-10-

1.1K 84 14
                                    

Büyük bir yangındı... Genç varis, istek ve arzu doluydu küçük olana. Acımasızca deyin, katil deyin, pislik deyin. Umursamazdı. Ama o deyince burkuldu içi. 100 yıldır gözünden tek damla bile düşmemişti Jeon'un. Ama o gün onun yıkımı olmuştu...

Tae'den

İhanet'in cezası bizde ölümdür. Jeon Krallığı'na gidiyordum. Ajanının leşini önüne serip herkese kim olduğumu gösterecektim. Yanımda abilerim vardı. Herkse nazaran biz beyaz giyinecektik bu gün. Belki kızın ailesi tüm krallık siyah olacaktı ama biz tüm beyazlığımız ile orada olacaktık. Her ne kadar bize ihanet etmişte olsa Mina'nın cenaze arabası ve tabuttaki bedeni ile arkamızdan geliyordu.

"Varmak üzereyiz Tae." dedi yanımdan Jin hyung. Kafa sallayıp krallığın kapısına kadar atımızı sürmüştük. Muhafızlar önümüzü kalkanla kesince "Hugya Naes" dediğim anda kalkanlar açılmıştı. Önümüzde saygı ile eğilip. "Hoşgeldiniz Kim Krallığı'nın yöneticileri. Affedin , bağışlayın. Anlamadık sizin olduğunuzu." dedi.

Umursamadan içeri girmiş ve atımdan inmiştim. Çocuklar yanımıza gelip, abilerim ve benim atlarımıza bakıyorlardı. Küçük bir oğlan çocuğu yanıma gelip "Adı ne? Çok güzelmiş." dedi. Gülümsedim ve "Asira. Beğenmene sevindim ufaklık." dedim ve saçını karıştırdım.İlerden bir ses duyuldu "Jewaa! Ne yapıyorsun burda? Kusu- Kral Kim!" dedi ve önümde eğildi. Gülümseyerek "Ne olacak canım merak etmiş gelmiş. Kızmayın." dedim ve Jewa'yı kucağıma alıp Asira'nın üstüne bindirdim. Ben de arkasına binip "Annesi iznin olursa krallığa kadar götüreyim gezip gelelim." diyerek kadına baktım. Kadın gülümseyip kafasını olumlu olarak salladım. "Hazır mısın Jewa?" dedim. Gülümsedi ve başını salladı. 

Gülümsedim ve "Sıkı tutun." diyerek Asira'yı krallığa ilerletmeye başladım. Asira özel bir at. Kötüleri hisseder ve onlara asabi davranır. Jewa'nın iyi olduğunu anladığı için de sırtına binmesine izin verdi. Jin hyung ve Yoongi hyung hemen arkamdaydı. Kale kapısına geldiğimizde önce ben inmiş ardından Jewa'yı indirmiştim. Kocaman sarıldı. "Çok güzeldi majesteleri. Teşekkür ederim." dedi. Jin hyung yanıma gelmişti. "Yoongi atları bağlıyor. Kıskanıyorum bu veleti. Resmen hayvanlara hükmediyor." dedi ve kale muhafızlarını hipnoz ederek içeri girdi. 

Jewa şaşkınca ona bakıyordu. "Ağabeyiniz Yoongi, hayvanlarla mı konuşuyor? Müsadeniz varsa tanışabilir miyim Kral Kim. Ben hayvanları çok severim. Safkan gücüm porsuklarla konuşmak ve gücümü kimden aldığımı görmek istiyorum." demişti. Gülümsedim. Yoongi hyung soğuk olsa da çocukları severdi. Krallığımızdaki tüm çocuklara ok kullanmayı ve hayvanlarla nasıl iletişim kuracakları hakkında bilgi verirdi. Kafamı sallayarak "Gel hadi içeri girelim. Yongi ağabeyim de gelecek. Tanışırsın." çocuk sözlerimden sonra kafasını eğdi "Saraya girmemiz yasak. Biz soylu değiliz." dedi. Onu kucağıma aldım. "Benimle giriyorsun miniğim. Hem Yoongi hyung ile tanışmak istiyordum. Al sana fırsat." dedim ve hipnoz olan muhafızlara bakarak ;

"Bunları sonra hallederiz. Hadi bakalım." diyerek içeri adımladım. Saray bahçesini geçip içeri adımladım. Herkes önümüzde eğilmişti. Hesap vakti Jeon...

Jin'den

Saraya girdikten sonra ilerlemeye başladım. Taht odasının önündeki muhafızlar içeri girip haber verecekken hipnozla onları durdurdum. "Geri basın. Kralınız geldi." diyerek içeri girdim. Herkes şaşkınlıkla bana bakıyordu. "Selam millet." diyerek onlara baktım. Melezler diz çökmüştü. Onlara tiksinircesine bakıp "Sırf bu 4 geri zekalıya çalıştığınız için güçlerinizi elinizden alabilirim." dediğimde gözleri dehşetle açılmıştı. Sonra gülümseyip "Ama yapmayacağım." dedim. Karşıdan bana bekan 4 geri zekalıya döndüm "Selam 3 mal silahşörler." diyerek onlara ilerledim. "Kim Seokjin? Sahibine mi geldin küçüğüm?" diyerek bana yaklaştı gamzesine ölü gömdüğüm. Bu adama verilmemeliydi güzelim gamzeler. "Rüyanda bile göremezsin Select." diyerek ona baktım. Karşıdan Jeon konuşarak "Ne oldu da geldin o zaman Kral Jin." ben sondaki iki kelimesine takılmıştım. 

"Ay bir daha söyle bakim." diyerek dalga geçtim. Sonra gülen suratımı ciddiye alıp "Az sonra öğrenirsin JEON!" diyerek gülümsememi tekrar suratıma koymuştum. Arkamdan "Hyung. Piskopatlığını gösterme bu zavallılara. Bak nasıl da korkuyorlar." demişti Tae. Arkasına Yoongi kucağında ise çocuk vardı. Gülümseyip çocuğa baktı "Sen bu abi ile git. Jackson hyung sana birşey yapmaz. Az sonra gelip seni Yoongi ile tanıştıracağım." diyerek çocuğun suratını seviyordu. Merhametli kardeşim. Düşman krallık olsun olmasın vicdanı çocuklara kadınlara kızdırmıyordu.

"Peki majesteleri." diyerek Jackson'un elini tutup dışarı çıkmıştı. İşte şimdi hesap vakti...

Jeon'dan

Çocuğa bakarken, onunla konuşurken o kadar güzeldi ki. Bebeğimiz olunca da mı böyle olacaktı? Çocuk ve Jackson dışarı çıktıktan sonra suratındaki gülümseme gitmiş yerine duygusuz ruhsuz bir ifade gelmişti. Yapma küçüğüm. Canımı yakıyorsun... 

"Kral Jeon. Bizde sizin olan biri vardı. Onu vermeye geldik." dedi sinsi sinsi bakarken. Gülümsedim ve "Hoş geldin o zaman portakal çiçeğim." dedim. Kaşları alayla kalkmıştı. Arkasındaki adamlara bakıp , "Getirin!" diye emretti. Tabut mu? Sırıtarak suratıma bakıyordu. "Evet. Merhametli bir kralım. Mecbur olmadığım sürece kimseyi katletmem. Ama bende ihanetin bedeli ölümdür Jeon! Mina. Yazık oldu. Son kelimesinde bile kölen olacağımı söyledi. İmkansızı istiyor Jeon. Ne kölen olurum nede eşin. Düşüncelerini sil. Senin gibi bir safkana ihtiyacım yok benim. Hem de katil olan bir safkana asla. Pisliksin Jeon. Ailemin katili olan bir pislik." 


Yazar'dan

Büyük bir yangındı... Genç varis, istek ve arzu doluydu küçük olana. Acımasızca deyin, katil deyin, pislik deyin. Umursamazdı. Ama o deyince burkuldu içi. 100 yıldır gözünden tek damla bile düşmemişti Jeon'un. Ama bu gün onun yıkımı olmuştu...

Tae'den

"...Ailemin katili olan bir pislik." demiştim. Gözlerime bakıyordu. Bağırmasını beklemiştim. Kızmasını. Ben katil değilim demesini beklemiştim. O-o ağlıyordu. Sessizce "Bizi yanlız bırakın." demişti. Jimin "Jung-" "ÇIKIN DEDİM. YANLIZ BIRAKIN BİZİ." diye bağırmıştı. Korktum mu? Kesinlikle. Herkes çıkmıştı. Jimin yanımdan geçerken "Kendini öldürtmek için güzel bir sebep." demişti. Herkes çıkmıştı. O ise ortalığı yıkıyordu. Ben ise olduğum yerde duygusuzca onu izliyordum.

"LANET OLSUN! SEN BENİMSİN! BENİM!" diyordu. Değildim. Olmayacaktım.  Yanıma geldi, boynumdan tutup duvara yasladı. Suratıma tıslayarak "Benimsin. Sadece benim. Bu dudaklara başkası değerse onu yakarım. Bu vücuda benden başkası bakarsa gözlerini oyarım. Kalbini başkasına verirsen onu da seni da öldürürüm. Anladın mı beni miniğim?" suratımda ifadesizce ona bakıyordum. Bir anda "ANLADIN MI?" diyerek bağırdı. Ama ben yine bir şey demedim. Dudaklarıma baktı. "Deliyim sana." diyerek dudaklarıma yapıştı. Tepki vermeyecektim. Dudaklarımdan ayrılıp, boynuma yöneldi. Rahattım. Mühürleyemezdi. 

"Acıktım. Kokunu, tadını özledim." diyerek boynumu ısırdı. Hala tepkisizdim. Boynumdan ayrıldı. "LANET OLSUN BİR ŞEY DE! TEPKİ VER!" diyerek bana baktı. 

"Cehennemde yan Jeon. Ben senin olmayacağım." diyerek oradan ayrıldım.  

***********************************************************************************************

Bittiğğğ. Sınavlarım bitti. Bunun şerefine size bölüm yazdım. Vote ve yorumu onutmayın kuzular...

Scret  // TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin