Herkese merhaba! Umarım hepiniz iyisinizdir, kendinize iyi bakıyorsunuzdur...
Bu bölümde ne olacağını hiç bilmiyorum, genel olarak düşünmeden yazıyorum ama şimdi biraz daha heyecanlıyım çünkü olaylara bir karmaşıklık geliyor! Bakalım zihnim bizi nerelere götürecek...
Yazdığım saati bırakıyorum, siz de okuduğunuz saati bırakın lütfen.
=>15:36
Keyifli okumalar dilerim.
Güncelleme, bölümün yarısını içime sinmediği için sildim ve şu an yeniden başlıyorum.
=> Günler sonra: 17:35
⚖
Beynim yolunu kaybetmiş, yalnız bir gezgin gibiydi. Ardında koca bir grup insanı gezdiriyordu fakat gittiği yerleri kendisi de bilmiyordu, kaybolduğunu söyleyemiyor fakat dengeli de davranamıyordu. Ne zaman telaşa kapılsa gezdirdiği insanlar da telaşlanıyor, bir o yana bir bu yana dağılıyorlardı. Beynim, düşüncelerimi bilmediği yollara dağıtıyor ve o yollardan geriye dönemiyordu; o yolları artık tanımıyordu.
Direksiyonu sıkıca kavramıştım ancak parmaklarım o kadar soğuktu ki ne kadar sıkı tutarsam tutayım direksiyon elimden kayacakmış gibi hissediyordum. Gözlerim birkaç metre ilerimizde hareket halinde olan beyaz araçtaydı, aracı kullanan Agah'ı görebilecekmişim gibi gözlerimi onun yan dikiz aynasına sabitliyordum fakat bunun mümkün olmadığını biliyordum. Derin bir nefes bırakarak sessizliği dinledim, her şey arap saçına dönmüştü sanki.
Kaya bana söylediklerinden sonra yanımızdan ayrılmıştı, Agah ve bense içeri girip sarhoş olan arkadaşlarımızı arabalara bölüşmüştük. Gözlerim dikiz aynasından arka koltukta oturan Selinay ve Kerim'i buldu, Selinay abisinin omzuna kafasını koymuş uyuyordu ancak Kerim uyumamakta ısrarcıydı. Beyazı kırmızıya dönmüş olan gözleri yolu takip ediyordu, yolcu koltuğunda oturan Sayan gibi görünüyordu. Farkında olmadan o kadar çok benziyorlardı ki birbirlerine, onları izlerken içimde yumuşak menekşe çiçekleri açıyordu.
"İyi misiniz?" dedim sakin bir sesle, Kerim cevap vermedi ancak Sayan yan koltukta irkildi ve bana doğru dönüp başını koltuğa yasladı.
"Asıl sen iyi misin?" diye sordu mayhoş bir sesle, ardından esnedi ancak başı ağrıyor olsa gerek esnerken yüzünü buruşturmuştu. "Biz içerken sen mekanda değildin, göremedim seni."
"Hava almaya çıkmıştım," dedim direksiyonu daha sıkı sararak, Sayan başını sallayarak beni anladığını gösterse de Kerim arkadan atılmadan edememişti.
"Ne zaman beraber kafa dağıtmaya gitsek içen ve sarhoş olan biz oluyoruz, Agah bile yanımızda çakırkeyif oldu ama sen sürekli ayıksın," diye mırıldandı, kaşlarımı çatarak sitemli cümlelerini ölçtüm. Dikiz aynasından ona kısaca baktığımda alaylı bir gülümsemeyle beni izlediğini fark ettim. "Hava her yerde alınır İzgi."
Gülerek, "Biliyorum," dedim sakince. "Alkol de her yerde içilir Kerim. Hem fena mı, siz kafa dağıtıyorsunuz ve bende sizi yataklarınıza götürüyorum. Sadece keyfinize bakın, ben böyle iyiyim."
Başını olumsuzca iki yana salladı, bu durumumdan hiç memnun olmuyordu. Sarhoş haliyle bile beni bu konuda eleştiriyorsa gerçekten canı sıkılmış demekti,"Söz veriyorum, bir daha gittiğimizde sen içeceksin ve ben seni bu kollara yatağına taşıyacağım,"dedi mayhoş bir şekilde gülerek. Gülümseyerek dikiz aynasından sert hatlı yüzüne baktım, iyiliği kalbinde saklanmış olsa da bedeni bu iyiliğin imzası gibi güzeldi. Tıpkı Dorian* gibiydi ancak sonunun Dorian gibi bitmeyeceğinden emindim; Kerim'in ruhu ince bir ipin üzerindeydi, ne zaman iyi ne zaman kötü olacağını bilirdi. Aslında bunu hepimiz biliyorduk, bize bu öğretilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOPARILMIŞ TERAZİ
Novela JuvenilSaklandım. Geçmişimle karşı karşıyayım. Tırnak izleriyle kaplıyım. Kehribar gözlere kandım. Kehribar gözlerle kabusa kapıldım. Cenaze ağıtıyla uyandım. Duymak istemedim, dinledim. Susmak istemedim, kelimelere veda ettim. Saklanmaya çalıştım. G...