2. BÖLÜM ❝Aleda❞

17K 454 35
                                    

Merhabalar (:

Votelarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin, bu benim motive kaynağım emin olabilirsiniz. Çünkü yorumları gördükçe içimden daha çok yazmak geliyor! 💜

Keyifli okumalar dilerim.

2. BÖLÜM "ALEDA"

——————🕊🕊🕊——————

Hafif dolgun, keskin hatlı, kuruluktan üzerinde çizgiler oluşmuş kalın dudakları aralandı. Büyüyen gözlerim, bir sağa bir sola doğru kayarak nerede duracağını kestiremezken ellerimi hızla onun parmaklarının arasından kurtardım.

Kaşlarım hafifçe çatılırken kirpiklerinin gölgelendirdiği bal köpüğü gözlerindeki kırmızılığa baktım. Sol gözünün renginin bir kısmı kırmızıdan geriye kalan kısmı bal renginden oluşuyordu. Hayatımda ilk defa böyle bir şey görüyordum. Kırmızı gözlü insan var mıydı?

Havada kalan elini aşağıya indirdiği sırada dudaklarını birbirine bastırmasıyla gülümseme çizgilerinin üzerinde bir gamze çukurlaştı. Gözlerine tuhaf bakışlar attığımın farkına vararak hafif kalınlıkta ama kaba durmayan parmakları yardımıyla kumral, dalgalı saçlarını sol gözünün üzerine doğru çekerek gölgelendirdi. Rahatsız olduğu, beden dilinden açıkça belliydi. Saklamak istemişti.

"Duman! Oğlum neredesin?"

Gözlerim, Nergis hanımın sesiyle kocaman olup durduğum basamaktan aşağıya doğru döndükten hemen sonra yutkundum. İç dudağımı dişleyerek bal köpüğü gözlere tekrardan baktığımda avuç içlerimin terlemeye başladığını hissedebiliyordum. Kadından kaçarken oğluna yakalanmıştım. Birazdan da kendisine yakalanacaktım. Daha ilk günden bütün şüpheleri üzerime çekecektim!

Lütfen, bir mucize olsun ve yakalanmayayım. Yerin dibine geçip kaybolma ya da ışınlanma gibi bir şey yapamayacağıma göre sanırım bu dileğim pekte işe yaramayacaktı.

Duman olduğunu artık bildiğim bal köpüğü gözlere sahip çocuk, annesinin sesini duymuş olmasına rağmen çıtını çıkarmadan beni izlemeye devam ediyordu.

Göz ucuyla merdivenin korkuluklarına bakmaya çalışırken Nergis hanımın birazdan köşeyi döneceğini görmüş kendimi yakalanma anına hazırlamıştım ki, güçlü parmakların kolumu kavrayarak çekmesiyle donakaldım. Boyunun benimkinden uzun olması sebebiyle, kafamı hafifçe yukarıya kaldırarak ona baktığımda yüzündeki duygusuz ifadeyle yürüyemeye başlamış, beni de peşinden sürüklüyordu. Basamakları düşmeden çıkmayı başarabildiğimde tepki veremiyor sadece onu izliyordum. Her şey o kadar kısacık zamanda gerçekleşmişti ki, bana bir ömür kadar uzun gelmişti.

Kumral saçları gözünün üzerinden yana doğru kaymış, kaşının bittiği noktaya değiyordu. Gözleri hafif çekik ama kesinlikle küçük değildi. Burnu, yüzünün alıcı noktalarından biriydi. Alın açısı düz, hafif tabanı geniş ve kalkıktı. Üstelik dudağının üzerindeki çukurla birlikte daha da hoş bir görüntü sağlıyordu. O kadar güzel duruyordu ki, kara kalemimi çantamdan çıkartıp resmetmek istemiştim.

Bu, ona özel bir şey değildi. Ben gördüğüm her güzel şeyi çizmek isterdim. Ressam olmak en büyük hayalimdi. Bu hayalimi gerçekleştirmeye bir adım atmış, üniversiteyi kazanmıştım. Öğrenecek çok şeyim olsa da, annem doğuştan yetenekli olduğumu söylerdi.

İki-üç adımda ulaştığımız kapıyı açtığı gibi beni, o tarafa doğru çekmeye çalışırken buna izin vermeyerek kaşlarımı çatıp "Ne yapıyorsun?" Diye alçak bir ses tonumla bir sualde bulundum.

Ölü Kelebeğin Koruyucusu (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin