Bazı hikâyeler gelirler, gelirler... Sonra bir anda dururlar. Biraz bekletirler. Sizler okuyamamaktan şikâyetçisiniz, finali göremedik daha diyorsunuz biliyorum ama... Emin olun, benim yerimde olmak istemezdiniz. Kaç aydır bu bölümü yazmaya çalışıyorum ben bile bilmiyorum. 6 Ağustosta 13. Bölümü atmışım. Sonra 15 Ekimde 14.bölüm gelmiş ama o zorlaya zorlaya gelmiş... Yani ağustostan hesaplarsak, neredeyse 8 ayı geride bırakıyormuşuz. 8 Aydır verdiğim emeği, sabrı... Kendimi alnımdan öpüyorum. Bu sefer gerçekten öpüyorum. Mütevazi olamayacağım. Çünkü üstümden acayip bir yük kalktı. Dilerim diğer bölümler de en kısa sürede gelir ve finali görürüz.
Okul, staj, iş ve vizeler sıkıştırmasından sağ çıkabilirsem inşallah görüşeceğiz. Kendinize iyi bakın, verdiğiniz sözü tuttuğunuz için teşekkür ederim. Gerçekten çok değişik bir koşturmacadayım ama çok güzel şeyler hazırlıyorum. Sabır güzel şeydir bilirsiniz. Artık siz beni biliyorsunuz. Gelmiyorsa bomba gibi gelir...
Hepinize kucak dolusu Turuncu Kalpler gönderiyorum.
Ocağın başında sebzeleri soteleyen Deniz, şakaklarından usul usul terlerin süzüldüğünü hissediyordu.
"Etler hazır mı?"
"Hazır şefim." Diyen yardımcısına bakmamıştı ama başını yavaşça sallamıştı.
"Etleri getirin." Çalışanlardan biri etleri getirip Deniz'e uzattı ve geri çekildi. Tezgâha sıralanmış beş tane tabağa etlerden ve sotelediği sebzelerden koyan Deniz, ocağın üstündeki sos tavasını alıp, etlerin üstüne birer kaşık döktü. Sıra tabakları süslemeye yani sunuma geldiğindeyse etrafını stajyerler ve yardımcıları sarmıştı. Sunum yapmanın öneminden, inceliklerinden bahsederek tabakların görünümlerini hazırladıktan sonra bir adım geri gidip tabaklara baktı.
"Servis edebilirsiniz."
"Tamamdır şef." Diyen yardımcısı tabakları dikkatle alıp garsonlara teslim ettiği sırada mutfağa giren bir garson Deniz'in yanına gelmişti.
"Şef?"
"Efendim?" diye mırıldanan Deniz bir başka siparişle uğraşmaya başlamıştı bile.
"Şef, şey..."
"Ne var oğlum, ne ıkınıp duruyorsun? Konuşsana!" sesi sert ve soğuk çıkarken gözlerini ona çevirip bakmıştı.
"Şef, içeride özel bir misafiriniz var ve sizden bir şey istiyor."
"Kimmiş bu özel misafir?" derken garsonun elinde tuttuğu not kâğıdını alıp dikkatle baktı. Kâğıda üç tane daire çizilmiş ve her birinin içine hecelere ayrılmış şekilde Lah-ma-cun yazılmıştı. Yorgunluktan kapanan algıları anında kendine gelirken kahkaha attı.
"Özel misafir dediğin kişi karım mı?" Garson şaşkın bir ifadeyle önce Deniz'in yüzüne, ardından da elindeki kâğıda baktı. Kâğıdın üstünde üç daire ve lahmacun yazısı dışında hiçbir şey olmadığını yeniden teyit ettikten sonra
"Nereden anladın şef? Derya Hanım, adını falan yazmamış." Demesiyle Deniz bir kez daha gülmüş, onun omzunu da hafifçe sıkmıştı.
"Dünya üzerinde, karımın benden daha çok sevdiği bir şey daha varsa, o kesinlikle lahmacundur." Sözlerini duyan herkes gülmeye başlarken Deniz, önündeki işini hızlıca bitirip
"Şimdi geldik sevgili karımın siparişine." Dedi. Çevresindeki onca yardımcı ve stajyerin şok olmuş yüzlerine bakarak omuzlarını silktikten sonra derin bir nefes almıştı. Bu sırada içlerinden biri
"Şef, biz burada lahmacun yapmıyoruz ki!" dediğinde yeniden güldü.
"Az sonra masasına lahmacun yerine, brokoli salatası falan gönderirsem ki brokoliden nefret ediyor. Akşam kapının eşiğinde uyurum." Dediğini duyan Süheyla ona bıyık altından gülerek
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVMEK ZAMANI - Yalın Serisi III - 3) Deniz ile Derya
General FictionLütfen Dikkat! Bu hikaye Yalın Serisi'nin üçüncü kitabıdır. Hikayeyi anlayabilmek adına ilk iki kitabı okumanızı tavsiye ederim. İlk kitap Efsane, ikinci kitap ise Esmerim'dir... Sevmek Zamanı, Yalın Serisi'nden tanıdığımız çocukların derlendiği içe...