İnsan zamanı durdurmak istediği yere aittir.Emrah SERBES
2.BÖLÜM
Deniz önündeki kahvaltı masasına baktığında kuş sütünün eksik olduğunu ama ararsa onu da bulacağını düşündü. Yan tarafın da hemen kafasını kahvaltıya gömen arkadaşına bakıp kendi tabağına da domates almak için yeltendiğinde Hakan ondan önce davranmış ve tabağına domatesi koyuvermişti.
Deniz tek kaşının kaldırıp bir domatese bir Hakana baktığın da "kendim alabilirim Hakan sağ ol" demiş ama Hakan umursamadan tekrar denizin tabağına peynir koymaya çalışıyordu Deniz tekrar birazda sesini yükselterek Hakan demişti. Hakan bu sefer anlayıp Denizi doyurmaktan vazgeçmiş "tamam kendin alabilirsin" diye kendi tabağına dönmüştü hafif gülümserken.
Çaylarda gelip kahvaltı tamamlanınca masa da kısa bir anlığına sessizlik olmuştu ama Deniz kahvaltı yapmayıp sadece kendine bakıp çay içen Hakan tarafından dikizlendiğini kısa bakışmalardan da olsa anlayabilmişti Cansu kahvaltı tabağından kafasını kaldırıp Hakan '' sen neden yemiyorsun acıkmadın mı ''diye sormuş. Hakan da karşısında oturan adama bakıp sessizce '' Şuan yiyorum"derken Denize yakalamış ve gülümsemişti. Deniz duydukları hemen gözlerini kaçırıp kafasını eğmişti içten içe paniklese de çaktırmamaya çalışmış ama paniğine yenilmişti. Hızla ayağa kalktığında arkasında sıcak çayla gelen garsonu tabi ki de görememişti. Bir anda hafif bir ahlama ve cam kırığı sesini kalabalık ortamda yankılandı. Cansu hemen ayağa kalkıp Denizin elini tutmaya çalışmış Hakanda hemen ayaklanıp garsona bağırıp çağırmaya başlamıştı ki Deniz tarafından koluna dokunan el ve sesle '' tamam Hakan kızma hem benim hatamdı''diye garsonu kafasıyla gönderirken garson özür dileye dileğe gitmişti. Deniz Cansu ve arkasında Hakanla lavaboya doğru yol alıyordu. Deniz lavaboya arkasından Hakan da girmiş hemen suyu aşıp Denizin sağlam elinden tutup çekiştirip yanan elini suyun altına tutmuş bir yandan da sanki işe yarayacakmış gibi eğilip üflüyordu''çok acıyor mu hastaneye gidelim diye paniklediğinde Deniz bu durumu gülümseyerek izliyor bir yandan da ahlayıp çok yanıyor ya diye hayıflanıyordu. Hakan bir an yaptığının saçma olduğunun farkına vardığında dönüp baktığında gülümseyen bir Deniz görmüştü karşısında ''ne o elinin yanması hoşuna gitti sanırım"deyince Deniz afallayıp gülüşünü sonlandırmıştı. Hemen durumu toparlamaya çalışıp''elim su da zaten üflemen komiğime gitti''diye omuz silkmişti Hakan tam ağzını açıp konuşacağı sırada Cansu kafasını kapıdan uzatıp ''Deniz iyi misin çok canın yanıyor mu diye lafa girmişti ''hayır Cansu çay o kadar sıcak değildi hem derken bakışları hala Hakandaydı.''ohh yandın sandım hem hava sıcak hem elin böyle olsaydı kötü olacaktı demişti Cansu.''ama krem almamız lazım ne olur ne olmaz dediğin gibi hava sıcak ''tamam Deniz ben hemen eczaneye gidip alıp geliyorum deyip lavabonun kapısından kafasını çekip gitmişti.Cansu "demek çay o kadar sıcak değildi Deniz"dedi Hakan imalı bir bakışla '' evet Hakan çok sıcak değildi"diye gülmüştü Deniz.
Deniz ve Hakan lavaboda biraz daha kalıp Denizin elini suya tutup çıktıklarında Cansu da elinde eczaneden aldığı bir poşet dolusu kremlerle masaya yaklaşıyordu.
''Hakan Denizin eli yandı bacakları tutuyor çok şükür sarmışsın ahtapot gibi çocuğu'' diye söylenirken bir yandan da aldığı kremleri poşetten çıkarıp masaya koydu. Hakanın bir eli Denizin belinde bir eli de yanan elin hemen altında konuşlanmıştı. Deniz durumu anlayınca Hakanın belindeki ve elinde ki elden ayırdı kendini hemen Cansu'nun getirdiği masaya yayılan kremlerin içinden yanık kremini bulup elinin üzerindeki küçük kızarıklığa sürdükten sonra Hakanın sesini işitti garsonlardan yanan eli için buz torbası istiyordu.
Hakan buz torbası geldiğinde Denizin elini tekrar tutmak için olan çabasıda Cansu'nun buz torbasını elinden kapılmasıyla kayboldu.
