*32.Bölüm: İkinci Şans

894 219 79
                                    

"İkinci Şans"

It's time to rise alive again
From echoes of the ashes we return

⚔️

***

Annarithel, Thallieos tarihinden çok fazla mit ya da söylenti duymuştu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Annarithel, Thallieos tarihinden çok fazla mit ya da söylenti duymuştu. Bazılarının asılsız olduğuna adı gibi emindi ama bazılarının da çok derin, keşfedilmemesi gereken sırlardan olduğuna şahit olmuştu. Şimdi ise, kendi hanesinin içinde bile daha önce hiç duymadığı ama kanında taşıdığı kadim bir sırrı yaşıyordu.

Yükselen ruh. İkinci şansını hak eden, Enhrecha'nın kaderini tamamlaması için merhamet ettiği Kan Avcısı.

Annarithel Rehber'in düzenbaz, akıl sağlığını yitirmiş bir bunak olduğunu düşünmüştü. Ona oyun oynadığını, canını bir taş parçası gibi avucunda taşıyarak onu parmağında oynattığını sanmıştı. Artık bunun lanet bir oyun olmadığına emindi. Rehber ona gerçekleri anlattığından beri bir süre boşluğa dalıp sessiz kalıyor sonra da rüyadan uyanırmış gibi irkiliyordu. Bunu defalarca yaşamış ve odaklanmayı başardığında her seferinde nerede olduğunu, kim olduğunu sorgulamıştı. Annarithel sözde ikinci şansını hak etmiş olsa da şu anda bir ruhtu. Yaşamla ölüm arasında sıkışmış bir ruh.

"Görüyor musun?" diye sordu Pietro tek eli cüppesinin arkasında tek eli de uzun sakalını sıvazlarken.

Annarithel bu soruyla yeniden irkildi. Nerede olduğunu, yanındaki yaşlı adamın kim olduğunu ve kendisinin ne olduğunun farkındalığını buz gibi bir esinti gibi iliklerine kadar hissetti.

Düşüncelerini toplamaya çalışırken zihnine saplanan iğneler canını yakmıyordu ama verdiği huzursuzluk büyüktü. Çok fazlaydı, çok zordu. Ama bir şekilde içten içe merak ettiği bir şeyi fısıldamayı başarmıştı. Zebanileri sormuştu Rehber'e. Rehber de Annarithel'ı şu anda bulundukları, nereye uzandığını hiç görmek istemediği sarmal merdivenlerle ve binlerce kitapla dolu oldukça eski kokan odaya getirmişti. Geniş ince camlı bir pencerenin önünde dikiliyorlardı. Gerçekleri öğrenene kadar labirentten hallice evin içinde tek bir pencere bile görmemişti oysaki.

Kan Avcısı, kan kırmızı saçlarını parmaklarına dolayıp bırakırken gözlerini kısıp oldukça yüksekte kalan pencerenin aşağısına; sis çökmüş, esrarengiz ağaçlarla dolu ormana baktı. İlk bakışta bir insana benziyordu. Ama dikkatli baktığında bir insan olamayacak kadar korkunç bir yapıya sahip olduğu anlaşılıyordu. Sislerin arasında bile parlayan sarı, benekli gözler. Burunsuz ve dudaksız bir surat. Kaslarının etrafını çevreleyen mor, şeffaf mide bulandırıcı deri. Ve ruhu tek bir hamlede yok edebilecek pençeler.

"Zebani," diye fısıldadı Annarithel nefesi seğirirken. İçgüdüleri kaçması için uyarı çanları çalıyordu. Midesi düğümlenmişti.

Zebani tüyler ürperten bir sakinlikle, küçük bir açıklıkta öylece dikiliyordu. Havayı kokluyormuş gibi başını kaldırıyor sonra yine boş bakışlarına devam ediyordu.

Kanın Şarkısı (Kanın Şarkısı Serisi 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin