Olayların üzerinden 1 hafta geçmiş ve Minho'nun canı hep malikânenin içinde olmaktan dolayı çok sıkılmıştı. Hayatının 19 yılını bir saraya kapalı kısılarak geçirdiği halde küçük de olsa bir özgürlüğe sahip olmasına karşın canı 1 haftada nasıl sıkılıyordu anlamıyordu. Dışarı çıkmak istiyordu ama şu an evde ona eşlik edecek kimse yoktu. Tek başına çıkmaya korktuğu yoktu aslında. Sadece olası bir sorunun içine düşerse kendi başına halletmek istemiyordu ama başka çaresi de yoktu. Kimse ona dışarı çıkamazsın dememişti. Bu yüzden sırt üstü yatıp tavanına boş gözlerle baktığı yatağından kalktı. Jisung'un ona önceden verdiği siyah kapüşonlu pelerin tarzındaki şeyi giydi.
Jisung'la da arası en sonki olaydan sonra fena sayılmazdı. Küçük olan 2 gün sonra onunla eskisi gibi konuşmaya devam ettiğinden Minho özür dileme ihtiyacı duymamıştı. Gereği de yoktu zaten. Karşısındaki lanetini beraber iyileştireceği kişi olsun olmasın işin sonunda cadıydı. Ona bu kadar iyi davranamazdı. Chan onunla konuşmak için odasına gelip yine kendi çapında öğütler vermişti. Minho hepsine kafa sallayıp geçmişti. Günün sonunda yine kendi isteğini yapacağını biliyordu. Boşa beyin doldurmaya gerek yoktu.
Daha fazla düşünmeden evden çıktı. Geçen seferinde kimse onu tanımamış işleriyle ilgilenmiş hatta yanında prens hakkında konuşmuşlardı. Bu sefer de bir şey olacağını sanmıyordu. Pazar alanına geldiğinde atından indi ve onu girişteki ağırlığa sıkıca bağlayarak etrafına bakındı. İnsanların içine doğru ilk adımını attı.
.--. .- .-. .- --. .-. .- ..-. / .- .-. .- ... ..
Malikânenin diğer sakinleri işlerini bitirip eve geri geldiklerinde saat öğleden sonra 5 civarlarındaydı. Chan, prens gittikten sonra krallığın durumunun ne halde olduğunu kontrol etmek ve kimsenin ondan şüphelenmemesini sağlamak için düzenli olarak insanlarla etkileşim içine giriyordu. Changbin ise krallığa Prens Jeongin'le birlikte uzaklardaki bir çiftlik evinde sakince tatil yapmaya karar verdiklerinin yalanını söylemişti. Her ne kadar Jeongin'i saraya geri dönmesi konusunda ikna etmeye çalışsalar da küçük olan fazla inatçıydı. Hyunjin ve Seungmin, Hyunjin'in hasta büyükbabasının ziyaretine gitmiş, ona Seungmin'in düzenli olarak verdiği ilacı içirtmişlerdi. Felix her zamanki gibi pastanede ailesine yardımda bulunuyordu. Jisung ise kendi cadı arkadaşlarından kehanet hakkında daha geniş bilgi almak için buluşmuştu.
Kimsenin Minho'nun yokluğundan haberi olmadığı belliydi. Jeongin biraz da olsa kuzeninin bugün çok sessiz olduğunu, o tipik sinir bozucu konuşmalarını yapmadığını fark etse bile 'Belki uyuyordur.' diye düşündüğünden sesini çıkartmamış, uzun süredir yattığı koltukta ve Chan'ın bacağına koyduğu kafasını yerinde kıpırdanarak daha rahat bir pozisyon almıştı.
Chan, küçük olanın saçıyla oynarken etrafa inceledi ve diğerlerinin ne yaptıklarına baktı. Felix ve Changbin ortalıkta gözükmüyorlardı ama mutfaktan kaos çığlıkları geliyordu. Yemek yapmaya çalışıyor olmalılardı. Hyunjin ve Seungmin ise gelirken buldukları şifalı otları yanlarındaki koyu yeşil kapaklı kitapla karşılaştırıyor, türlerinin ne olduklarına karar veriyorlardı. Arada Hyunjin sırnaşarak kafasını diğerine yaklaştırsa bile Seungmin eliyle uzun saçlıyı kendinden uzağa ittiriyordu. Chan, küçük bir horlama sesi duyunca kafasını sol çaprazında kalan tekli koltuğa çevirince top olmuş halde uyuyan Jisung'u görmüştü. Gencin yanağı koltuğa yapışmış, ağzı hafif açık halde soluksuz yatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cursed || Minsung
Fanfic[Prens Minho daha 10 yaşındayken lanetlenmiş, 19 yaşında ait olduğu krallıktan kaçırılmıştı] *finali yaziyom 2024ten guncelleme