Arzeria çayını yudumlayıp karşısındaki kadına baktı. Prenses Agnes'i inceledi. Kızıl düz saçları şekliyle ve rengiyle doğaldı. Yeşil gözleri etrafa dinginlikle bakıyordu. Vücudu, güçsüz denebilecek kadar zayıftı. Ellerinde nasır yoktu. Mevsimlerden sonbahar olduğu için uzun kollu bir elbise giymişti ve kollarını hiç çıplak görmemişti. Ancak kollarının da yarasız olduğunu tahmin ediyordu. O tarz bir dövüş sanatı yanında yara izlerini de getirirdi. Ancak bu kadının cildi güneşi bile doğru düzgün görmemişti. Eğitimsiz olduğu belliydi. Öyleyse bu kadın abisini nasıl yenmişti? Yaraları büyücüler tarafından iyileştirilmiş olabilirdi ama içinden bir ses bunun yanlış olduğunu söylüyordu. Ve o ses her zaman haklı çıkardı.
Fincanını masaya koydu ve aklından geçenleri bir köşeye attı.
"Kız kardeşin İsabella'nın geleceğini duydum. Hazırlıklara başlamalarını emrettim. Eklememi istediğin bir şey var mı?"
Minerva bıkkın bir nefes verdi. İsabella Motaza. Motaza krallığının ilk prensesi. Minerva onun kitabını ve hayatını düşündü. İsabella'nın iki kardeşi vardı. Üç kardeş arasında en büyüğüydü. Ortanca kardeşi Waldemar'in aksine Agnes ile farklı annelerden geliyorlardı. İsabella hayatı boyunca babasından sonraki yönetici olacağını düşünüyordu ve kafasına bunu koyarak çalışmıştı derslerine. Erkek kardeşi ise sosyal ortamlarda çekingen birisiydi. Politik gücü pek de iyi değildi. Konuşmalarda veya pazarlıkta baskınlığını koruyamıyordu. Bir sohbeti iyi yönetemiyordu. Onun bu yönünü Agnes'e benzetiyordu. Bu yüzden erkek kardeşi ile pek ilgilenmemişti. Babasının ilgisininin Agnes'e yönlenmesinden korktuğu için dikkatli ve zorba bir plan uygulamıştı. Kütüphanesine okuyamayacağı kitaplar yerleştirmiş, öğretmenlerine Agnes'i azarlamaları için emir vermişti. Bütün bunlar olurken babasının bunlardan haberdar olduğunu biliyordu, bütün bunları sınav olarak görüyordu. Eğer Agnes bütün o zorbalıklara karşı eğitime devam etseydi o zaman planı... Neyse ki plan işe yaramıştı. Babasının ilgisi Agnes'in üzerinde uzun süreliğine olmamıştı. Ve onu Eldron'a gönderdiğinde her şeyi tek tek planlamıştı. Önce onu rezil bir yolculukla perişan etmişti ve sonrasında da duvak taktırmıştı. Bunlar sadece başlangıçtı. Ondan sonraki zamanlarda da Neron'un yardımları sayesinde pek çok hatalar yapmasını sağlamıştI Agnes'in. Ve ne zaman ki Neron kendisini ifşa etmeye çalıştı, o zaman onu ihanetle suçladı ve kor topraklara gönderdi. Ancak Agnes'in başına gelenleri duyan kardeşi Waldemar babasının ve kız kardeşlerinin planlarını bilmeden onlara Agnes'i kurtarmayı teklif etti. Babasının verdiği tek yanıt kral olduğunda kendisinin yapması gerektiğiydi. İsabella o an anlamıştı. Babası hiçbir zaman onu veliahtı olarak görmemişti.İsabella o günden itibaren eskisi gibi olamamıştı. Odasına kapanıp hayatını sorgulamıştı. Eğer kendisi kraliçe olmayacaksa neden vardı, dünyaya neden gelmişti?
Aylar geçtikten sonra prens Waldemar Agnes'i kurtarmaya çok yaklaşmıştı ki... Öldü. Tüm krallık yas tuttu, İsabella da istisna değildi. Annesinin ve babasının aksine taht kavgasını kardeşinden üstte tutmazdı. Kardeşinin ölümünden bir ay sonra babası ona kendisini kraliçe ilan edeceğini söyledi. Bunu duyan agnes hüzünle karışık bir mutluluk hissetmişti. Ancak sonra kral eliyle arkasındaki adamı gösterdi, 'Yanındaki adam eşin ve kral olacak.' dedi. Karşı çıkmak için ağzını açmıştı ki annesi fanını gürültüyle açıp ve keskin gözleriyle bakmıştı. O an aklına bir soru geldi, Agnes de mi böyle hissetmişti? Bu histen o kadar tiksinmişti... Aylar sonra İsabella o adamla evlendiğinde mutlu değildi. Eşi ile anlaşmalı bir evliliği olsa da o anlaşmaya siyasi meselelere karışması dahil değildi. Bütün gün yaptığı tek şey kitaplar okumak, partiler düzenlemek, çay içmek, nakış yapmak ve elbise diktirmek gibi şeylerdi. Her şey onu boğuyordu ve kaçış yolunu bulmuştu. İçki. Aylar boyunca tıka basa içki içti ve sonunda sağlığını mahvetti. Gözlerini kapattığında iki dileği vardı. Birisi kardeşiyle buluşmak, diğeri de Agnes'ten özür dilemek. Ancak sadece bir tanesi gerçekleşebilmişti.
"İçki içmeyi sevmez. Kırmızı rengini de sevmez."
Arzeria Agnes'in saçına baktı. Kardeşlerin ilişkisini biraz da olsun anlayabilmişti.
"Anladım. Düğünden önce gelirse bizim renklerimizi giyer misin?"
Minerva tek kaşını kaldırdı.
"Henüz Eldron soyadını almadım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilginin Gücü
FantasyBilgi güçtür. Doğru bilgiyi doğru zamanda doğru yerde kullanmak güçtür. Ve o en güçlüsüydü. İktidarı mutlaktı. Ancak sahip olduğu her şey bir günde yok olmuştu. Ve en baştan başlaması gerekiyordu. Reklam yorumları silinecektir.