bölüm 3, binlerce yol ve binlerce sonuç

97 50 204
                                    

Herkese merhaba, yine ve yeniden buradayım. Baş parmağımı anlamadığım bir şekilde kesmişim ve o tuhaf ağrıyla birlikte bölümü yazmaya başlıyorum. Siz de iyisinizdir umarım.

Saatleri bırakalım...

=>19:31

Keyifli okumalar dilerim.

!NOT! İzgi'nin size anlatacağı paragrafta geçen piano melodisinin başlangıç dakikası 2.28. Eğer dinlemek isterseniz dinleyebilirsiniz...

Sessiz olacağım biraz. Sakinim, gerçekten sakinim. Gözlerimi kapattım, zihnimin gerisinde bir piano sesi duyuluyor. Bugün keman günü değildi, bateri çalmayı ise çoktan unutmuştum fakat piano...

Evet, sadece birkaç tuşa ihtiyacım var. Arama tuşlarına, kelimelerim için parmaklarımın altına konulan tuşlara veya zorunlu kaldığım o tuşlara ihtiyacım yok; hayır, istediğim sadece birkaç piano tuşu.

Piano tuşları bana geçmişimden adımlar attıracaktı, biliyordum ve hala kafamda o melodiye yer veriyordum.

Sakin ancak kalın notalarla başlıyor ve birbirini takip ediyor melodiler, ardından mümkünmüş gibi biraz daha derinleşiyor. Ruhuma işliyor. Yavaşça bir okyanus dalgası gibi yükseliyor, notalar inceliyor fakat ruhum kasvetle dolmaya devam ediyor.

Sakinim, gerçekten sakinim.

Dizlerimin üzerine koyduğum ellerimi izliyordum, bir kaldırım taşının üzerine oturmuştum ve sırtımı arkamda kalan kurumuş dallarla kaplı duvara yaslamıştım. Gözlerim parmaklarımdaydı ve kafamdaki o melodi varlığını hissettiğim diğer hayatlarımla birlikte kesilmiş, son bulmuştu.

Kahverengi gözlerimin üzerindeki kirpiklerim sanki tek tek çıkartılmış ve daha sonra tek tek dikilmişti, sızlıyorlardı. Yutkunarak gözlerimi ellerimden ayırdım ve ileriye doğru uzattığım bacaklarıma çevirdim, ardından bakışlarım yükselmeye devam etti. Oradalardı, biliyordum fakat birkaç saniyeye daha ihtiyacım vardı; biliyorlardı ve bu nedenle görünmez gibi davranıyorlardı.

Notalar tükendi, artık melodi çalmıyor. Çalsa bile duyamayacaksın, duymak için çok geç kaldın.

Sakinsin İzgi, büyük bir yanlış yaptın fakat sakinsin.

Unutman lazım, biraz daha.

Başımı sağ omzuma doğru yatırıp sol tarafımda beni izleyen yedi kişiye baktım, hepsi sokak lambasının aydınlatamadığı tarafında, karanlığın altında durmuş beni bekliyorlardı. Kalbim göğsümün altında sessizleşti ve onlara tek tek bakarak kim olduğumu hatırlamaya çalıştım.

Sayan. Utangaç olmaktan vazgeçmeyen ve göğüs kafesine sığdırdığı koca duygularıyla dünyayı sarabilecek güzel kız. En merhametli tarafım, merhametinden kaçamıyorum. Gözleri hüzünle beni izliyordu ancak güç vermek ister gibi gülümsemekten vazgeçmiyordu, elimi uzatsam koşa koşa yanıma gelecekti.

Kerim. Yakışıklı suratıyla çapkın olmayı beceremeyen, kalbinde tutunacağı çok az şey bulunan, dünyaya sinirli oğlan çocuğu. En sinirli tarafım, sakinleşmek istemiyorsun. Kaşları çatıktı ve tek eli yumruk olmuştu, belki bana belki de yeniden dünyaya sinirlenmişti.

Balamir. Bir anneye ihtiyacını en derinden hisseden, çocuk kalmak için çocuklar kadar güzel ve derin gülen kıvırcık saçlı oğlan. Çocukluğumun gülümseyen tarafı, gamzelerini saklayamıyorsun. Bir eli kıvırcık saçlarının üzerindeydi ve yanaklarını şişirmiş beni anlıyor fakat bana ulaşamıyor gibi bakıyordu. Gözlerindeki parlaklık şimdi yerinde olmasa bile ona baktığımda kocaman gülümsedi, gülümsemesi parlamaya devam ediyordu.

KOPARILMIŞ TERAZİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin