on beş/ bu ahı kalbinden atamazsın.

112 13 1
                                    

İyi geceler, nasılsınız?

Beğeniler için teşekkür ediyorum, lütfen yorum atmayı da unutmayın. Buraya gidişat için düşüncelerinizi belirtebilirsiniz meselaa.

Şebnem Ferah - Hoşça kal.

"Bu garip bir veda olacak, çünkü aslında hep içimdesin..."

🎲

"Beyefendi?"

Cihangir, karşıdan karşıya geçecekken o kadar dalgındı ki yanındaki genç kızın seslendiğini duymamıştı. Kız tekrardan seslendiğinde bunu fark edip ona döndü.

"Sizden düştü," dedi küt saçlı tatlı gülüşlü kız, on dört - on beş yaşlarında görünüyordu, hafif kısa boylu orta kiloda bir kızdı. Karşısında dağılmış ve bomboş bakan bu çocuğun karşısında ne yapacağını şaşırmıştı. Çocuğun kirpikleri dalgın dalgın inip kalkıyor, dudakları belli belirsiz titriyordu. Kız elinde Asya'nın cümleleri yazılı olan kağıdı uzattı. Cihangir iç geçirdi ve sonunda cevap verdi.

"Düşmedi, attım." dedi kağıda bakarken. Genç kız bakışlarını keyifsizce düşürdü.

"O zaman, şuradaki konteynera atmanız gerekiyor, buraya, caddenin ortasına değil." dedi ve bakışlarının sertliğine karşılık umursamaz bir tavır aldı.

"Sen öyle yaparsın o zaman. Bu benim kabalığım." dedikten sonra ilerlemeye başladı çocuk, genç kız ardından keyifsizce güldü.

"Bunu görüyorum," diye mırıldandı onun duyacağı bir seste. Ve hemen gerisinde kalan ablasına döndü, "Bu insanlar gerçekten salaklar abla." Dedi homurdanarak. Diğer kız da giden çocuğun arkasından baktı ve ardından kardeşine döndü.

"Ne olmuş?" Diye sordu meraklı gözlerle.

"Şu kağıdı yere atmış, ben de düşürdü sanmıştım meğer bilerek atmış." Diye yanıtladı bir yandan elindeki kağıdı ona gösterirken.

"Ne dedi sana?" Diye sordu bu defa ablası.

"Şuradaki çöpe atabilirsin dedim sen öyle yaparsın bu benim kabalığım dedi. Mal galiba."

"Sen de onun koynuna soksaydın kağıdı keşke, ya da kafasına falan fırlatsaydın."

"Boşver ya, zaten tipi falan da kaymış, hortlak görmüş gibi. Neyse hadi gidelim biz," dedi ve ablasıyla birlikte ilerlediler.

Cihangir yolun ilerisine geçip bir kenarda dururken başının dönmesiyle olduğu yere çöktü. Cebindeki telefon uzun uzun çalıyordu ama ona cevap verecek bile hali yoktu. Arabasına doğru ilerledi ve kendini son bir güç içeri attı. Kafasını direksiyona koyarken telefon hala çalmaya devam ediyordu.

"Nasıl olabilir?" diye mırıldandı kendi kendine, "Nasıl onun mezarını saklayabilir?" Cebindeki telefonu çıkardığında arayanın babası olduğunu gördü ve pes etmeyecek gibi aradığı için sonunda açmaya karar verdi.

"Efendim?" diye seslendi sesi yorgun bir tonda kırılırken.

"Neredesin?" Diye sordu karşıdan babası.

"Baba onu bulamıyorum, gezmediğim yer kalmadı onu bulamıyorum."

"Eve gel, ben bulacağım."

"Yok baba, yok, anlamıyor musun, yok. Götürmüş onu saklamış, ben bulamayayım diye saklamış."

"Oğlum saçmalama kim nereye götürecek onu, nasıl saklayabilirler? Bir tanıdığı yok mu bu kızın? Anası babası, ne bileyim yakını filan?"

"Yok... Ailesi yok ama yakını var mı bilmiyorum. Bilerek yapıyorlar baba, benimle oyun oynuyorlar."

PAYİZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin