At arabasında hızlıca toprak patikanın üzerinde gidiyorlardı. Minho saatin kaç olduğuna en ufak fikri yoktu ama dışarıdan hâlâ şenlik sesleri geliyordu. Çok geç olmamalıydı. 'Ne güzel. Prens saraydan kaçarken prensin doğum gününü kutluyorlar' diye düşündü. Daha sonra alaylı bir şekilde güldü. Gülüşünü gören Chan ona döndü.
"Ne oldu? Kaçmak hoşuna gitti herhalde, sırıtıyorsun." dedi. Onun yüzünde de alaylı bir sırıtma vardı. Kim bilir bu planı ne zamandan beri yapmayı düşünüyordu.
Minho, her zaman Chan'dan şüphelenmişti ama önemli işleri vardır diye sesini çıkartmamıştı. Düşüncelerinden at arabasının yüksek bir taşa çarpıp Minho'nun arabada zıplaması üzerine bozuldu. Şu an duyduğu tek şey Changbin'in kahkahalarıydı.
Sinirle, "Sen neye gülüyorsun be bodur?" diye sordu. Bunun üzerine Felix sahte bir kızgınlıkla prense çıkıştı. "Benim sevgilime bodur deme. Ben onu böyle seviyorum." Sonra kıkırdayıp burnunu Changbin'in burnuna sürttü.
Minho canı sıkıldığından biraz daha sataşmaya karar verdi. "Hadi ama Felix. Seni tanıyorum. Fırınına gelen o kadar kişi varken Jeongin'in korumasını mı seçtin aralarından? Yok artık." Sonra birden aklına gelen şeyle meraklı gözlerle Changbin'e baktı. Tekrar sordu.
"Bu arada. Sen buradaysan Jeongin nerede?" Evet, biraz şımarık biri olabilirdi ama kuzeni hâlâ onun için önemliydi. Korumasının onun için buraya geldiğinden haberi olmadığına da emindi.
Changbin cevap vermedi. Gözünü atlara çevirdi ve arabayı hızlandırdı. Kimsenin soruya cevap vermemesi Minho'yu huzursuzlandırıp sinirlendirse de uyku sersemliği üzerinden geçmemişti. Bunu fark eden Chan, "Sen iyisi biraz uyu. Yolumuz uzun. Biz seni gelince uyandırırız." dedi.
Minho ona minnettar bir gülümseme attı. Gözlerini kapatıp arabada biraz daha rahat yer bulmak için uğraştı. Arabanın arkasında bulunan hafif bir saman topluluğun üstünde kendine yer buldu. Daha sonra Felix'in sesini duydu.
"Uuu prensimiz güzellik uykusuna yatacak galiba." dedi. Minho ayak seslerinden Felix'in onun yanına geldiğini anlayabiliyordu. Üzerine koyulan sıcak bir battaniye tarzında örtüyü hissedince gözlerini açtı ve Felix'e baktı.
Felix, Minho'nun yanına oturup minik elleriyle büyük olanın saçını okşamaya başladı. Bu güzel hissettirmişti. Minho uzun süredir böyle sevgi almamanın verdiği rahatlıkla mayıştı ve kendini uykuya teslim etti.
.--. .- .-. .- --. .-. .- ..-. / .- .-. .- ... ..
Minho, onu birisinin uyandırmasının aksine kendi kendine uyanmıştı bu sefer. Gökyüzüne baktığında gördüğü koyu mavi ağaç dallarını görünce 'Acaba yanlış mı görüyorum?' diye düşünerek yerinde dikleşti. Felix yanından kalkmış, Changbin'in yanına yerleşmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cursed || Minsung
Fanfic[Prens Minho daha 10 yaşındayken lanetlenmiş, 19 yaşında ait olduğu krallıktan kaçırılmıştı] *finali yaziyom 2024ten guncelleme