Şarkı: Sana Dönmem İmkansız.
"En büyük düşmanıyım kendimin."
***
"Ne oldu? Neye takıldın?" diye sordu Cevher. Gecenin ayazı kulaklarımı sızlatırken, soğuktan mı yazıdan mı olduğunu anlamadığım dolmuş gözlerimle ona döndüm ve kafamı bir şey yok anlamında salladım. Londra'da kaç tane Cihangir vardı bilmiyordum ama bu yazının bana bırakılmış bir not olduğunu düşündüm. Bu düşünce aklımdan geçer geçmez de kendime bir küfür savurdum. Kimseyi öldürdüğün falan yok. Kimse incinmedi. Herkes yolunda.
Sokakta yürümeye devam ettik. Bir sene sonra ilk defa geçmişi bu gece hatırlamıştım tekrardan. Kocaeli, tarihe gömülü bir şekilde duruyordu. Onca zaman sonra öylesine yazılmış bir yazısının karşıma tesadüfen çıkmış olduğuna elbette inanıyordum. Değişmiştim, hem de çok. Artık eskisi gibi yara açmaya çalışan birisi değildim. Bu yüzden geçmişten gelen birisi olamazdı.
Eve geldiğimde kapıyı kapattım ve bir an önce uyumak için odama yöneldim. Başım bedenimden ayrılmak istercesine ağrırken odanın girişinde duran masanın üzerindeki ağrı kesiciyi aldım ve direkt ağzıma attım. Acıyı hissetmek için yeterli tahammüle sahip değildim. Kutuyu geri fırlattım ve gözlerimi yumup kendimi yatağa attım. Hemen yan taraftan ışıkları kapatıp bir an önce uykuya teslim olmak istiyordum. Odayı dolduran ışık hemen karşımdaki pencereden süzülen ayın ışığıydı. Sakinlik, huzur beni kollarına alsın ve bir şey hatırlamama fırsat kalmadan bilincim kapansın istedim.
Odayı müzik sesi doldururken birden kulaklarımı kapatma isteğiyle doldum ama telefon asla susmuyordu. Sadece uyumak istiyordum ama bir türlü mümkün olmuyordu. Homurdanarak yatağın ucuna koyduğum ceketimin cebinden telefonu çıkardım ve gözlerimi yakan ışıkla baş ağrımı yeniden canlandırmış oldum. Melis arıyordu. Burada okuduğum lisedeki sınıf arkadaşım. Melis çok mühim bir şey olmadığı sürece hep mesaj atardı ama belli ki açmam gereken bir durum vardı.
"Efendim?" diyerek açtım telefonu. Karşıdan ilk önce sessizlik sonra güçlü bir ses tonu geldi.
"Cihangir! Müjdeler Müjdesi! Kalk çabuk, çabuk kalk." Konuşmaya direkt böyle başladığında yattığımı nereden bildiğini bilmediğim için midir bilmem, kalkmam gerekiyormuş gibi hemen doğruldum.
"N'oluyor kızım? Hayır mı?"
"Müjde dedik ya Cihangir, şer olan müjde olur mu?"
"Yattığımı nereden bildin hem sen? Evime kamera falan koymadın değil mi lan?"
"Yuh be. Ağız alışkanlığı. Ama dikkatimi çekti de vereceğim haberden başka her şeyle ilgilendin oğlum, bekle bir, istemiyorsan kapatırım."
"Tamam, tamam söyle hadi."
"Staj için gitmek istediğimiz şirket vardı ya, bugün o şirketten bir mail aldım! Düşündüklerini söylediler! Biz beraber başvuru yapmıştık hemen maillerini kontrol et, çabuk! Birazdan Dilan'la Cevher'i de ararım, sen de belki Rose'u aramak istersin."
"Aklımdan tamamen çıkmış, dur bakayım şimdi bilgisayardan. Ama senin için çok sevindim gerçekten. Desene sana yollar göründü."
Masanın üzerindeki bilgisayarı alıp yatağa yeniden otururken baş ağrımı görmezden gelmeye çalışıyordum.
"Hayır ya sizsiz olmaz. Hep beraber oluruz umarım, zaten daha benimki de belli değil ama ne bileyim gaza geldim birden." dedi ve güldü. Ben de güldüğüm sırada ekranım açıldı, "Hah bakıyorum şimdi..."
"Dur! Hemen söyleme! Kalbime inmeden hemen söyle! Ay, gördün mü baktın mı, hı?"
"Kızım dur beni de heyecana soktun, mail yerine takvime girdim senin yüzünden. Hah bakıyorum..."
"Cihangir kalbime iniyor galiba..."
"İnmez inmez, dur... gelmiş mi... ah gelmiş valla bir sürü mail..."
"Ay deme! Aç hemen aç, kalk kalk,"
"Oturuyorum zaten... Kalk diyor ya... Şirketten mail arıyorum şimdi."
Ama şirket mailinden daha tuhaf bir şey çarptı gözüme. Birkaç saat önce atılmış ve bilinmeyen diye bir göndericiden gelen bir maildi bu. Ona birazdan bakmak için geçerken şirketten gelen maili hemen üzerinde gördüm.
"Ne oldu? Bir şey desene."
"Bana da düşüneceklerini, teşekkür ettiklerini ve belgelere bakacaklarını yazmışlar." Sonra Melis'in sevinç çığlıklarını dinlediğim sırada diğer maile geçtim ve hemen açtım.
konu; geride kalanlar.
mesaj; ne güzel geçtin geçmişinin önünden. öyle fütursuzca ve öyle pervasızca. kime yazıldığını ve kimin yazdığını bilmeden seni orada gören biri olsaydım senden asla şüphe etmezdim. sen de kendine aynısını yaptın herhalde. bugün yanından salına salına geçtiğin geçmiş yarın paçalarına yapışacak Cihangir. bunu yine hatırlatmak adına orada olacağım. suratına taktığın zafer maskesini indiren el olmayı, sabırla bekleyeceğim.
***
oy ve yorumları unutmayın.❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAYİZ
Ficção AdolescenteHer şeyi üstlenmekten, her şeyle yüzleşmekten kaçan bir adamın dağ gibi bir acı omuzlarına çökünce başlıyor hikaye. Cihangir, genç yaşında ellerine bulaşmış iki kanın günahıyla yeryüzüne sığmaya çalışıyor. Birine geç kaldığı için artık hiçbir telaşı...