Minevra, Agnes ile konuştuktan sonra bir süre dinlenmişti. Mektubun eline nasıl ulaşacağını merak ediyordu. Şöminedeki ateşe baktı. Evet, oradan gelecekti. Ateşin içinden bir mektup çıktı. Minevra'nın eline ulaşana kadar alevlerinden kurtuldu. Minevra mührü kırdı ve el yazısını iyice inceledi. Odasındaki çalışma masasına gidip oturdu. Çekmecesinden mürekkep ve kalem çıkarttı. Kelimelerini özenle seçerek mektubu yazdı. Kendisine verilen damga mühürle mühürledi ve soğuması için bekledi. Mektubu eline aldı ve odasından çıkıp saraydaki postaneye doğru yola koyuldu. Saraya göz atmak istiyordu. Önündeki muhafız ona yol gösterirken arkasındaki onu koruyordu. Saray koridorlarında attığı her adım başkalarının odak noktası oluyordu. Onlar onun önünde eğilirken bile ona temkinli gözlerle bakılıyordu.
Kendi diyarında bu böyle değildi. Etrafta koşuşturmacalar olurdu. Çoğu kişi onun karşısında eğilmezdi, selam vermeyi unutanların sayısı da az değildi. Bu her zaman böyle olmuştu. Kendisinden önceki imparator için bile bu böyleydi. Ona hizmet edilmiyordu, o hizmet edendi.Ancak burada işler farklıydı. Kendisine gelen bir zarar veya yapılan bir saygısızlık savaşa yol açabilirdi. Bunu herkes biliyordu. Bu yüzden gözlerinde tedbir vardı. Her hareketlerine dikkat ediyor, gözlerini bile uzun süre onun üzerinde tutmuyorlardı. Prenses Agnes hakkında çıkan kötü söylentiler buraya kadar gelmiş olmalıydı.
Mektubu teslim etti ve sonra odasına gitti. Kapıda prenses Arzeria duruyordu. Etrafında sabırsızca dönüyordu. Bazen kafasını kaldırıp etrafına bakıyordu. Minerva onun kendisini beklediğini anladı.
"Prenses Arzeria Eldron, ışık sizinle olsun."
"Prenses Agnes Motaza, ışık sizinle olsun. Ben de sizi bekliyordum. Geçen sabahki randevumuz talihsiz olaylar yüzünden iptal olmak zorunda kaldı. Sizin için endişelendim ve durumunuzu kendi gözlerimle görmek istedim."
Minerva kibar bir şekilde gülümsedi.
"Ben de sizi ziyaret etmeyi planlıyordum. Ancak iyileştiğim anda yapmam gereken işler vardı. Babama mektup göndermek de bunlardan birisiydi. Şu an postaneden geliyorum."
"Eğer yorgun değilseniz sizinle muhabbet etmek isterim."
Minerva bunu seve seve kabul ederdi. Adrian'la yaptıkları plandan onun da haberinin olup olmadığını bilmek istiyordu. Ancak büyük ihtimalle vardı. Eldron krallığında tacı bir kişi takardı ama imparatorluğu bütün aile yönetirdi. Bu bilinen bir gerçekti. Bu yüzden diğer ülkelerin aksine taht kavgası pek sık olmazdı. Tacı takan kişi kendi eşini istediği gibi seçebileceği gibi, istediği zaman eşini boşayabilirdi de. Aynısı eşi için de geçerliydi. Doğacak olan çocukların annelerinin veya babalarının farklı olması önemsenmeden aynı eğitimi alırlardı ve kardeşlerin en büyüğü tacı takardı. Bu kardeş tahtta tek başına oturuyormuş gibi görünse de aslında öyle değildi. Bu, uzun yıllardan beri böyleydi, ta ki Adrian delirene dek. Hala bunun nasıl olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Minerva'nın Arzeria ile olan uzun sohbetinden anladığı birkaç şey vardı. Bunlardan ilki Adrian'ın Arzeria'ya, büyük ihtimalle Adriel'e de kendi küçük planlarından bahsetmemişti.
Belki de Adrian böyle böyle delirmişti. İlk başta onlardan belli sebeplerle bir şeyleri saklamış ve bu sebep sonradan güvensizliğe dönüşmüş olabilirdi.
İkinci çıkarımı ise Arzeria'nın güvenilir birisi olduğuydu ancak onunla derin sohbetler kurmak için erkendi, beklemesi gerekiyordu.Arzeria ile olan uzun sohbetinden anladığı bir diğer şey de içinde büyü gücünün olmasıydı. Ancak içindeki o gücü o kadar baskılamıştı ki kendisi bile zor fark etmişti. Ve Minerva Arzeria'nın bunu bilinçli olarak yaptığını düşünmüyordu. Onun kader kitabı da karartılanlardan birisiydi, o yüzden onun hakkında bildikleri sınırlıydı. Buraya geldiğinden beri gözlerini dört açmıştı. Bilinmeyenden korkulmalıydı ve bu sarayın çoğunluğu onun için bir bilinmeyendi.
Herkesin davranışına, yüz ifadelerine ve kelime seçimlerine dikkat edip kafasına not ediyordu. Örneğin prenses Agnes çekingen birisiydi, buna rağmen hayatını değiştirmek istediğini fark etmişti. Çünkü hayatı kendisi istese de istemese de değişecekti, ancak artık müdahale etme isteği vardı.
Adrian ise... Karışık birisiydi. Şimdiden bir şeyleri gizlemeye başlamıştı. Kendisine bunu diğerlerini korumak için yaptığını söyleyebilirdi ama kendisini kandırmış olurdu. Arzeria'nın kaslı kolları ve nasırlı elleri kendisini savunmasız tanımından uzaklaştırıyordu. Adriel ile görüşme fırsatını yakalayamasa da onun da öyle olduğunu tahmin ediyordu. İleride çıkabilecek bir tartışma, ortaya çıkan bir sır kardeşler arasındaki güveni yok edecekti.
Neron ise Agnes'teki değişimleri fark etmiş gibi görünüyordu. Sonuçta o Agnes'i tanıyordu. Minerva onunla tanıştığı günü hatırladı. Buraya geldiğinde ilk konuştuğu insan oydu. Muhabbeti pek güzel olmasa da kendisinin akli dengesini korumasına yardım etmişti. Eğer o olmasaydı nerede ve ne zamanda olduğunu bulamazdı. Kurallara bağlı birisiydi. Kıyafetleri düzgündü. Etik kurallarına bağlıydı. Kendi tarafında olmaması ne kadar da üzücüydü. Belki... Yapabilirdi. Belki onu kendi tarafına çekebilirdi.
Odasında, pencere kenarındaki koltuğunda kitap okuyordu. Hava serindi ve vakit akşam üzeriydi. Rüzgar soğuk esmeye başlamıştı. Üzerine aldığı şalı katlamakla uğraşmadı ve koltuğun üzerine koydu. Okuduğu kitaba odaklamadığını anladığında kaldığı sayfayı aklına kazıdı ve kitabı kapattı. Büyüsüyle kitaplığa kaldırdı. Kitap okumasını engelleyen bir şey varsa onu halletmeliydi. Bunun biliciyle ayağa kalktı ve adımlarını kapıya doğru yönlendirdi. Kapıyı açmasıyla iki muhafızı da irkitti. Kapıda duran ve duyularını tamamen açmış olan muhafızlar kapının açıldığını duyunca irkildiler. Kapıya yaklaşan birini duymamışlardı. Muhafızlardan biri prensesin ayakkabısına baktı. Topuksuz bir ayakkabı giymesi onun adımlarını sessizleştiriyordu. Muhafız, Motaza krallığında kadınların topuklu ayakkabı giydiklerini hatırlıyordu. Aldıkları eğitimde böyleydi bu. Prenses ya kendi kültürlerini benimsediğini belli etmeye çalışıyordu ya da hasta olduğu için rahat bir ayakkabı giymek istemişti. Büyük ihtimalle ikincisiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilginin Gücü
FantasyBilgi güçtür. Doğru bilgiyi doğru zamanda doğru yerde kullanmak güçtür. Ve o en güçlüsüydü. İktidarı mutlaktı. Ancak sahip olduğu her şey bir günde yok olmuştu. Ve en baştan başlaması gerekiyordu. Reklam yorumları silinecektir.