On

234 28 31
                                    



Hikayenin nasıl gideceği hakkında en ufak fikrim yok ruh hallerime bağlı olarak devam edecek hayırlısı bakalım dmcmcmc

Seonghwa

Yeosang uyuduktan sonra saçlarını karıştırıp bir öpücük bıraktım saçlarına. Ardından açıkta kalan doğum lekesine bir öpücük bırakıp güzel yüzünü inceledim. Tanrının bir lütfuydu.

Yanlış da olsa minik dudaklarına öpücük bırakıp yataktan kalktım. Üzerini güzelce örtüp odadan çıkıp seslerin geldiği salona ilerledim.

"Ne demek bir şey var ama sana söyleyemem?"
"Üzgünüm Hongjoong ama Yeosang benim hastam, hasta mahremiyeti açısından sana bir şey söyleyemem ama, Yeosang'ı Chen'in yanına götür  Yeosang'a söylemeden. Her şeyi anlarsın o zaman."

"Chen ne alaka?" Salona girdiğimde bütün çocukların gözleri beni buldu. "Yeosang nasıl?"
Hong konuştuğunda göz devirdim.

"Çok mu umrundaydı?"
"O da ne demek?"
"Yeosang'ı gruptan atmak sencede çok mu mantıklıydı. Onun nasıl olduğunu düşünmek bu saatten sonra sana düşmüyor Hong."

Hong Joong sinirle bir şeyler mırıldanıp mavi saçlarında elini gezdirdi. "Bile isteye mi yaptım bunu?"

"Neden yaptın peki? Onun kötü olduğunu görmedin mi Hong? Yeosang perişan haldeyken bir gün kalkıp yanına gittin mi? Sadece uzaktan konuşuyorsun, sen Wooyoung, san, Mingi... bir tek Yunho ile araları çok güzeldi neden? Çünkü bir tek o Yeosang'ın yanındaydı."

"Tek suç bizde mi Seonghwa?"

"Yeosang bu haldeyken ortada suçlu mu arıyorsun Hong Joong?"

"Neyse ne, Yeosang'ı kendi halinde bırakın ve bir kaç günlüğüne burdan uzaklaşsın. Sende bu süre içersinde şirketi bir kaç gün daha oylamaya çalış, bu süreci uzat yani tamam mı?"

"Ne geçicek elime uzattığımda?"

"Yeosang'ı kaybetmemiş olacaksınız. Ayrıca emin ol şu yaptıkların için bile pişman olacaksın."

Hong Joong hızla odadan çıkarken Jongho da peşinden gitmişti. Baekhyun'u geçirmek bana kaldığı için onu uğurlayıp mutfağa girdim. Bir bardak su alıp tekrar salona döndüm.

"Yunho bu gece ben Yeosang ile kalacağım sen istersen Mingi ile uyu." Yunho başı ile beni onayladığında salondan çıkıp Yeosang'ın odasına girdim.

Üstündeki pike yere düşmüş ve üzerindeki tişört kaymıştı. İştah açıcı teni açıktayken minik bir küfür savurup sudan bir yudum alıp bardağı komidine bıraktım.

Yerden pikeyi alıp Yeosang'ı kenara çekip yanıma uzandım. Ardından pikeyi üzerimize örtüp Yeosang'a döndüm.

Sol elimi boynun altından geçirdiğimde bana dönmüş ve boynuma gömülmüştü. Sağ bacağını üstüme attığında bende elimi belime atıp onu kendime daha çok çektim.

Ona aşık değilim evet ama ondan ayrı da kalamıyordum. Ne olduğunu bilmiyordum ama sanırım beni büyülemişti.

Tek bildiğim şeyde onu taparcasına sevdiğimdi.
Sarı saçları önüne geldiği için bir eliyle burnunu kaşıyıp saçlarını geriye itti.

Ardından elimi göğüsüme koyup uykusuna geri döndü. Bende onu izlemeyi kesip gözlerimi kapattım ve onun huzur verici kokusu ile uykuya daldım.

Bir hafta sonra

Yeosang

"Yeosang, Hong Joong geldi."
Ne? Neden gelmişti ki?

Leucémie ~seongsang~ ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin