Bölüm Şarkısı: Sena Şener- Her An Gidebilirim.
⚫
Cihangir telefondan kafasını kaldırdığında hastane bahçesinde şoförü İsmail Bey'i gördü. Adam kendisine doğru ilerlerken Cihangir de arkasına, babasının gelip gelmediğine baktı ama babası peşinden gelmiyordu. Anlaşılan oğlunun üzerine daha fazla gitmek istemiyordu.Telefonu cebine koyduğu sırada herhangi bir şey yazmak istemediğine karar verdi. Anonim, çocuğa karşı engellenemeyecek bir nefretle tutuşuyordu, çocuk bunu tamamen anlamıştı artık. Ama tuhaf bir şekilde ondan çekinmiyordu, sadece olacakları bekliyordu. Daha fazla ne yapabilirdi ki? Çocuğun canını daha ne kadar yakabilirdi? Ondan gizlediği şeyle yeterince elini kolunu bağlıyordu zaten. Yapabileceği tek şeyi, özrünü bile dilemesine izin vermiyordu. Daha ne kadar ileri gidebilirdi? Çocuk ölmeye bile razıydı bu yolda. Acı çekmeyi fazlasıyla göze almıştı. Anonim şimdi bu noktada onun acı eşiğini ne kadar zorlayabilirdi?
İsmail yanına yaklaştığında yüzünde oğlana acıyan bir ifade vardı ama Cihangir bunu fark edecek kadar kendinde sayılmazdı.
"Geçmiş olsun Cihangir, duyunca çok korktuk. Şimdi nasılsın, iyi gördüm seni." dedi kolunu çocuğun omzuna koyduğu sırada.
"İyiyim abi sağ olasın. Bir an önce eve gidelim, babam da arkamızdan gelir herhalde." diyerek konuyu kapattığında kaza hakkında konuşmak istemediğini anladı adam. Cihangir önünden geçerken o da arkasından ilerleyip, "Evet baban daha sonra gelecekmiş, iş yerine geçer galiba." dedi ve binmesi için arabanın arka kapısını açtı çocuğa. Cihangir sızlayan bacaklarını yavaşça koltuğa koyduktan sonra adam da ardından kapıyı kapattı. O arabanın etrafını dolanıp şoför koltuğuna yerleşirken, çocuk telefonunu bir kez daha çıkardı cebinden. Bir mesaj yazısını gördüğünde kayıtlı olmayan numaradan geldiği için yine anonim sandı fakat profil fotoğrafını görünce tanıdık bir sima ile karşılaştı.
Bu, saçlarını arkadan toplamış, yüzünü ortaya çıkarmış ve en içten gülümsemesiyle kameraya bakan kişi Cansu'ydu.
055**: Cihangir merhaba, ben Cansu. Nasılsın, taburcu oldun mu?
Cihangir Tekeli: merhaba, evet oldum. eve geçiyorum şimdi. sen nasılsın? ablanla ne zaman konuşmam gerekiyor?
055**: Ben de iyiyim, teşekkür ederim. Ablamın bir sonraki randevusu cuma günü. Onunla hastanede konuşabilirsin, istersen. Çünkü genelde yanında ben olurum ama randevuda yalnız. Ben doktorunu biraz oyalayabilirim, o sırada da sen konuşursun, olur mu?
Cihangir Tekeli: olur tabii. ben de yarın doktorla görüşmeyi planlıyorum. tabi çok detaylı bilmediğim için biraz üstünkörü bahsedeceğim ablandan. ama hastanede de dediğim gibi her türlü üstesinden gelecektir.
055**: Tamamdır çok teşekkür ederim. Ben yarın akşam sana saatini haber veririm, cuma günü görüşürüz o zaman.
Cihangir Tekeli: rica ederim, ne demek. görüşürüz.
Çocuk mesajlaşma ekranından çıktığında telefonu kapatıp tekrar cebine koydu. Camdan geçtiği caddeleri izlerken bir yandan da kalbini dinlemek istiyordu. Bundan sonra neler olacağını az da olsa bilmek isterdi. Belki korkmuyordu ama içinde bir yerlerde baş etmekten kaçan, sorumluluklarını terk eden o korkak çocuk hep oradaydı. Ne yaşadıysa, ne geldiyse başına, dağıtmaktan çekinmeyen toparlamak için ise kılını kıpırdatmayan o çocuk yüzünden gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAYİZ
Teen FictionHer şeyi üstlenmekten, her şeyle yüzleşmekten kaçan bir adamın dağ gibi bir acı omuzlarına çökünce başlıyor hikaye. Cihangir, genç yaşında ellerine bulaşmış iki kanın günahıyla yeryüzüne sığmaya çalışıyor. Birine geç kaldığı için artık hiçbir telaşı...