8

11 1 0
                                    

Günler geçiyordu. Minerva iyileşmeye odaklanmaya çalışıyordu.  Çocukken su çiçeği olduğu zamanı hatırladı. Tüm cildi kaşınıyordu. Ailesi bildiği bütün şifacıları çağırmıştı, böylece kısa sürede iyileşmişti. Babasının başını okşayışı hala aklındaydı. Yaraları neredeyse tamamen iyileşmişti. Kendisine verilen kremleri sürüyordu. Banyo ve bakım için odasına sık sık giriliyordu. Ancak gelenler arasında Neron yoktu. Zümrüt renginde rahat bir elbise giydi ve saçlarını toplattırdı. Neron meselesine son vermenin vakti gelmişti. Kapıyı açtığında kapıyı çalmak üzere olan Adrian ile karşılaştı. Adrian ilk başta şaşırsa da sonradan kendisini topladı.

"Merhaba prenses Agnes, görüyorum ki yatağınızdan kalkmışsınız."

"Merhaba imparator Adrian, evet kalktım. Son birkaç gündür sıkılıyordum. Ağrılarım azaldığında yataktan kalkmaya karar verdim. Umarım bana borcunuz olan geziyi unutmamışsınızdır."

Neron'un canı cehennemin 7. katına kadar gidip Ereşkigal'e selamlarını iletebilirdi. Minerva, önce kitap okumalıydı. 

"Emin olun ki unutmadım. Ancak siz bir şeyler yediniz mi? Eğer açsanız kütüphanedeki masada bir şeyler yiyebilirsiniz?"

Minerva Adrian'a ifadesiz bir şekilde baktı. Kütüphanede yemek yemek mi? Delirecek bir imparator olacağını biliyordu ama bu kadarını da beklemiyordu.

"Yapmamayı tercih ederim. Kıymetli kitaplara zarar gelmesini istemem."

"Pekala, öyleyse kütüphaneye doğru gidelim."

Adrian, Agnes'e elini uzattı. Az önceki yüz ifadesini düşündü. Sanırım kütüphanede yemek yemeyi yasaklatmalıydı. Ancak şu an bundan çok daha önemli işleri vardı.

"Prenses Agnes, siz iyileşirken pek çok şey oldu. Babanız ve kardeşleriniz sizin için çok endişelendi. Umarım onlara mektup yazarsınız."

Minerva bildiği en antik küfürleri etti. 

"Dampupi."

"Pardon?"

"Yok bir şey."

Bu sadece Neron'un yaptığı bir şey değildi. Basit bir şey de değildi. Agnes, Motaza ile olan ilişkileri temsil ediyordu. Agnes'e gelen en ufak bir zarar milyonların öleceği bir savaşı çıkartabilirdi. Kader kitaplarını okuduğu için geleceği biliyordu. Ama o gelecek kendisi buraya geldiği an yok olmuştu. Şu an kendi kitabını kendisi yazıyordu. Adımlarını düşünerek atmalı ve her adımı planlamalıydı. Yorucu olacaktı ama yapacaktı. 
Kütüphanenin kapısına geldiklerinde Muhafızlar kapıyı açtı. Minerva kafasını yavaşça kaldırdı ve kocaman kütüphaneye baktı. Tavanda vitraydan bir kubbe vardı. Rengarenk camlara vuran ışık güzel bir görüntü sunuyordu. Kütüphanenin ana rengi siyahtı. Uzun, sıra sıra kitaplıklar koridorları doldurmuştu. Ortada çalışma masaları vardı.
Kitap kokusunu alıyordu Minerva. Kitaplıklardan birine yaklaştı ve kitabın kapağına baktı. Daha önce hiç okumamıştı. Yeni bir kitap heyecanını en son ne zaman hissetmişti? 300 yıl önce mi? 
Kapağını açtı ve yazarın karşılama notunu okudu. Bu yazarın kader kitabını okumuştu. Kitabı rafa geri koydu. Raflar temizdi. Kütüphane bakımlıydı. Diğer koridora geçti.

"Prenses Agnes."

Minerva arkasını döndü. Onun varlığını unutmuştu.

Adrian, kadının tepkilerini izleyip onu tanımaya çalışıyordu. Kütüphaneye baktığı bakış... Gerçekte o kişiydi. Etikleri ve uygulaması gereken kuralları unutup kütüphaneye uzun süre bakmıştı. Elini kendi elinden ayırmış ve kendisine hemen bir kitap seçmişti. Başka bir koridora geçecekken onu durdurması gerektiğini hissetti. Arkasını dönüp kendisine baktığında yüz ifadesinden kendisinin orada olduğunu unuttuğunu anladı. Demek prenses Agnes'in de kendisini kaptırdığı anlar oluyordu. Demek ki prenses Agnes de bazen kendisini kaybediyordu.

Bilginin GücüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin