Kapının anahtarını çevirdi Simge, bu sefer kolay çevrilmişti anahtar. Bazen tutukluluk yapıyor, bütün gücünü kullanmasına rağmen on, on beş dakika bu kapıyı açmaya uğraşıyordu. Birkaç kere yine anahtarı çeviremediği için kapının önünde kalakalmış, alt kattaki komşusu Ahmet abiyi çağırmış, ona açtırmıştı. Utanıyordu artık, bundan sonra söyleyemezdi de her kapıda kaldığında. Sırayla komşularından diğer abileri, amcaları çağırıp erkek gücünü kullanamazdı tabii. Bir çilingir çağıracaktı ve sonrasında kapıyı değiştirmek gerekecekti. İşten gelirken bile yolda, aklına getiriyordu yine kapıda kalma ihtimalini.
Bugün kapının keyfi yerindeydi, içeriye buyur etmişti Simge'yi. Heralde bugün Simge'nin yaşadıklarını hissedip üzülmüştü ona, sinirlerini fazla zorlamak istemedi.
İçeriye adımını atar atmaz kedisi Şeker, kapının girişinde Simge'ye miyavlayarak hoş geldin dedi. Yerlere attı kendini sevincinden. Sevgi gösterisini değişik hareketler yaparak gösteriyordu. Kalktı, Simge'nin bacaklarına süründü. Simge, onu görür görmez bütün gerginliğini kapı dışında bıraktı.
Şeker'im, yavrum, küçük fidanım deyip kucağına aldı, öptü. Kedi, yüzünü Simge'nin yüzünde gezdirdi. Küçük fidan büyüyeli baya oluyordu, boyu uzayıp gitmişti. Parkta bulduğu küçük sevimliliği yoktu, biraz da ergenlik çirkinliği belirtmişti yüzünde ama Simge için o hala parkta bulduğu sevimli küçük kediydi. Oturma odasına kadar omzunda oynaştı durdu Şeker. Simge'ye, kapıda takılı kalan anahtarı çıkartmayı unutturdu. Simge de koltuğun birine çantasını fırlatıp attı, her şeyi unutup bütün yoğunluğunu kedisine vermek istiyordu. Şeker, Simge'nin üzerindeki bütün negatif enerjiyi almıştı bir kere , tüyleri diken diken olmuş, kucağından ani bir hareketle kendini yere attı. Yere atlarken Simge'nin kolunu uzamış tırnaklarıyla çizdi. Simge ne olduğunu anlayamadı, heralde beni uzun süre göremediği için küstü diye düşündü, ona hak verdi.
Şeker , Simge 'ye birkaç dakika gösterdiği ilgiyi yeterli bulup alıp başını gitmişti. Muhtemelen minderine gitmiş, minderinin aynı noktasını yalıyordu. Bu huyunu bir türlü bırakmamıştı büyümesine rağmen.
Simge, oflayarak puflayarak yatağının başucunda katlanmış olan eşofmanlarını giyinmeye giderken Şeker'in mırıltılarını duyuyordu. Gözleri bir ara aynaya takıldı. Birkaç saniye kendine baktı, gözlerinin altında mor halkalar oluşmuştu, çirkin buldu kendini. Dağınık uzun saçlarını tokayla topladı. Bu yaptığı, çirkinliğine bir kat daha çirkinlik eklemişti sadece. Umrunda da değildi, yorgunluk çirkinliğidir bu deyip güzel göründüğü anlarını anımsadı. Şimdi bütün iş yorgunluğunu atmak olacaktı, yine eski güzelliğine kavuşacaktı. Bütün yorgun kadınlar çirkindir bunu biliyordu, üstelik bir de karnı aç ise çirkin mi çirkindir. İştahı yoktu fakat karnından yüzüne doğru yükselen ince bir sızı beynini ele geçirmek üzereydi. Yüzünün kanı çekilmiş, beyazlığı artmıştı.
Bugün yaşadığı şoklar, ölüm döşeğinde yatan bir insanın bütün hayatının bir film şeridi gibi gözünün önünden geçişi gibi hızlıca köşeyi döndü. Üstelik o kadar olay, tıkış pıkış birkaç dakikaya sığdırılmıştı sanki.
Ne gündü bee, dedi Simge.
Kendine, ne var ne yoksa karıştırdığı bitkilerden o meşhur çayını yaptı. Yorgunluğunu almaya bire birdi, özellikle gönül yorgunluğunu. Her zamanki gibi çok sevdiği kupaya çayını doldurdu. Kupanın ağız kısmında ufak bir kırık vardı, tezgahın kenarına çarptığı için kendisine baya kızmıştı. Kırık, çatlak olsa da ölene kadar bununla çay içmeyi ahdetmişti. Her seferinde çay içerken bu kırık yerin dudağını kesmemesi için diğer tarafını çevirirdi. Annesinin hediyesiydi bu beyaz kupa. Simge üniversiteyi kazanınca kızının bu kupayla çay içmesi için almıştı. Her çay içişinde annesiyle karşıklı içiyormuş gibi yüzü aydınlanırdı hep Simge'nin. Şimdi de birkaç yudum gönderdi midesine. Karnı bununla yetinmeyip guruldadı. Mutfakta bir çekmeceyi açtı, burası Simge'nin çok sevdiği zulasıydı. Burayı ayın on beşinde abur cuburla doldurur, iki hafta anca dayanırdı bu zula. Annesinden gelen bir alışkanlıktı bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALNIZLIĞIN ESARETİ
Spiritual"Yalnızlıkla tanışmak mı istersiniz? Bir gölge yoksa gölgenize eğilen , işte o zaman tanışmışsınız demektir. Yalnızlık, sadece bana ait olmalı. Yaşayana ..."