Agnes sabah erken saatte uyandırıldığında büyük günün geldiğini gerçeğini hatırladı. Bugün Eldron İmparatorluğu'na gitmek için yola çıkacaktı. Zihni günlerdir bu gerçeği sindirmeye çalışıyordu.
Hizmetçileri ilk önce ona banyo yaptırdı. Uzun ve detaylı bir banyonun sonunda kurulanıp kutsal yağlar cildine özenle sürüldü. En sonunda elbiseyi giydirmeye başladılar. Korsesi sıkılırken aynada kendi yansımasına baktı. Gözleri donuktu. Ruhu solmuştu. Bilmediği bir imparatorluğa tanımadığı birisi ile evlenmek için gidiyordu. Ağlayacak gibi oldu. Boğazında acı bir his oluştu. Bağırıp isyan etmek, gözlerinde yaş kalmayana dek ağlamak istiyordu. Önünde sonunda böyle bir şey olacağını tahmin ediyordu, o zaman geldiğinde hiçbir şey yapamayacağını da. Ne de olsa o bir prensesti, kanında avamlık da olsa da. Politik bir evlilikten kaçamayacağını biliyordu.
Ağlamamak için gözlerini kırpmamaya çalıştı. Başını kaldırdı. Ne olacaksa olsun şu anki hayatından daha kötü olamazdı. Bu yüzden son kez onların dediklerini yapacaktı ve oraya gidip evlenecekti. Duyduğuna göre aralarındaki yaş farkı çok değildi. Belki de eşi olacak adamla iyi anlaşabilirdi, bu da onu özgürleştirirdi. Çünkü bu zamanlarda kadının en büyük mutluluğu kocasının sevgisiydi. Yumruğunu hafifçe sıktı. Başını daha da kaldırdı ve kendinden emin bir şekilde aynaya baktı. Gözlerindeki ifade artık eskisi kadar donuk değildi. Korsesi daha da sıkılırken kafasında tekrarladı. Yaşayacaktı, kendi hayatını kendi istediği gibi yaşayacaktı ve bunun vakti gelmişti.
Ayakkabıları giydirildi, takıları takıldı ve saçlarına güzelce şekil verildi. Makyajı yapıldı. Artık hazırdı. Kendisine son haftalarda öğretilen etik kurallarından hatırladığı kadarıyla adımlarını attı. Acele etmemeliydi ama çok yavaş da olmamalıydı. Kuğu gibi olmalıydı.
Odasından aşağıya inene kadar karşılaştığı tüm soylular önce önlerinde eğiliyor, Agnes onları geçtikten sonra kendi aralarında fısıldaşıyorlardı. Agnes onların ne söylediklerini ve yüzlerindeki ifadeyi tahmin edebiliyordu. Yutkundu, duruşunu bozmadı. Sarayın kapısına geldiğinde artık vagonu görebiliyordu. Kendisini bekleyen fazla kişi yoktu. Sadece büyük kız kardeşi buradaydı. Agnes nefesinin ve nabzının hızlandığını, ellerinin soğuduğunu hissediyordu. Özgüveninin sönüp gittiğini hissetti. Ne yaparsa yapsın onun karşısında kumdan kale gibi yıkılıyordu. Kendisine buz gibi bakışlar atan gözlerin karşısında küçüldüğünü hissetti. Başını istemsizce yere eğdi. Korse onu sıkmaya başlamıştı. Kalbi hızlanmış, nefes almak zorlaşmıştı. Kardeşinin baskısını hissedebiliyordu. Kardeşi ise bunun farkına varıp gülümsedi. Yavaşça onun kulağına eğildi ve kısık bir sesle konuştu. Nefesini kulağında hisseden Agnes'in tüyleri ürperdi."Sakın bir hata yapayım deme."
Agnes başını yavaşça salladı. Kafasını kaldırıp bakamadı bile. Onun gözlerine asla bakamıyordu. Çünkü gözlerindeki nefret, aşağılama o kadar kötüydü ki... Kendisini suçlu gibi hissettiriyordu. Sonuçta o, kardeşinin gözünde kraliyet ailesindeki bir lekeydi. Asla onun kadar güzel, alımlı ve zeki olamayacağını biliyordu.
Kadın yavaşça kendisini geri çekti ve gülümsedi.
"Sana oradaki etik kurallarına yardımcı olması için Neron'u görevlendirdim. Umarım onun sözünden çıkmazsın."
Agnes'in başından aşağıya kaynar sular döküldü. Bunun ne demek olduğunu biliyordu. Neron, kendisine takılacak olan tasmaydı. Oradaki her hareketini inceleyecek ve daima yanında olacaktı. Ondan asla kurtulamazdı. Onu başından atmak için yaptığı bütün denemeler Eldron'a sıkıntı olurdu. Motaza ile Eldron arasındaki ilişkiler zaten kötüydü ve Agnes babasının savaş çıkarmak için sebep aradığını fark etmişti. Kendi elleriyle ona bunu veremezdi.
Az önceki özgüveni artık yoktu. Belki daha güçlü olsaydı bunların üstesinden gelebilirdi.
---Minerva okuduğu kitabın kapağını yavaşça kapattı ve kütüphanesine özenle koydu. Başını kaldırıp tamamen kitaplıktan oluşan duvara baktı. Odanın ortasındaki koltuğa oturdu ve başını tavana dikti. Bir gününü daha kütüphanesinde geçirmişti. Halbuki yapması gereken çok iş vardı. O bir kraliçeydi.
Çalışma odasındaki masasında kağıt yığını olduğundan emindi ama o, kitabı tekrardan okumak istemişti. Kitaplar her zaman onun önceliğiydi. Erken yaşta okumayı sökmüş, 10 yaşına gelmeden onlarca dil öğrenmişti. O bir dahiydi.
Ancak o her zaman bir kraliçe değildi. Yüz binlerce yılı aşan ömrü vardı. O da bir zamanlar sıradan birisiydi. Ailesiyle oyunlar oynamış, kardeşleriyle kavga etmişti.
Odasından çıkıp çalışma odasına doğru gitti. Kapıyı sessizce açtı. Neyse ki içeride kimse yoktu. Kapıyı kapatmaya çalışırken istemsizce çenesini sıktı. Kapattıktan sonra parmak uçlarında yürüyerek masaya gitti. Koltuğu sessizce çekip oturdu. Derin bir nefes verdi.
Yardımcısından korkmuyor değildi. Kendisi için kitaplar nasıl vazgeçilmezse yardımcısı için de belgeler vazgeçilemezdi. Belgeleri okumayı ve onlara değerlendirmeyi seviyordu. İşine aşıktı. Belki de o kral olmalı diye düşünürdü hep. Ama bunu çoktan konuşmuşlardı ve reddedilmişti. İşine aşıktı ama tüm hayatını kapsayacak, mahvetmesine izin verdirtecek kadar değildi. Ama başkasının hayatının eriyip gitmesinde sakınca görmüyordu. Adi herif.
Kağıt yığının en üstündekini aldı ve hızlıca okumaya başladı. Teker teker dolduruyordu ki uyuyakaldı.
---Adrian, siyah üzerinde turuncu işlemeli kraliyet takımını giydi. Aynanın karşısına geçip derin bir nefes aldı ve üzerini iyice düzeltti. Kalbi hızlı çarpıyordu. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı. Bugün evleneceği kadını ilk kez görecekti.
Kötü olan siyasi ilişkilerini düzeltmek için evlilik bağı kurmaya karar vermişlerdi ve kralın ikinci kızı Agnes uygun görülmüştü. Adrian onu sadece portrede görmüştü.
Gözlerini aynanın yansımasından çekip portreye baktı. Odasına gizlice getirmişti. Kızıl saçları ve yeşil gözleriyle dikkat çekecekti buraya geldiği an. Çünkü Eldron İmparatorluğu'nun büyük bir çoğunluğunun esmer tenleri, koyu kahverenginde saçları ve gözleri vardı. Umarım prenses buraya uyum sağlayabilirdi. Çünkü tek farklılıkları dış görünüşleri değildi. Kültürlerinden geleneklerine, giyim tarzından ahlak kurallarına kadar birçok konuda farklılıklar vardı.
Adrian düşündükçe gerginleşmeye başladığını fark etti ve aklına daha fazla gereksiz şey getirmeden aynanın karşısından ayrıldı ve odasından çıktı. Prenses Agnes yakında gelecekti ve Eldron etik kurallarına uygun olarak onu karşılaması gerekiyordu. Aşağıya inerken kardeşleri ile göz göze geldi. Atlı arabanın geleceği yerde onu bekliyorlardı çoktan. Birbirlerine bakıp gülümsediler. Kız kardeşi onun gergin halini görüp kıkırdamaya başlayınca uyarı olarak boğazını temizledi. Gelen vagonu görüyordu. Kardeşleri Eldron İmparatorluğu'nun etik kurallarına uyarak ellerini önünde birleştirdi. Kendisi ise vagonun kapısı açıldıktan sonra elini uzatmalıydı.
Kapının gıcırtı sesini duydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilginin Gücü
FantasyBilgi güçtür. Doğru bilgiyi doğru zamanda doğru yerde kullanmak güçtür. Ve o en güçlüsüydü. İktidarı mutlaktı. Ancak sahip olduğu her şey bir günde yok olmuştu. Ve en baştan başlaması gerekiyordu. Reklam yorumları silinecektir.