Zil uzun uzun çaldı. Düğmesinin takıldığı belliydi. Arada oluyordu. Simge koştu, kapıyı açtı. Canparem'in yumuşacık sesi sızdı içeri.
-Hoş geldin yavrum!
Simge'ye olan sevgisinin sıcaklığını oturma odasından hissetmiştim Canparem'in.Ne de olsa elinde büyümüştü.
-Hoş bulduk annem!
Simge için Canpare'm, onun da annesiydi. Hele ki annesi vefat ettiğinden beri daha çok titriyordu annemin üstüne. Anne sevgisini onunla tadıyor, onunla teselli buluyordu. Anneler gününde mutlaka hediye alır kutlar, doğum gününü hiç unutmazdı.
-Anneciğim ben geliyorum, diyerek kapıdan çıktı Simge.
-Nereye dedi Canparem?
-Geliyorum hemen, dedi.Canparem hafiflemiş bir şekilde oturma odasına girdi. Hülya abla ile kaynattıkları çorbanın tadına doyamamış gibi aç görünüyordu. Doğruca mutfağa girdi. Peşinden bir yılan gibi sürünerek ona yaklaştım. Lafa tutarak bir öpücük konduracaktım kırmızı yanaklılardan olan Canpare'me .Yoksa biliyordum asla öptürmezdi isteyerek. Çocukken arkadaşlarım annelerini doya doya öperken ben yalvara yalvara öperdim. Ama belki de elde etmesi zor olan bu öpücük kıymetliydi benim için. İyi ki kolay kolay öptürmemişti, küçükken kızsam da küssem de.
Buzdolabından fasulye çıkarırken yakaladım bu fırsatı, başını çevirdiğinde dudaklarımı yapıştırdım yanaklarına.
-Amannn, napıyorsun Aysu? Şunu yapma diyorum sana!
Bu cümleyi kuruyordu ama hiç de şikayet eder gibi bir ses tonu yoktu sesinde. Belki de bu ses tonu, beni kendine çekiyordu.
Fasulyeyi aldı bir kaba koydu.Kesin Simge için pişiriyor, biliyor Simge'nin sevdiğini. Uçlarını kırmaya başladı. Ben de ona yardım etmeye başladım. Bence uçlarıyla pişirilse daha lezzetli olabilirdi. Bir gün evde yalnız kaldığımda uçlarıyla birlikte pişirmeyi denemeliyim, lezzetli olup olmadığını anlamam için. Fasulyeleri kırmayı bitirdiğimizde zil çaldı.
-Simge gelmiştir, git aç!
Öpücüğün siniri devam ediyordu.Süt dökmüş bir kedi olmalıydım şimdi. Kapıyı açtım. Simge elinde dondurma paketiyle gelmişti.
Beren ile Kutay'a da almıştı, ödüllerini vermişti.
-Simge ekşili aldın mı?
-Tabii ki de...
-Ayy tesekkür ederim!
Ayakkabısını çıkarıp içeri girdi. Dondurma kabını dondurucuya koydum.Hırkasını çıkarıp sandalyeye oturdu.
-Annem, nasılsın iyi misin?
-İyiyim yavrum, sen nasılsın?
-İyiyim ben de iş güç işte!
-Allah iyilikler versin!
-Aminn!Klasik konuşmalardan sonra evlilik konusuna geçileceği kesindi.
-Kızım bir münasip bul da evlen, bak yaşın geçiyor! Bizimkinin işi gücü yok daha, sen bundan sonra evlenmeye bak.
Göz kırptım Simge'ye. Bu içeriye kaçalım işaretiydi.
Sürüngen gibi sessizce içeriki odaya aktık.
-Aman aman kaçın siz!
Birbirimize bakıp kapıyı kapattık.Biz yerimizi aldığımızda annem içeride halen söyleniyordu. Bir şeyler diyordu ama üzerine flü sürülmüş sözledi bunlar bizim için.
Sesi geliyordu hala. Kapının sesini duymuştu anlaşılan.
-Neden kapatırlarsa şu kapıyı da sanki devlet sırlarını konuşurlar. Bu sözler derinlerde boğuldukça hırıldamaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALNIZLIĞIN ESARETİ
Spiritual"Yalnızlıkla tanışmak mı istersiniz? Bir gölge yoksa gölgenize eğilen , işte o zaman tanışmışsınız demektir. Yalnızlık, sadece bana ait olmalı. Yaşayana ..."