Tanıtım

602 45 46
                                    


Bu fic kendim'e ve @ateezquality'e ithaf edilmiştir.

Beğeneceğinizi umuyorum, softluk yine bol miktarda bulunucak. Ama aynı zamanda ağlayacaksınız, ağlayın zırlayın öptüm.




Yeosang

Elimde tuttuğum hediye paketini diğer elime alıp cebimdeki parayı çıkarttım ve  karşımdaki adama verdim.

Adam karşılığında büyük kutudaki pastayı bana uzatırken teşekkür ederek aldım ve dükkandan çıktım. Bu gün Wooyoung'un doğum günüydü.

20. Yaş günü olduğu için uzun süredir, gerçi bunu eskiden hayal ediyorduk ama. Neyse kısacası ona seveceği bir pasta almıştım, ve hediye olarak ise özel bir bileklik yaptırmıştım. Baş harflerimizin olduğu. Klasikti ama güzeldi bence.

7. Yılımızdı arkadaşlığımızda, dile kolay geliyordu ama hiçte kısa bir süre değildi bu.

Yurdun kapısına geldiğimde düşüncelerimden çıkıp kapıyı tıklattım. Bir dakika geçmeden kapıyı Jongho açmıştı. Ona gülümseyip selam vermiştim.

Tabiki sadece selamımı alıp salona geçmişti. Yüzümdeki gülümseme düşerken umursamamaya çalıştım. Bu ara fazla alınganlık yapıyordum ve gereğinden fazla içime kapanmıştım. Ama elimde değildi. Sanki bir bataklığa girmiştim ve çıkmaya çalıştıkça birileri beni bu bataklığa daha fazla itiyordu.

Odama girmeden önce pastayı dolaba bırakıp üstüne bir post-it yapıştırdım sakın yemeyin!
Yazmıştım. Umarım yemezlerdi.

Minik adımlar ile solondakilere bakmış ve odama geçmiştim. Ben eskiden Wooyoung ile kalıyordum ama yaklaşık bir yıldır San ile kalıyordu.

İlk başta bana söylediğinde karşı çıksamda San ile daha çok anlaştığını söyleyince bir şey diyememiştim.

"Yeo?" Yunho'nun sesi kulağıma dolduğunda hala kapıda dikildiğimi farketmiştim. Yatağında uzanan ve endişeli bakışları ile bana baktığını gördüm.
"Efendim hyung?" Yatağında dikleşip elini yatağa vurdu. Yanına gitmemi istediğini anladığımda başımı iki yana salladım.

"Banyo yapmalıyım, dışardan geldim." Başını sallayıp tabletini eline almıştı. "Geri gel konuşalım biraz seninle?"

"Sonrada Wooyoung'a sözüm var..." dudağını sarkıttı. "Pekii gece konuşuruz." Başımı sallayıp dolabıma ilerledim ve hediye paketini dolabıma koydum. Onu gece verecektim.

Dolaptan aldığım havlum ile odadan çıkıp banyoya ilerledim. Kapıyı bir kez tıklattım ve içeriden gelen ses ile beklemeye başladım.

Yaklaşık beş dakika sonra kapıdan Joong hyung çıkmıştı. Burnuma minikçe dokunup yanımdan geçerken arkasından gülümsemiş ve banyoya girmiştim.

Küveti açıp dolmasını sağlarken bir andanda bir kaç köpürtücü dökmüştüm. Yorulmuştum ve bir yarım saat dinlenmeye ihtiyacım vardı.

Üstümdekileri çıkartırken aynada vücudumu görünce dudağımı sarkıttım. Son zamanlara biraz kilo vermiştim ve kaburgalarım ortaya çıkmıştı. İğrenç.

Elimi bacağımın üzerine koyarak minik morluğa dokundum. Sabah kapıya çarptığımda olmuş olmalıydı. Omuz silkip küvete girip gözlerimi kapayarak uzandım.

Her şeyi bir kenara bırakıp düşüncelerden kurtulmalıydım.



Wooyoung

San'ın yanından kalkıp mutfağa doğru ilerledim. Acıkmıştım ve canım tatlı şeyler çekiyordu. Buzdolabını açıp içindekilere bakarken gördüğüm karton kutuyu elime alıp açmak için hamle yaptım.

Fakat yere düşen post-it buna engel olmuştu. Kutuyu tezgaha koyup post-iti elime aldım. Sakın yemeyin Yeosang'ın sürekli yiyeceklere böyle yazdığını hepimiz biliyorduk. Alışmıştıkta. Bana bir şey demeyeceğine adım gibi emindim.

Kutuyu açtığımda gördüğüm pasta beni şoka uğratmıştı. Gerçekten çok güzel bir pastaydı ve üstünde anlamadığım bir şekilde bir kaç mum vardı. Mumları çıkartıp tezgaha koydum ve elime aldığım bir kaç çatal ile salona geri geldim.

"Yeosang pasta almış hadi yiyelim." Seonghwa hyung ve Joong hyung dışında hepsi yanıma gelmiş ve pastadan yemişti. Farkında olmadan bitirdiğimiz pastaya üzgün bakışlar atarken mutfaktan gelen tıkırtı ile bakışlarımız kapıya kaymıştı.

Yeosang üstündeki sadece bel havlusu ile yanımıza gelmiş ve boş kutuyu elinde tutuyordu. "Pastayı kim yedi?" Gözleri dolu dolu -sinirden anladığım kadarı ile- bize bakıyordu. "Ben yedim yani biz yedik... sana ayırmayı unuttuk kızmadın dimi?"

Üzgünce ona bakarken gözlerini kapayıp derin bir nefes aldı ardından başını iki yana olumsuzca sallayıp yanımızdan ayrıldı. Arkasından ayağa kalkacakken San beni tutmuş ve kucağına çekmişti.

"San bıraksana bi gidip bakayım sinirlendi çok."
"Yeosang'ın çocuksu halleri işte boşver."

Sanırım haklıydı. Çok çocuksu halleri vardı ve sanırım kendi halletmeliydi. Sonuçta ben ebeveyni değildim ya. O da kocaman çocuktu.

"Ben bir Yeosang'a bakayım."
Seonghwa hyung yanımızdan kalkıp giderken arkasından bakmıştım. Ardından çocukların televizyondan bir dans videosu açması ile oraya döndüm. Yeosang ile sonrada ilgilenebilirdim.

Tabi onu bu kadar çok üzmeseydim.




Hep yeosang bana sessiz sakin minnoş geliyordu ve bu gün izlediğim bir video sayesinde böyle bir fice başladım. Umarım güzel olur💅🏻

Bölümler çok uzun olmayacak eğer beğenilirse ki umarım beğenilir, yeni seongsang ficleri ile karşınızda olurum.🥲✌🏻

Leucémie ~seongsang~ ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin