Jisung'un dün yaşanan heyecanlı çığlıkları, bu sabahın dalga konusu olmuştu. Minho hyungunun bile güldüğünü gören Jisung dudaklarını sinirle büzüştürse de, büyük olanın tişörtün açık kalan tarafından dün ona verdiği kolyenin ipini görünce sesini çıkartmadı. 'Söz verdiği gibi takıyor.' diye düşünerek Hyunjin'in -sanki kendisi Seungmin'in peşinde harap olmuyormuş gibi- dalga geçerek konuşmasını görmezden geldi.
Chan, evde eksilen malzemelerden ve ortamın durumunu kontrol etmesi gerektiğini söyledi. Changbin ise onu yalnız başına bırakmak istemediği için katılmak istese de Chan ilk önce itiraz etti.
"Doğu Krallığının pazarında dolaşacağım Changbin. Birisi seni tanır ve Jeongin'in neden yanında olmadığını sorarsa ne olacak?" İşini kimse olmadan hızlıca halletmekten yanaydı.
"Merak etme hyung. Ben önceden de Jeongin'i burada bıraktım. Herkesin onun uzun süredir burada olduğunu bildiklerini düşünürsek, evdeki eşyaların bittiğini söyleyerek dışarı çıkmam çok normal olur." Changbin'in yanında oturan Jeongin de kafasını sallayarak onay verdi.
"Hem nereden daha kaliteli ve ucuz mal alacağını bilmezsin sen şimdi. Benim seninle gelmem iyi olur hyung." Chan ikna olarak kafa salladı.
Kahvaltıları bittikten sonra evin içine geri girince Changbin'e hazırlanmasını söyleyip o da kendi odasına gitti. Changbin odaya gittiğinde yatakta yatarak elindeki kitabı inceleyen sevgilisini görünce gülümsedi, daha sonra biraz geri çekilerek hızla genç olanın üzerine atladı. Felix üzerindeki ani ağırlığı hissederek içgüdü olarak büyük olana vurunca, Changbin acıyla gözünü tuttu.
"Felix! Bana saldırmana gerek yoktu." Felix yerinde dikleşip hyunguna sarıldı.
"Özür dilerim. Sen aniden atlayınca vücudum öyle tepki verdi. Çek elini de bakayım." Elini, gözünü tutan Changbin'in elinin üstüne koyarak nazikçe kaldırdı. Büyük olanın gözleri hafif kızarmış ve sulanmıştı. Felix sinirle Changbin'in omzuna vurdu.
"Sen de insan gibi yanıma gelmek yerine üstüme atlamasaydın o zaman. Çok bir şey yok. Yalandan ağlama." Sonra yine de kıyamayıp sevgilisinin kızaran gözüne minik bir öpücük kondurdu. Changbin'in yüzünde memnun bir gülümseme oluştu.
"Geçmiştir şimdi." Felix konuşunca büyük olan onaylayarak kafa salladı. Felix'e sarılarak yatakta yan yana uzandılar. Genç olanın kafası göğsüne gelecek şekilde yatıyorlardı.
"Pazardan istediğin bir şey var mı?" Bir süre sessizlik olunca Changbin, Felix'in düşündüğünü anladı.
"Seungmin ve Hyunjin ile birlikte bir liste yapıp Chan hyunga verdik zaten." Sonra yerinden heyecanla kalkıp parlak gözlerle büyük olana baktı.
Changbin, gencin gözündeki parıltıdan ne istediğini anlayarak güldü.
"Küçük frambuazlı kap keklerden istiyorsun değil mi?" Felix mutlulukla onaylayarak kafa salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cursed || Minsung
Fanfic[Prens Minho daha 10 yaşındayken lanetlenmiş, 19 yaşında ait olduğu krallıktan kaçırılmıştı] *finali yaziyom 2024ten guncelleme