise hala ağzımda geziniyor.
-Ne zaman geçecek acaba?
Saçlarımı at kuyruğu yapıp , bu tabir hiç mi hiç hoşuma gitmiyor, gözlerime göz kalemini incecikten gezdirdim. Evet harika görünüyorum.
Beğeniyorum ya kendimi.Zil çaldı. Simge gelmiş olmalı. Canpareme uzaktan bir öpücük fırlatıp hemen sporlarımı giymeye çalıştım.
-Üffff!
Bu bağcıkların biri kısa, biri uzun, her seferinde düzeltmeme rağmen, sanki benim dışımda başkası da giyiyor.
Asansörde sıfırda.En sinir olduğum şeylerin başında. Ne var bir günde 7. katta olsa.
Asansöre, biri benden önce bastı.
Yarışma programı geldi birden aklıma. Basma alıştırmasıyla elimi hızlandırmalıyım.
O da ne, birinci kattan biri çağırdı. Birinci kattan sıfıra inmek için asansör mü çağrılır?
Tamam, kimse basmadan hemen basmalıyım düğmeye. Yok bu seferde sıfırıncı kattan biniyorlar, bu ne ya, herkes benim evden çıkmamı mı bekliyordu? Özellikle yaptılar bunu eminim! İnşallah sıfırıncı kattan binip, hangi katta inecekse orda da bir bekleyen yoktur. Yokmuş!
Bekliyorum, ne ağır bu asansör!
Ellerin asansörleri bi hızlı ki! Gerçi bizimkinin de görseli konuşuyor, kendimizi okyanusun dibinde hissetmemiz için balıklar konulmuş. Hep gözüm takılır mavi, yakışıklı balığa. Keşke engin denizlerde böyle bir balık olsam da, caka satsam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALNIZLIĞIN ESARETİ
Spiritual"Yalnızlıkla tanışmak mı istersiniz? Bir gölge yoksa gölgenize eğilen , işte o zaman tanışmışsınız demektir. Yalnızlık, sadece bana ait olmalı. Yaşayana ..."