15. Bölüm

3.8K 468 5
                                        

Raquel'in elinden fırlayan şimşek, James'in tam kalbinin üzerine çarptı. Aynı anda bir sürü şey oldu. Ben ve yanımda duran Vance, Raquel'i durdurmaya çalışıyorduk. David ve Gregory şaşkınlıkla sadece bakıyorlardı. Kızlar ise erkek grubu karşı saldırıda bulunursa diye hazırlanmaya başlamışlardı bile. Ve erkek grubu ise ... Hiçbir şey. Onlar hiçbir şey yapmıyorlardı. Raquel hala enerjisini aktararak şimşeği James'e göndermeye devam ediyordu. Derin bir nefes alarak odaklandım ve şimşeği yok ettim. Raquel şimşeği tekrar yaratmak için bir girişimde bulunmayınca gözlerimi erkek grubuna çevirdim. James sanki şimşek ona hiç değimemiş gibi olduğu yerde sapasağlam duruyordu. Ve her şeyden öte tamamen sakin duruyordu. Grubundakiler onun aksine sinirli dursalarda James tıpkı göründüğü gibi sakin bir sesle

"Bu kadar basit bir şeyle beni öldürebileceğini düşünmedin heralde. Ah gerçi düşünebildiğinden bile şüpheliyim. Ne kadar değerli olursanız olun eğer tahtın sonraki varisini öldürürseniz, Kraliyet gözünüzün yaşına bakmaz. Gerçekten Krallığın sizin bu zamana kadar yaptıklarınızdan gerçekten haberi olmadığını mı düşündünüz? Böyle büyük bir mekanı bizden saklayabileceğinizi? Evet, içeride ne olduğundan haberimiz olmasada Kuyumcu'dan ve sizlerden haberdardık. Ve evet yardım etmedik. Hiç bir zaman sizin aile işlerinize karışmak bizim sorumluluğumuz olmadı. Bizde bir çok zorluktan geçtik ama siz bize yardım etmediğiniz için tutupta sizi öldürmeye kalkışmadık. Elbette bu sizi hiçbir zaman öldürmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Yanlış davranışlarınızda sizi gözden çıkarabiliriz. Mesela sevgili Raquel'in biraz önce beni öldürmeye çalışması buna bir örnekti. Kotanızı çok çabuk doldurdunuz." dedi. James sakin görünmesine rağmen altından böyle bir şeyin çıkacağını tahmin etmiştim. James sözlerini bitirir bitirmez gözleri ışıldamaya başlamıştı bile. Ne yapacağını bilmeden önlem almak zordu ama arkadaşlarımı ve kendimi korumak zorundaydım. Bu yüzden bütün elementlerin koruyucu yönlerini ortaya çıkararak hepimizin önünde bir kalkan oluşturdum. Bu sırada James'in saldırısını yarattığım kalkanda hissettim. Bize saldırmak için ateşi kullanıyordu. Bir saniye geç kalsaydım Raquel kızarmış ıstakoza dönecekti. Ve işin ironik yanı, ölümü kendi elementinden olacaktı. James alevlerle bize saldırmaya devam ederken yalnızca havayı kalkan olarak kullanmaya başladım. Yoksa gücüm, James'in sonraki hamlesini göremeden bitecekti.
Demek kalkan ha? Pekala, önce senin sonra da arkadaşlarının işini bitirelim o zaman.
Beynimde yankılanan sesle istemsizce sendeledim ama kalkanı tutmayı başardım. James benim zihnimdemi konuşmuştu?
Hala bana karşı koyabileceğini mi sanıyorsun? İstesem seni bir kaç saniye içinde öldürebilirim.
Pekala, bunu bildiğim iyi olmuştu. Sesi nereden kısabiliyorduk? James böyle zihnimde konuşarak beni korkutuyordu. Ve zaten güçlerimiz denk bile değildi. Tanrı aşkına nasıl bu kadar güçlü olabiliyorduki? James'in zihnimi boş bırakmasıyla kalkanımı güçlendirdim. Hannah'da sonunda bana katılmıştı ve kalkanımız artık oldukça güçlüydü. Raquel hariç diğer kızlarda hazırda bekliyordu. Birden gördüğüm her şey yok oldu. Sadece siyahlığın ortasındayım. Ama böyle bir şey mümkün olamazdı. Bastığım yer bile siyah bir boşluk gibi gözüküyordu ama bastığıma göre böyle bir şey olması mümkün değildi. Bunu yapanda James olmalıydı. Onu bir şekilde zihnimden çıkarmalıydım. Şu an açıkken çokta bir işime yaramayan gözlerimi kapattım ve kendi zihnime girmeye çalıştım. O her nasıl oluyorsa artık. Derin bir nefes alıp verdim ve zihnimde yabancı bir şey aramaya başladım. Sonuçta eğer James zihnime girdiyse onu fark edebilmeliydim. Tam onun varlığını zihnimde hissettiğim sırada gözüm kapalı olmasına rağmen görmeye başladım. Önce sadece bir ışık görsemde sonradan bu ışık git gide bir karanlığa dönüştü ve karanlıkta parlayan cesetler göründü. Önümde duran ceset Vance'ın mıydı?! Ah Tanrım hayır hayır hayır. Yalvarırım ona bir şey olmuş olmasın. Gerçekten ölmüş olabilir miydi? Hiçbir suçu olmamasına rağmen onu öldürmüş olabilrler miydi? Gözlerimden akan yaşla Vance'a bir adım yaklaştım. O kadar gerçekçi duruyordu ki. Görüşümü geri kazandım. Açıklığı tekrar görebiliyordum. Ama Vance neden hala yerde yatıyordu? Cevap istercesine erkek grubuna baktım. James hariç hepsi gözlerini benden kaçırıyorlardı. James ise yüzünde bir sırıtışla bana bakıyordu. Kızlara döndüm, ben görüşünü kaybettiğim sırada en azından onların karşı gelmiş olması lazımdı. Arkamı döndüğümde herkesin yerde yattığını gördüm. Kızlar, Gregory, David ve açıklığın kenarında olan korumalar. Herkes ölmüştü. İçimde büyüyen ateş o kadar fazlaydı ki acımı sonraya sakladım.
"Seni geberteceğim!" dedim James'e. O ise sırıtışından taviz vermeden
"Arkadaşlarında ölmeden önce aynısını söylemişlerdi. Herkes, ölen her bir kişinin arkasından aynısını söyledi. Ama şu an konuşabilecek durumda değiller ne yazıkki" dedi. İçimde biriken güce kendim bile hayret ediyordum. Tenim adeta elektriklenmiş gibiydi. Tenim karıncalanıyor, güç adeta damarlarımda dolaşıyor ve çıkmak istiyordu. James'e doğru bir adım attım. Sonraki adımı da atacağım sırada ayağımın bir şeye takılmasıyla başımı eğdim ve takıldığım şeye baktım. Büyükbabam. Bacaklarım gördüğüm şey karşısında beni daha fazla taşıyamayarak düşmeme neden oldular. Yerdeki taşlar dizlerime ve ellerime batıyordu ama bu fiziksel acı, içimde kopan fırtınaların yanında hiçbir şeydi. Gözlerimi kapattım. Eğer sevdiğim herkes öldüyse yaşamanın bir anlamı yoktu. James'in istediği beni öldürmekse hemen şimdi yapabilirdi. Benim çoktan vazgeçmeme rağmen beynimin bir kısmı olanlara itiraz ediyordu. Beynimin o kısmı düşüncelerimi harekete geçirdi. Bunların hepsi gerçek olamazdı. Büyükbabam Kuyumcu'da değildi bile. Bunların hepsi James'in bir oyunu olmalıydı. Hepsi bir ilizyon olmalıydı. Şaşkınlıkla gözlerimi açtım ve karşımda yerde yatan annemi gördüm. Gözlerimi tekrar kapayarak
"KES ŞUNU" diye bağırdım. Zihnimde biraz önce James'in varlığını fark ettiğim yeri tekrar buldum. Ve onu zihnimden itmeye çalıştım. James bu konuda bile oldukça güçlü olsada içimdeki öfke ona karşı koymamı kolaylaştırıyordu. Sonunda onu zihnimden attım ve tekrar zihnime girmemesi için zihnimde bir kalkan yarattığımı hayal ettim.
"Alex! ALEX KENDİNE GEL!" Duyduğum sesle gözlerimi açtım. Vance'ın sesi. Gözlerimi açtığımda hala açıklıkta olduğumuzu fark ettim. Ben ellerimin ve dizlerimin üzerinde yerde duruyordum. Hannah tek başına kalkanı korumaya çalışıyordu. Ve herkes sağlıklı gözüküyordu. Rahatlamanın beni ele geçirmesine izin vermedim. Benim şu an öfkeye ihtiyacım vardı. James açıkça beni tehdit etmişti. Sevdiğim herkesin ölümünü göstermişti. Zaten önce beni öldüreceğini söylemişti. Sonra sıra arkadaşlarıma mı gelecekti? Ve daha sonra da aileme? Geçen her saniye büyüyen öfkemle ayağa kalktım. Artık içimde büyüyen güç sadece tenimde gezinmiyordu. Saçlarımı havalandırıyor ve etrafımda gözle görülür bir şekilde elektriklenme yaratıyordu. Gözlerimi James'e çevirdim. Kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Bana yaşattığı onca şeyden sonra gösterdiği tek tepki kaş çatmak mıydı? Öfke tenimde cızırdarken James'in içten içe yandığını hayal ettim. Buraya geldiğim ilk gün Raquel'in bana yaptığı saldırının aynısını yapıyordum. James'in yüzü bir saniyeliğine acıyla buruşsada bana karşı gelmeye başladı. Bir süre bana karşı gelsede, içimdeki öfke onu yenmeme yardımcı oldu. James dizlerinin üstüne düşerken acıyla bir çığlık attı. Onun grubu bana bir saldırıda bulunacakken kızlarda kalan kişileri engellemeye başladılar. James hala benimle savaşıyordu. Zaman zaman ben üstünlük kuruyordum, zaman zaman o. James üstünlük kurduğu bir sırada ayağa kalkıp bana saldırıda bulunmaya çalışsada bu kez gerçek bir ateşle ona saldırdım. Elbiseleri yanmaya başlamıştı. James bana ufak bir bakış attıktan sonra saniyesinde ateşi söndürdü. Ama bu onu bir saniyede olsa oyaladığından dikkati dağılmıştı. Ve bu bir saniye benim için yeterliydi. Toprağın James'in ayaklarının üzerine kapanmasını ve onu yavaş yavaş aşağı çekmesini sağladım ve aynı anda bir hava dalgası göndererek dengesini kaybettirdim. James toprakla uğraştığı sırada gelen hava dalgasına hazırlıksız yakalanmış ve geriye doğru düşmüştü. Ve sol ayağını hala topraktan kurtaramadığı için tuhaf bir biçimde düşmüştü. Toprağı su ile karıştırarak ufak bir bataklık yarattım ve bu bataklığın olması gerekenden çok daha çabuk bir biçimde James'i içine çekmesini sağladım. Bunların hepsini o kadar kısa bir sürede yapmıştım ki James bocalamıştı. Bu kadar dikkat dağınıklılığının yeteceğine karar verip James'i, Raquel'in yöntemiyle tekrar içten yakmaya başladım. Hayatımda daha önce kimseyi öldürmek istememiştim ama şimdi öfkeden o kadar gözüm dönmüştü ki James'i zamanım ve yeterli gücüm olsa işkence ederek öldürmeyi tercih ederdim. James tekrar acıyla bağırdıktan sonra tekrar zihinsel olarak benimle savaşmaya başladı. Bu çocuğun gücü hiç bitmez miydi? James çektirdiğim onca acıyı görmezden gelerek bataklıktan kurtulmak için çabalamaya başladı. Benimle savaşmayı bırakması iyi bir şeydi ama bu kadar acıya nasıl dayandığını anlamıyordum. Bütün öfkenin içimde birleşerek büyük bir güç oluşturmasına izin verdim. Ve bu gücü kullanarak James'e çektirdiğim acının dozunu artırdım. James daha fazla dayanamayarak tekrar bağırdı ama buna rağmen güç akışını kesmedim. Onu gerçekten öldürmek istiyordum. James tekrar acıyı görmezden gelerek bataklıktan kurtuldu. Bana tekrar saldırmasını önlemek için acının dozajını daha da çok artırdım. Zar zor ayağa kalkan James tekrar dizlerinin üstüne düştü. Bulunduğum yerden bile terden alnına yapışmış siyah saçlarını görebiliyordum. James'in önümde acıyla kıvranmasından bir gram bile suçluluk duymamak kendimden korkmama neden olsada bu düşünceyi aklımdan uzaklaştırdım. Acıyı biraz daha artırdım. Sinirden görüşüm bulanıklaşmaya başlasa da durmadım. Kolumda hissettiğim elin sahibinin kim olduğuna bakmak için dönmedim. Bacaklarım artık beni taşıyamayacak hale gelsede durmadım. Sadece James'e odaklanmıştım. Onu öldürene kadar durmak istemiyordum ve durmayacaktımda. Onunla arama her kim girerse onuda öldürecektim. Karnıma çarpan hava dalgası beni yerden havalandırıp birkaç metre öteye düşmeme neden olsa da acıyı görmezden gelerek ayağa kalktım ve bir an bile azaltmadığım acı dalgasını James'e göndermeye devam ettim. Etrafındaki insanları duymuyordum, kimseyi görmüyordum. Sadece ben ve öldürmem gereken James vardı. Birisi önüme geçip James'i görmeme engel oldu. Onu yere ittim, kim olduğunu önemsemedim. Her kimse James'i öldürene kadar beklemeliydi. Yanaklarımda hissettiğim eller ve tekrar görüşümün kapanmasıyla daha da çok sinirlendim. Önümde duran kişiyi yere itip James ile aramdan çektim. Biraz önce yere ittiğim kişinin Vance olduğunu fark ettiğimde durmadım. Vance bile bekleyebilirdi. Şu an sadece James'i öldürmem gerekiyordu. Vance tekrar önüme geçti, dudakları oynuyordu ama ses bana ulaşmıyordu. Şu an duyduğum ve duymak istediğim tek şey James'in çığlıklarıydı. James'e gönderdiğim acı dalgasını kesmeden Vance'a

"Çekil" dedim. Vance

"Yeter artık Alex! Kendini tüketiyorsun!" dedi.

"Çekil Vance" dedim. İşin açıkcası şu an kendimi tüketsem bile umrumda değildi. James öldüğü sürece bende ölebilirdim. Vance ile konuştuğum sırada istemsizce acı dalgasını hafifletmiştim. Ve bu sayede James ayağa kalkmaya çalışıyordu. Kızlar beni erkek grubundan korumaya çalışıyorlardı. Gregory, yanımızda duruyor tıpkı Vance gibi beni durdurmaya çalışıyorlardı. David ise ortalıkta gözükmüyordu. Neredeyse ayağa kalmış olan James'e tekrar saldırdım. James dizlerinin üzerine düşerken

"YETER! BUNU HEMEN KESMEZSEN SABRIMIN SONUNA GELECEĞİM!" diye bağırdı. Bu sözlerinden dolayı içimdeki bütün gücü kullanarak bu zamana kadarki en fazla acıyı gönderdim. James hiç atmadığı kadar yüksek bir çığlık attı. Vance ellerini kollarıma koyunca onu tekrar ittim. Vance yere düşerken

"Alex kes şunu! BU SEN DEĞİLSİN" diye bağırdı. Vance'ın sözleriyle bir adım geriledim ve James'e gönderdiğim gücü kestim. Tanrı aşkına ben ne yapıyordum?! Sevdiklerini korumak için bir kişiyi öldürmek o kadar da büyük bir mesele değil dedi beynimin bir yanı. Evet, bu doğru olabilirdi. Ama James bize kesinlikle zarar vermek niyetinde miydi? Ya da bana gösterdikleri yüzünden çok  mu etkilenmiştim. Ama niyeti bizi öldürmek değilse beni neden böyle bir yolla tehdit etmişti. Düşündüğüm onlarca  düşünceye rağmen suçlulukla içime çektiğim nefes ciğerlerimi yaktı. Gerçi bu gücümü neredeyse tüketmiş olmamdan da kaynaklanıyor olabilirdi. Yaptıklarımı en azından kendime haklı göstermek için bunun suçluluktan olduğunun varsaydım. Ben birine isteyerek acı çektimiş ve daha da kötüsü bundan zevk almıştım. Vance bana o sözleri söylemekte haklıydı. Ben bu değildim. Ne zaman bu hale dönüşmüştüm? Aniden nefesimin kesilmesiyle düşüncelerim bölündü. James tam karşımda duruyor ve öfkeli gözlerle bana bakıyordu. Nefes alamazken birden havada süzülmeye başladım. Beni öldürecekti. Ona o kadar acı çektirmeme rağmen nasıl hala bu kadar gücü kalmış olabilirdi. Onunda en az benim kadar bitkin olması gerekiyordu. 

Sana bunu ödeteceğim

Zihnimde yankılanan sesle korkuyla nefes aldım. Bu sözler üzerine tekrar nefes alabildiğim için rahatlayamamıştım bile. Vance koşarak James'e ulaşmaya çalışıyordu ama James'in arkadaşları Vance'ı tuttukları için çabası sonuçsuz kalıyordu. Gregory'de tıpkı Vance gibi James'e ulaşmaya çalışırken kızlar da benim gibi havada süzülüyorlardı. Kızlar benim gibi havada süzülüyorlar mıydı? James yalnız bana değil kızlara da zarar verecekti.

Onları bırak.

Bende tıpkı James gibi zihnimden konuşmuştum ve James'in yüzündeki ifadeye bakılırsa bunu başarmıştımda. James şaşkınlığını üzerinden atarak

Sana bunu ödeteceğimi söylemiştim. Şimdi yap seçimini. Sen mi? Onlar mı?

James'in ne demek istediğini anlamıştım. Ya ben ölecektim ya kızlar. Çünkü kalan gücümle ya kızları ya kendimi kurtarabilridim. James ile kızlar arasındaki bağı keserken 

Bende sana çektirdiğim bütün acıları bunu sana ödetmek için yapmıştım

Son sözlerimi James'in zihnine fısıldatıktan sonra kalan son gücümle kızları best bıraktım ve son gücüm beni terk ederken karanlığa gömüldüm.

ElmasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin