Adam bu dünyayı belki de son bir kez görmek için gözlerini bitkin ama istekli bir şekilde açtı.
Yıllardır elini tuttuğu, birlikte uyuduğu, birlikte uyandığı sevdiğine baktı. Önceden gece siyahı olan saçları şimdi güneş ışını kadar beyazdı. Ancak kahverengi gözleri hiç değişmemişti. Hala aynı renkteydi, aynı durgun, huzur verici kahverengi.
Yaşlı adam karısının yaşlı gözlerine baktı son bir kez. İkisi de biliyordu artık zamanın geldiğini. Yaşlı adam son bir çaba ile gülümsedi sevdiğine, çocuklarının annesine. Daha sonra gözlerini bir daha açmamak üzere kapattı.
Ancak öyle gözlerini kapar kapamaz veda etmemişti her anını dolu dolu yaşadığı bu hayata.
Hayat; zaman zaman kırıcı, zaman zaman cimri, zaman zaman yorucu olmuştu ona karşı. Ancak yaşlı adam hayatın çok cömert olduğunun da farkındaydı. İşte şimdi son bir cömertlik daha yapmıyor muydu ona karşı?
Eğer kapalı gözlerine rağmen görebildiği bu güzel yüz, cömertliğin göstergesi değilse neydi?
Yaşlı adamın kapalı gözlerinden bir damla yaş süzüldü yavaşça. Ne çok olmuştu bu güzel yüzü görmeyeli. Bu gece siyahı saçları, sürekli mavi ile yeşil arasında gidip gelen o güzel gözleri... Ne çok olmuştu ilk ve tek gerçek aşkını görmeyeli...
Yıllardır görmediği o külüstür arabadaydılar şimdi tekrar. Üzgündü yıllar önceki o genç ve toy hali. Daha kendine bile itiraf edememişti o zaman aşkını. Yalnızca umutsuzca bir öpücük alabilmişti tek aşkından. Bir öpücük, yıllardır aklından çıkmayan, hala dudaklarını yakan umutsuz tek bir öpücük.
Bir veda öpücüğü diye düşünmüştü genç ve toy hali. Oysa ne bilirdi o zaman vedayı? Veda etmek için mesafelerin yeterli olmayacağını ne bilirdi o zamanlar? Gerçek vedanın bir daha asla ulaşamamak olduğunu ne bilirdi? Bir daha asla dokunamamak, bir daha asla o gözlere bakamamak, bir daha asla o güzel kokuyu içine çekememek olduğunu ne bilirdi?
Onu tek bir kez görmek için, sesini tek bir kez duymak için, son bir kez gülüşünü görmek için ölmek istemenin ne olduğunu nereden bilirdi?
Ama öğrenmişti adam. Bir daha asla onu göremeyerek, bir daha asla onu duyamayarak, bir daha asla ona dokunamayarak öğrenmişti. Yıllarca kapanmayan, belki hala zaman zaman sızısını hissettiği yarasıyla öğrenmişti adam.
Yarasına rağmen tekrar sevmişti adam, evet. Kadın, ona benzediği için dikkatini çekmişti adamın. Adam umutsuzluğun içinde boğulurken bir umut ışığı sanarak gitmişti genç kadının yanına. Ancak o değildi kadın, asla da olamamıştı. Ancak adam genç kadını yine de sevmişti. Biraz tek gerçek aşkına benzediği için, birazda kadının kendi iç güzelliğinden.
Sevmişti, evet. Ancak asla aşık olmamıştı. Aşık olamamıştı yıllarını birlikte geçirdiği bu kadına.
Yaşlı adam biraz suçlulukla, biraz mutlulukla ama en çokta özlemle baktı tek aşkına. Eğer bilseydi gözlerini ölmek için kapattığında gerçek aşkını göreceğini, çok önce yummaz mıydı gözlerini hayata? Bedeni yaşarken kendisinin binlerce kez öldüğü günlerde kapatmaz mıydı gözlerini hayata?
Adam genç ve toy halinin gözlerinden baktı son bir kez aşkının gözlerine. Ölüm, adam için gelirken son bir kez baktı tek aşkına.
Ölüm adamı yanına almadan hemen önce ellerini tutan karısının elini sıktı son bir güçle. Bu belki bir veda dokunuşuydu, belki de bir özür.
Adam gidiyordu artık aşkına, yıllardır unutamadığına... Gözlerinde defalarca kaybolup da bir türlü söyleyemediğine, bir türlü sahiplenemediğine...
Adam son nefesini verirken minnetle gülümsedi. Ölüm; aşkına kavuşmak demekse eğer, eski bir dost gibi karşılayacaktı ölümü. O kadar özlemle, o kadar aşkla...
YAZARDAN SON NOT: İçimde hala o burukluk var. Bir hikayeyi bitirmeyi önce kabullenmek gerekiyor ya, ya kabullenemedim ya alışamadım bilmiyorum.
Elmas'a destek olan canlarım, hepinizi çok seviyorum. Birçok keşkem var Elmas'la ilgili. Başladığımda bu kadar acemi olmasaydım keşke, başka bir yılda olsaydım da gerekli özeni verebilseydim keşke, doğru okuyucularla yolun başında karşılaşabilseydim keşke...
Uzun sürdü Elmas'ı yazışım, iki yıldan hallice. Bu sürenin başında değilde sonunda hayalet olmayan okuyucularla karşılaşmak talihsizlik oldu hakikaten. Kaderi kötü olanlardan biri oldu Elmas'ta. Neyse, belki sizler Elmas'a zihninizin bir köşesinde unutulmayacak bir yer bahşedip onu hatırlayarak değer verirsiniz.
Çok melankolik oldum be ya. Utanmasam oturup ağlayacağım diyeceğim ancak oturup gerçekten ağladığım için onu da diyemiyorum. Biraz sonra bu bölümü yayımlayıp tamamlandı butonuna bastıktan sonra da ağlarım belki.
Sizi de ağlatmadan söyleyeyim artık Elmas'ın son sözlerini.
Uzun sayılabilecek bir yolculuktu, bitti Elmas. Umarım onu hep hatırlarsınız. Ne bileyim, elmas bir yüzük gördüğünüzde ya da yakut bir küpe ya da değerli taşlarla ilgili bir haber... Bir şekilde hatırlayın işte, sahipsiz bırakmayın Elmas'ımı.
-Sizi seven yazarınız Chrookshanks
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elmas
Fantasy//KİTAP YENİLENME AŞAMASINDADIR. BÖLÜMLERİN YENİLENME DURUMLARINA GÖRE KURGUDA BAZI GEÇİCİ MANTIKSIZLIKLAR OLABİLİR// Yıl 2064 ve dünya 3. Dünya Savaşı'na doğru sürükleniyor. Bütün ülkeler silahlanırken Alexis Black ülkesini ve bir çok ülkeyi kurtar...