Merhaba, ben İlayda. Söz verdiğim gibi pandemi temalı bölümlerle buradayım. Şunu söylemem lazım ki ben yokken Wattpad çok değişmiş ve harika bir site olmuş. Ben de ilerde başka konularla alakalı yeni şeyler yazmayı denemek istiyorum gibi. Acaba öyle bir şey yapsam onu da okur musunuz? Hayatta çok fazla ilginç anısı olan biri olarak samimi bir blog gibi kendimden bir şeyler paylaşmak ve kısa romantik hikayeler yazmaya yöneliyorum şu an. Bu konuda lütfen fikrinizi bana iletmekten çekinmeyin, yazmayı denememi istediğiniz bir şey varsa ben de denemeyi çok isterim :)
___________________________________________________________________________
MINHO
Pandemi başladığından beri kendini elinden geldiğince meşgul tutsan bile sonunda kendinin de o varoluşsal boşluğa düşeceğini biliyordun,
Ve de o boşluğa düştün.
Artık ne dizi izlemek ne durmadan yemek yapmak ne de aklına gelen herhangi bir şey seni gülümsetemiyor, aksine iç çekmene sebep oluyordu. Kendini tüm gün yatakta bir sağa bir sola yuvarlanırken bulduğunda artık düştüğün bu halden kurtulman gerektiğini biliyordun ama pandemi gibi bir zamanda elinde zaten çok seçenek yoktu.
Bakışların odanın karşı tarafındaki bir anlık hevesle aldığın tablo ve boyalardan yine hevesle aldığın ama kullanmadığın iplik ve örgü şişlerine kayınca tekrar iç çekip kendini yatağının üstüne bıraktın. Bunun böyle devam edemeyeceğini düşünerek hızla yatağın üstüne oturup yorganın altında kalan telefonuna uzandın.
Aslında canını sıkan sebeplerden biri de tam olarak buydu. Bu telefon. Neden bu telefon hiç güzel mesajları sana iletmiyordu?
Ya da aslında neden bu telefon onun güzel mesajlarını sana iletmiyordu?
Her zaman kullandığın mesajlaşma uygulamasını açıp en son konuştuğun kişilerin listesinde gezinmeye başladın. Baş parmağınla listede yavaşça aşağıya inerken onun adını görünce hemen durdun: Minho. Aslında konuşmayalı sadece birkaç gün geçmesine rağmen onu neden bu kadar çok özlediğine anlam veremiyordun. En azından yüzünü unutmamak için profil resmine bakmaya karar verdin ama etrafta kimse olmasa bile birilerinin bunu yaptığını görme ihtimali olması ya da Minho'yu yanlışlıkla arama fikri seni çok korkutuyordu. Yüzünü unutmamdan iyidir diye düşünerek derin bir nefes alıp fotoğrafına tıklayacakken telefonun çalmaya başlamasıyla elin korkudan deli gibi atan kalbine gitti ve arayanın kim olduğunu gördüğünde kalbin daha da hızlı atmaya başladı. Minho seni arıyordu.
"Tamam, tamam, sakin ol. " dedin kendi kendine, sanki vücudun bu tavsiyeye uyabilecekmiş gibi.
Yatakta oturuşunu düzeltip boğazını temizledikten sonra telefonu açtın.
"Alo." Minho'nun boğuk sesi sakinleşen kalbinin tekrar atmasına sebep oldu.
"Efendim?"
"Evdesin değil mi?"
"Evet, yani her zamanki gibi işte."
"Rahatsız etmediğimden emin olmak istedim." Sesi çok neşeliydi. Sen bu kadar sıkılıp bütün gün oflarken onun nasıl bu kadar neşeli olabildiğine anlam veremedin.
"Hayır, sen beni hiçbir zaman rahatsız etmiyorsun." dedin beklediğinden daha dürüst davranarak. Karşılık olarak kıkırdadığını duyduğunda dudakların kendi kendine yukarıya kıvrıldı. Belki de bu dünyadaki en çok sevdiğin sesti onun kıkırtısı.
"O zaman bana biraz zaman ayırabileceğini varsayarak seni pencerenden dışarı bakmaya davet ediyorum."
"Ne?" Zaten yukarı kıvrılan dudakların kocaman açıldı ve hemen yatağının üstünde dizlerinin üstüne çıkıp yanındaki pencerenin perdesini açtın. Evet, şaka değildi. Gerçekten de orada duruyordu ve gerçekten de neşeli görünüyordu. En başta onu özlemen, bunun üstüne araması ve şimdi de onu pencerenin birkaç metre uzağında görmek bastıramadığın duygulara sebep oldu ve gözlerin doldu. Gözlerinin dolduğunu fark etmesini istemediğin için ona kocaman gülümsedin.
"Aslında söylemek istediğim bir şey olduğu için geldim." dedi, neden geldiğini merak ettiğini anlamış gibi.
"Buraya kadar gelmeni gerektirecek kadar önemli bir şey mi?" dedin beklentiyle. Belki de hislerini itiraf edecektir diye düşünmeden edemedin. Yine de umutlanmamaya ve onu dinlemeye karar verdin.
"Evet. Yani aslında gözlerine bakarak söylemek istedim." dedi ve kocaman gülümseyip alnındaki terleri bir peçeteyle sildi. Heyecandan bunu fark etmemiştin ama şimdi bu hareketiyle beraber bir süredir koşuyor gibi durduğunu fark ettin.
"Dinliyorum." dedin gülümseyerek.
O da sana gülümsedi ve pencerene bir adım daha yaklaşıp kahverengi gözlerini seninkilere sabitledi. Yüzü de diyeceği şeye uygun olarak ciddileşti ve senin yüzünü birkaç saniye izledikten sonra konuştu: "Seni çok özledim. Gerçekten."
Giderek hızlanan kalbine inat nefeslerin çok ağırdı ve gözlerinin dolmaması için verdiğin çabayı böylece kaybettin. Başını yana eğip dudaklarını ağlamamak için birbirine bastırdın.
"Ben de." dedin. "Ben de seni çok özledim. Gerçekten."
___________________________________________________________________
Pandemide basit şeylerin önemini daha çok anladık. Mesela göz teması. Mesela sevdiğin birinin herhangi bir mesajı. Mesela birine onu özlediğini söylemek. Bu yüzden siz de durmayın, bu bölümü okuduktan sonra özlediğiniz birilerine mesaj atın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Labirent İle Hayal Et
FanfictionMerhaba! Sizler de benim gibi Labirent aşığı mısınız? O zaman bu kitap tam da okumanız gerekenler listesinde. Adı üstünde kitabı yazarkenki amacım bölümleri okurken kendinizi labirentte sevdiğiniz karakterle maceralara atılıyormuş gibi hissetmeniz...