14

8 0 0
                                    

Minerva, yaşadığı şoka rağmen hayatına devam ediyor, kitaplarını okuyordu. Kendisine gelmesi uzun sürmüştü. Böyle bir şok yaşamayalı uzun zaman olmuştu. Ondan sonra da düşüncelerini hizaya getirmiş ve onları tek tek değerlendirmişti. 

Öncelikle, burada olmasının sebebi kader tanrıçalarıydı. Kader tanrıçaları her ne kadar verdikleri tuhaf kararlarla bilinseler de bu kararların ardında her zaman bir sebep olurdu. Bu sebeplerden biri kaderin dizgisini bozan bir şeyi düzeltmek olabilirdi. Bu da neden Eldron'daki çoğu kişinin kader kitabını okuyamadığını açıklıyordu. Çünkü orada yazan kader doğru değildi, değiştirilmeliydi ve o da bunu düzeltmeliydi. Tabii ki de kimse kendisiyle konuşmaya tenezzül etmediği için tam olarak ne yapması gerektiğini bilmiyordu o yüzden planına sadık kalacaktı. 

Düğün yaklaşıyordu. Bir hafta kadar süre kalmıştı. Buraya geldiğinde gelinliği de getirilmişti ama Minerva yanlışlıkla mumu elbisenin üzerinde düşürmüştü. Ve ne tesadüftür ki o sırada büyüsü azıcık kontrolden çıkmış ve tüm gelinliği alevler içinde bırakmıştı. Keşke bu olay Adrian'ın kulağına gittiğinde onun yüzündeki ifadeyi görebilseydi.
Adrian o gün bir sürü terzi ve tasarımcı çağırıp yeni bir gelinlik yapılmasını söylemişti. O günden itibaren bedeninin ölçüsü defalarca alınmış ve sıkı bir diyete girmişti. Kilo almayan ve acı çekmeyen bedenini özlüyordu.

Eldron'un kadın kıyafetleri değişkendi. Pantolon giymek diğer ülkelerin aksine garip karşılanan bir şey değildi. Elbiseleri ise korsesiz olurdu. Ülkede neredeyse çoğu vatandaş gün içinde rahat kıyafetleri seçiyordu. Elbise ise özel günlerde kullanılıyordu. Randevu, nişan, düğün gibi...

Minerva derin bir nefes alıp karşısındaki elbiseye baktı. Bembeyaz olan elbisenin duvağı tabii ki de yoktu. Onun yerine omuzlardan sarkan ince ve hafif bir kumaştan yapılan, dizlerine kadar sarkan bir pelerin vardı. Elbisenin dekolte kısımlarında  zardozi tekniği ile bronz detaylar eklenmişti. Öyle pürüzsüz görünüyordu ki bu elbisenin içindeyken bronzun kendisini rahatsız etmeyeceğini biliyordu. Elbisenin karın kısmı açıktaydı ve elbise iki parçadan oluşuyordu. Omuzlarından sarkacak olan pelerin, boynuna takılacak büyük bir takıya bağlı olacaktı ve hem pazusunda hem de bileklerinde bronz bilezikler olacaktı. Ayakkabısı ise düz taban bir sandaletti. Etekte de zardozi tekniğiyle eklenen  detaylar vardı. Elbise gerçekten de uzun uzadıya düşünülmüş ve her bir detayı emekle yapılmıştı. Bu elbiseyi gururla taşıyıp ustasının hakkını verecekti. 

Elbisenin ufak tefek eksiklikleri olsa da diğer eksiklikler de vardı. Davetliler, onların nerede oturacakları, hangi yemeklerin servis edileceği, peçeteler, çiçekler ve... Ve edeceği yemin.

Eldron imparatorluğunda aileye evlilik bağıyla katılan herkes bu yemini ederdi. Yeminde Eldron'a sadık kalınacağı gibi ibareler de geçerdi. Minerva'nın ise bir yeminkıran bulması gerekiyordu. Çünkü o bir büyücüydü. Hayatı korumak için zaten yemin etmişti. Başka bir sadakat yemini etmesi ise bu yemine karşı gelirdi. 

Bu konuyu düşünmeye bir anlığına son verdi ve gelinliğin yanındaki diğer elbiseye baktı. Siyah kumaştan bir pantolondu.  Üstlük ise kolsuz ve göğüs altında biten bir kıyafetti. Dövüş kıyafetiydi. Pantolon üzerine tam oturacak şekilde tasarlansa da hareketlerini kısıtlamıyordu. Bacakları rahatça hareket edebiliyordu. Üst parçanın kolsuz olması ise kollarını özgürce hareket ettirmesini sağlıyordu. Ayağında ise ayağını iyice kavrayan bir sandalet vardı. Tabanı sert ve esnekti.

Böyle giyinmesinin sebebi Eldron geleneklerinden birisiydi. Geleneğe göre, kraliyet ailesine evlilik bağıyla katılacak olan kişi ve nişanlısı, evlilikten önce dövüşmelilerdi.
Kendileriyle veya başkalarıyla.
Böylece savaşta ve yönetmede birbirleriyle olan uyumluluklarını öğreneceklerine inanılıyordu. Ancak bu her zaman gerçekleştirilen bir gelenek değildi çünkü dövüşmeyi bilmeyenler de oluyordu. Minerva ise böyle bir istisna değildi. Dövüşebilirdi, her bedende her şekilde.

Bilginin GücüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin