Şarkı: Sonbahar Şarkısı- Gri
"Elimde değil aslında, her sonbahar ölürüm."
***
Cihangir gözlerinden ekrana hızlı hızlı akan iki damlayı hemen sildi ve telefonu yatağa fırlattı. Yutkunamıyordu. Ayağa kalkıp geri oturdu, gitmek için hareketlendi sonra olduğu yerde kaldı, telefona uzandı sonra vazgeçti. En sonunda içindeki o kızgın alevlerin kendisine ulaşmasına izin verip yere çöktü. Saçlarına daldırdığı elleri neredeyse kökünden ayıracaktı tellerini, bağırmıyor avazlarını içine gömüyordu. Boğuk sesi odayı doldururken yere doğru uzanıp diz kapaklarını göğsüne doğru çekti. Ağlamaktan bedeni sarsılırken telefondan gelen diğer sesleri duymadı bile.
İnanmıyordu. "Asya, öldü" yazısına alayla gülmüştü hatta. Nasıl olurdu, nasıl olmuştu bilmiyordu, bunları düşünmüyordu, yalnızca neden oldu sorusunu içine saplamıştı. Asya, Cihangir'e aşıktı, Cihangir'e aşık ölmüştü. Cihangir Asya'ya aşık değildi. Ama ona çok şey borçluydu, mesela özgürlüğünü.
Mesela geleceğini.
Aldığı nefesi.
Her anını.
Cihangir, 2018 yılının sonbaharında, arabasında Asya da varken birisine çarpmıştı. Birinin ölümüne sebep olmuştu. Bunu ne babasına açıklayabilirdi, ne annesine. Hayatının mahvolacağını düşünerek oradan uzaklaşmıştı, geride bir hayatın da mahvolduğunu unutarak.
Asya onu ikna etmeye çalıştı, geri dönmesi için yalvardı ama başaramadı. Ağzından dökülen cümleler bunu başarmıştı ama.
"Ben üstleneceğim." dedi Asya hiç düşünmeden. "Ne olur geri dön belki yaşıyordur, onu öyle bırakamayız, hem birden çıktı karşımıza bile isteye çarpmadık ki, yalvarırım geri dön Cihangir, eğer bir şey olduysa yemin ederim ben üstleneceğim."
Cihangir bir anlığına ikilemde kaldı ama hemen cevapladı,
"Aptal aptal konuşma Asya! Kimse görmedi, kimse yoktu etrafta! Geri dönemeyiz çoktan ölmüştür! Kolay mı sanıyorsun, nasıl üstleneceksin?""Geri dön!" diye bağırdı onu duymazdan gelerek. "Ben yaptım diyeceğim! Dön!"
Cihangir hızla direksiyona vurdu.
"Asya! Hapiste çürümek mi istiyorsun? Oraya girersen seni ben bile kurtaramam!"
Asya arabanın arka camından geçtikleri yollara baktı. Hiçbir şeyi umursamıyor, sadece o kişinin yanına gitmek istiyordu.
"Tamam! Kurtarma!" diye bağırdı.
"Ben bununla yaşayamam, ne olur dön. Hâlâ bir şansımız olabilir." bir yandan ağlıyor bir yandan yanındakini ikna etmeye çalışıyordu.Cihangir öfkeyle sert bir fren yaptı.
Genç kız öne savrulurken saçları da yüzüne kapandı.
"Benim bir hayatım var Asya. Asla mahvedemeyeceğim bir hayatım var. Oraya geri dönemem. Çoktan ölmüştür. Bunu üstlenmek is-"
"Üstleneceğim." dedi genç kız.
"Emin misin?"
"Eminim. Araba ne olacak?"
"Hallederim. Ehliyetin var mı senin? Reşit misin?"
"Yirmi bir yaşındayım ben Cihangir. İki yaş büyüğüm senden. İlgilenseydin bilirdin. Ayrıca var ehliyetim. İn hadi." Çocuk afallamıştı ama uzun sürmedi.
Genç kız dışarı çıktığında tüm vücudunun daha çok titrediğini fark etti. Bunu gerçekten üstlenebilecek miydi? Ne uğruna? Kim uğruna?
"Senin de bir hayatın var," dedi çocuk titreyen ellerini birbirine kenetlerken.
"Onun da bir hayatı var Cihangir."
"İsteyerek yapmadım."
"Biliyorum. Kazaydı. Ama dönüp dönmemek bir tercihti."
"Yapamam Asya, biliyorsun. Her şeyimi adadım geleceğime. Eğer ona bir şey olduysa hayatım biter. Bunu sen üstlenirsen senin de biter."
"Çok değerli bir hayatım yok. Hayatımda değerli olan sadece sen varsın. Bunun karşılığında sadece yanımda olmanı istiyorum, sadece benimle kal."
"Söz veriyorum. Ama sen de söz ver, kendine çok dikkat edeceksin. Benim yüzümden sana bir zarar gelsin istemiyorum. Öldüyse bırak, yaşıyorsa kazayı üstlenirsin."
"Git Cihangir. Ben ne gerekiyorsa yapacağım."
Çocuk karanlığa karışırken genç kız arabayı çalıştırdı ve hemen yolun sonundan u dönüşü yaprak o caddeye doğru hızla sürdü. Gözlerinde biriken damlalar ağır ağır dökülürken içinde olduğu korkunç durumu bir türlü kavrayamıyordu. İki hayatın tam ortasındaydı. İkisini de kurtaracak ama kendi hayatını mahvedecekti. Bunu düşünemeyecek kadar korkuyordu.
Birisini ölümün kollarından alacaktı.
Birisinin hatasını üstlenecekti.
Kendi hayatı ne olacaktı?
Arabayı daha hızlı sürerken bir yandan yolu kontrol ediyordu. Kazadan çok geçmemişti, yol da işlek bir yerde değildi. Kazazedenin başına birileri toplanmış mıydı bilmiyordu, daha fazla gaza bastı.
Asya Cihangir'in en karanlık haliyle bugün tanışmıştı. Kendi hayatı için başka hayatı kolayca geride bırakabilen bir adamla tanışmıştı. En azından yanında olurdu sanıyordu Asya, üstlenmese bile yanında gelir sanıyordu. Ama Cihangir kaçmıştı. Arkasını bile dönmeden çekip gitmişti.
Ancak Asya bırakamazdı, çekip gidemezdi. Cihangir'e olan bağlılığı bir yana, hayattaki tek varlığı olan abisinin de ölümü aynı bu şekilde olduğu için o yerde yatan kişiye arkasını dönemezdi. Birileri de Asya gibi geri dönseydi belki hâlâ abisi hayatta olurdu. Ama abisi birinin bencilliğine kurban gitmişti, kazaya değil. Asya da bunun pişmanlığıyla asla yaşayamazdı.
Kime aşık olduğundan bir kez daha nefret etti genç kız.
Aşk her zaman iyiliği seçmiyordu.
Bencil bir adama aşıktı, korkak bir adama aşıktı. Bir gün gideceğine emin olduğu o adama aşıktı. Kendini sürükleyeceği yeri bile bile aşıktı.
Ama o gece ilk defa anlamıştı. Tüm bunlar bir sanı değil kanıttı çünkü.
Asya arabadan inip yerde yatan kişiye ve etrafına yayılan kana bakakaldı. Gerçek olamaz.
Gözyaşları ardı ardına akarken yere çöktü ve hareketsizce yatan kişiye baktı. Onda bir hayat gördü. Onda artık olmayan hayatı gördü. Onda gerçekleşemeyen hayaller, yarım kalan mutluluklar gördü. Tüm caddenin üzerine serilen kırmızı bir renk ellerine bulaştı Asya'nın. Onda acı gördü. Onda kayıp gördü. Onda gerçeği gördü. Sonra solmuş yüzüne baktı yerdekinin. Gözlerinin kenarındaki yaşa baktı. Islanan kirpiklerine baktı.
Onda tereddüt etmeden kaçan adamı gördü.
Onda abisini gördü.
Onda son'u gördü.
___________
İyi geceler! buraya bir tarih atalım🌹
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAYİZ
Novela JuvenilHer şeyi üstlenmekten, her şeyle yüzleşmekten kaçan bir adamın dağ gibi bir acı omuzlarına çökünce başlıyor hikaye. Cihangir, genç yaşında ellerine bulaşmış iki kanın günahıyla yeryüzüne sığmaya çalışıyor. Birine geç kaldığı için artık hiçbir telaşı...