Merhabaaa! Kesinlikle gitmedim ve ortadan kaybolmadım. Sadece Kayran'la alakalı hatırladığım şey sayısı az bu yüzden isteğinizi yerine getirip getiremeyeceğimi bilemiyordum. Ayrıca aşırı yoğun bir dönem geçireceğim gibi duruyor. Yine de elimden geldiğince zaman ayırıyorum. Sizden destek gördüğüm sürece kendimi geliştirmeye ve elimden geleni yapmaya devam edeceğimi bilmenizi isterim.
___________
MINHO
Kendi kendine çıktığın yürüyüşün bir yere varamayacağını ve hep bu lanet yerde kapalı kalacağını düşünmeye başlasan da olumsuz şeylerin sana yararı olmayacağını bilerek bir ağacın önüne oturuyorsun. Artık uzamış saçlarına kadar her şey senin sinirlerini bozuyor. Yosuna benzettiğin saçların hem üstüne ağırlık gibi geliyor hem de kollarını sarıyor. Başta sakin kalıp neredeyse kalçana kadar gelen saçlarını teninden uzaklaştırmaya çalışıyorsun. Fakat omzundan arkaya attığın saçların tekrar omuzlarından düşüp tenini sarıyor. Sinirlerinin giderek bozulduğunu ve gözlerinin dolmaya başladığını hissediyorsun.
Derin bir nefes alıp oturmanın da sana yararı olmadığını fark ettiğin için ayağa kalkıyorsun. Ağlamamak için dudağını ısırıyorsun. "Nefret ediyorum cidden." diye fısıldıyorsun kendi kendine. "Her şeyden nefret ediyorum. Saçlarımdan da nefret ediyorum. Nefret ediyorum."
Birkaç derin nefes alıp kendini sakinleştirmeye çalıştıktan sonra hemen arkandan bir ses duyunca irkiliyorsun. "Oysaki ben saçlarını beğeniyorum."
Gözlerini şaşkınlıkla açıp "Minho?" derken onu görmek için arkana dönmek istiyorsun fakat omuzlarından tutup ona dönmeni engelliyor.
"Evet, benim. Ama sesimi duyduğunda böyle irkilirsen alınırım." diyor soğuk parmakları boynuna sürterek saçlarını omzunun arkasına alırken. Bunu demesine rağmen soğuk parmaklarının boynuna değmesinin yarattığı irkilmeyi önleyemiyorsun.
"Ne zamandır oradaydın?" diye soruyorsun ona dönüp.
"Buradan geçerken ayağa kalktığını gördüm sonra da yanına gelmek istedim." diyor sana gülümseyerek. Gülümsemesinin az önce dediğini duyduğu şeyler yüzünden sana moral vermek amaçlı olduğunu hissediyorsun. Sen de ona elinden geldiğince samimi bir şekilde gülümsemeyi deniyorsun.
"Aslında saçlarını olduğu gibi sevsem de yapabileceğimiz bir şey var." diyor. Ceplerini karıştırıp bir makas çıkarttığında bunu beklemediğin için gülmeye başlıyorsun.
"Ne var?" diyor gülerek. "Burada yanında her zaman kesici bir şey barındırman lazım."
"Mantıklı." diyorsun başını sallayarak. "Ama makas kullanmaktaki başarın hakkında sana güvenebilir miyim bilemiyorum."
Başını yana eğip özgüven dolu bakışlarıyla seni süzdükten sonra omuzlarından tutup tekrar arkanı ona dönmeni sağlıyor. "Sana yeteneklerimden bahsetmek isterdim ama önce daha önemli bir işim var." diyor. "Saçlarını sevmeni sağlamak." Bu gidişle onu da sevmeni sağlayacak diye korkuyorsun.
"Başlıyorum." diye haber veriyor ve parmaklarını saçlarından geçirip dolanan yerleri açıyor. Ona belli etmek istemiyorsun fakat göremeyeceği için kendi kendine gülümsüyorsun. İlk defa biri saçlarına dokunuyor ve ilk defa bunun sevgi dolu bir hareket olduğunu fark ediyorsun.