Kahvaltı sonrasında yaşanan ufak kaza sonrası her şey yolunda gitmeye başlamıştı tekrar gezilecek yerlere tek tek gidilmiş Cansu tüm detaylarıyla şehri anlatmıştı. Hakan tüm bunlar olurken tüm dikkatini Denize vermişti her hareketini izlemiş Cansu'nun her anlattığı hikâye de Denizin yüzünde beliren tüm mimiklere bazen gülmüş bazen de onunla beraber hüzünlenmişti. İçinden kendine ''saçmalama saçmalama diye söylensen de Denizi izlemekten alamamıştı kendini. Deniz az çokta olsa Hakanın kendisinde olan bakışlarını fark etmişti içinden bu durum hoşuna gitse bile böyle bir adamın kendisine ilgi duyabileceği ihtimali elini uzatıp gökyüzüne erişmekle imkânsız eşitlikte diye düşünüyordu.
Bir ara farkın da olmadan birbirlerine baktıklarını Cansu fark etmiş ve Hakan'a seslenmiş ve ilk durumu farkına varan Deniz olmuş ve derin kahvelerden gözlerini çeken ilk o olmuştu. Hakan halen bakışlarını adı gibi denizin tonunda olan gözlerden çekmemişti. Cansu Hakanın kolundan tutup kendisine bakmasını sağlayıp kulağına "Hakan sonu iyi bitmeyecek eskiyi hatırla çocuk değilsin artık "demişti.
Hakan Cansu'ya kaşlarını çatıp''nerden biliyorsun" diye sormuştu, Cansu Hakan'ın kolundan asılıp çektiğinde "öncekini çocukluk demişlerdi Hakan bu sefer affı olmaz hem kendini yakarsın gemde onu " diye Hakana uyarıcı bir kaç cümle daha kurmuştu ama Hakan için Cansu'nun şuan söyledikleri bir kulağından girip birinden çıkmıştı.Cansu kendini dinlemeyen arkadaşına şaşkınlıkla ''ondan hoşlandın mı yoksa diye günün beklenen sorusunu sormuştu, Hakan tekrar Denize dönüp baktığında gördüğü manzara karşısında "daha fazlası"diye geçirdi içinden. Deniz Cansu'nun yokluğunu hissedince Hakanla sessizce konuştuklarını görmüş ve ona seslenmekten vazgeçmişti belki de aralarında benim bilmediğim bir şeyler vardır diye tekrar önüne döndüğünde karnındaki kasıntıya anlam vermek istemedi.Cansu yanına gelip ''acıkmadın mı Deniz ben açıktım hadi yemek yemeğe gidelim oradan da eve geçeriz olmaz mı'' sorusuna cevap vermek için Deniz döndüğünde '' olur dediğin gibi yapalım hem ben de yoruldum hem de hava çok sıcak ''diye onu onayladı. Deniz yemek yemek için geldiklerinde yerde yine sabah karşılaştıkları durum burada da tekrar etti. Genç yaşlı herkes Hakan'a olan saygılarından selam verip selam almışlardı.Tüm günün yorgunluğu ve sıcak havadan dolayı yemek sessiz geçmiş ve dönüş için tekrar kalktıklarında Cansu çalan telefonu ile ikilinin yanından ayrıldığında Hakan hemen Denizin arkasında bitmiş ve tam kulağının dibinde 'elin acıyor mu"diye sormuştu. Deniz kulağında Hakanın sıcak nefesini hissettiğin de bir an gözleri kapatıp önüne dönmeden sadece acımıyor diyebilmişti.
Telefon konuşmasını bitirip yanlarına gelen Cansu ''Deniz benim bir yere uğramam lazım Hakan seni bırakır eve, değil mi Hakan''demişti hızlıca. Hakan da tabi ki de diye kafasını sallamıştı.
Deniz şaşırarak ''ne oldu önemli bir şey mi var, ben de geleyim seninle ''
'' Yok, önemli değil gelmene gerek yok hem yoruldun hem de elin yandı Hakan bırakacak işte seni eve ben şimdi gidiyorum iki saate gelirim"deyip Deniz ve Hakanın yanından ayrıldı hızlıca.
Deniz Hakana baktığında dudaklarının hafif kıvrıldığını gördüğünde hakan arabanın etrafından dolaşıyordu. Deniz ön koltuğa oturduğunda Hakan da koltuğuna yerleşmiş arabayı çalıştırmıştı.
Deniz yandan kaçamak bir bakış attı Hakana, hissettiği hızlı kalp atışlarıyla tanımadığı bu adamla nasıl bir yolculuk yapacağını düşünüyordu o an.
....
hatalarım varsa affola...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOLCULUK (GAY)
Teen Fiction"Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir." Tolstoy Aslında tam da bu sözün üzerine başladı onların yolculukları... Uyarı'' iki erkeğin aşkını anlatmaktadır." "Hikaye mpreg içermekte...