Minho'nun saçlarını kesmeye başlamasıyla aranızdaki sessizliği makasın çıkardığı sesler dolduruyor. Saçlarının yükü giderek azalırken yüreğinin üstündeki yükün de azalmaya başladığını hissediyorsun.
Bir süre sonra Minho arkandaki saçları kesmeyi bitirince omuzlarından tutup seni kendine döndürüyor. Minho yüzünün yanlarındaki saçları kesmeye odaklanmışken bu kadar yakınında duran yüzünü izlemeden edemiyorsun. Bakışların dolgun dudaklarından burnuna ve tüm dikkatiyle çalışan gözlerine kayıyor yavaşça. Onu izlerken kendini o kadar çok kaptırıyorsun ki onun senin bakışlarını, özellikle de bu kadar yakın bir mesafeden, hissetmeme imkanı olmadığını unutuyorsun. Ve bunu gözleri aniden seninkilerle buluşunca anlıyorsun. Nefeslerin ağırlaşıyor. Bakışlarını çekmeyi hiç istemediğin için ona bakmayı sürdürüyorsun. O da bakışlarını senden çekmeyip makası kullanmadığı elinin parmaklarını saçından geçirip omzundan arkaya atıyor. Saçının arkaya atılmasıyla açılan boynuna serin rüzgarın değdiğini hissediyorsun. Kalbin deli gibi atıyor.
Minho'nun gözleri odağını kaybetmezken boştaki eli açık kalan boynunla çenenin arasına yerleşiyor. Bunu yaparken bir an gözlerinin senin dudağına kaydığını fark edince dudaklarının arasından minik bir nefes veriyorsun.
Minho bakışlarını dudaklarından gözlerine çıkardığında bu sefer senden bakışlarıyla izin istediğini fark ediyorsun. Durmadan atan kalbini duyuyorsa izin verdiğini zaten anlıyor olmalı diye düşünsen de hislerinin seni yönelttiği şeyi yapmaya karar veriyorsun.
Minho'yla aranızda kalan birkaç santimlik mesafeyi aşarak onun alt dudağını dudaklarının arasına alıyorsun. Soğuk parmaklarına rağmen dudaklarının sıcak ve yumuşak olduğunu fark ediyorsun. Dudağı yavaşça seninkinin arasından kayıyor.
Hem ilk seferin olduğu için hem de durmadan atan kalbinden dolayı devam ettirmektense kendini biraz geri çekiyorsun. Minho'nun boynundaki eli yavaşça tenini okşuyor ve bu sefer o aranızdaki mesafeyi kapatıp seni öpmeye başlıyor. Diğer elindeki makası umursamadan öylece bırakıyor ve diğer elini de beline sarıyor. Sen de ellerini onun boynuna doluyorsun.
Dudakları seninkilerden ayrıldığında hem az önce yaşananlara inanamıyorsun hem de devam etmesini diliyorsun. Kesik nefesler alırken başını kaldırıp Minho'ya baktığında sana gülümsediğini görüyorsun.
Belindeki elini kaldırıp saçını okşuyor. "Saçın çok yakıştı." diyor. İkiniz de kıkırdıyorsunuz.
__________
Eveet, gece gece öpüşme sahnesi yazdım... Normalde bu tarz yakınlaşma sahneleri yazmayı pek sevmediğim için uzun veya detaylı tutmamaya çalıştım. Aranızdan bu bölümü bekleyenler olduğunu düşünerek etkisini sürdürecek bir bölüm yazmak istedim. Umarım keyifle okumuşsunuzdur.
Sağlıkla kalın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Labirent İle Hayal Et
FanfictionMerhaba! Sizler de benim gibi Labirent aşığı mısınız? O zaman bu kitap tam da okumanız gerekenler listesinde. Adı üstünde kitabı yazarkenki amacım bölümleri okurken kendinizi labirentte sevdiğiniz karakterle maceralara atılıyormuş gibi hissetmeniz...