sekizinci mektup

139 30 8
                                    

bu son olsun - cem karaca

bu son olsun - cem karaca

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Mona Roza'ma,

Bu benim sana olan sekizinci mektubum sevgilim. Ne çok anımız var yaşadığımız, onların arasından birer tane seçip yazmak her daim benim için zor oldu zira her biri bir diğerinden daha güzel.

Yine de bugün de anılarımızı biraz seçip elememin ardından nihayet bir tanesinde karar kıldım. Sana oteldeki balayı anımızı anlatacağım. Aklında bir şeyler canlandı bile şimdiden değil mi?

Birlikte tatile gideceğimizi söylediğinde nasıl da sevinmiştim öyle Yoongi. Hemen gitmiş ve bavulumuzu resmen zihnimde hayaller kura kura hazırlamıştım. Beraber şehre çok da uzak olmayan güzel bir otele gittiğimizde önceden ayırttığın odanın "balayı" odası olması şokunu nasıl yaşadığımı halen daha gayet net anımsıyorum.

Bildiğin bizim için balayı çifti demiştin ve görevli bunu gariptir ki hiç sorgulamamış gibi duruyordu. Halen daha şokunu atlatamadığım balayı hakkında tam bir pot kıracakken dirseğinle beni dürtmüş, mesajı anlayarak söyleyeceğim ne varsa yutup susmuştum.

Oda kartlarımızı alıp asansöre bindiğimizde aslında kapılar kapandığı an sana en azından bana arabada neden böylesine önemli bir detayı söylemediğini soracaktım ki beni nasıl susturacağını çok iyi biliyor olsan gerek dudaklarıma yapışıp sesimi kesmemi sağlamıştın.

Beni şah mat etmek bu kadar kolay olmamalıydı Min Yoongi. Resmen üzerimde mutlak bir gücün vardı lakin garip olan şey, benim bundan feci hoşlanıyor olmamdı.

Kapılar açıldığı an asansörün içindeki altın rengi boydan aynanın önünde kıstırmış olduğun bedenimden ayrılıp yerdeki bavulumuzu kavramış ve resmen gözlerimin içine baka baka dilini dudaklarında gezdirmiştin.

Ah Mona Roza, adamda akıl falan bırakmazsın sen.

Kendimden geçmiş gibi öylece ardından bakakalmışken asansörün kapılarının kapanacağını fark etmemle aceleyle asansörden çıkmış ve koridorun sonundaki kapının önünde beni bekleyen bedenine doğru ilerlemiştim. Geldiğimi gördüğünde elindeki kartla odayı açmış ve bavulla birlikte içeri girmiştin. Hemen arkandan ben de içeri girdiğimde neden inatla balayı odasını istediğini o an anlamıştım işte.

Bir kere oda cidden aşırı güzel yapılmıştı ve oldukça hoş dokunuşlara sahipti. Boydan boya camlarla enfes bir manzarası vardı ve manzaranın yanı sıra kocaman yatağının üzerine gül yaprakları serpiştirilmişti. Oda fazlasıyla genişti ki kapısı açık duran banyosu da öyle duruyordu.

Balayı odasının güzelliği gözlerimi kamaştırmış olsa gerek güldüğünü işittiğimde ancak kendime gelebilmiş, gözlerimi kırpıştırarak sana bakmıştım. Birlikte odayı gezerken bana bu otelin balayı çiftlerine özel odalarının ve balayı çiftlerine yapılan daha birçok ayrıcalıktan bahsetmiştin.

Gerçekten de akıllı biriydin Min, çift yüzüklerimiz yakından bakılmadığı sürece alyansa benziyordu ve artık resepsiyona ne söylediysen adam bizim evli çiftler olduğumuza çoktan inanmış gibiydi.

O günün sonunda tahmin ettiğim gibi oldukça büyük olan banyodaki küvette yol yorgunluğundan arınmak adına birlikte rahatlatıcı bir banyo yapmış ve oda servisini arayarak odaya balayı yemeği dedikleri menüden sipariş etmiştik. Uslu durmayı asla beceremediğimiz o banyo anılarını atlıyorum çünkü ne zaman hatırlasam canım feci çekiyor :(

Aramızdaki o güçlü çekimi ifade edecek iki kelime olsaydı ateş ve barut misali derdim bizim için. Bir araya geldiğimiz her an ortalığı aleve verecek tutkulu bir çekimimiz, güçlü bir kimyamız vardı.

Neyse, anlatmaya devam edersem benim için işler hiç iyi olmayacak, o yüzden yemekten devam ediyorum.

Balayı yemeği dedikleri özel menüleri odaya geldiğinde aslında beklediğimden çok daha fazla çeşit ve farklılıkta yemekler vardı. Getirdikleri ufak ayaklı masayı yatağa yaklaştırıp iki kenarına kurulduğumuzda seni iyi tanıdığımdan soslu tavuğun bulunduğu tabağı sana doğru itelemiş ve önündeki kırmızı eti kendime almıştım.

Neleri sevip neleri sevmediğini gayet iyi biliyorum Mona Roza. Kırmızı eti hiç sevmediğini, soslu tavukla makarnaya bayıldığını ve mantardan nefret ettiğini... hepsi önemli detaylar sevgilim ve ben bunlara her daim çok dikkat ettim. Mantarı sote halinde, kırmızı etinse her halini sevmeme karşın senin yanında ilgim onlardan uzaklaşıveriyordu.

Sanırım insanın tüm kalbiyle sevmesi böyle bir şey oluyor Mona Roza. Sevdiğinin ufak bir tebessümü için hiç düşünmeden fedakarlıklar yapmak ve hayatlarınızı ortak bir yola kaynaştırabilmek için canla başla çabalamak... Seni tüm kalbimle ve tamamen aklım başımda seviyorum Min, o yüzden sevdiğim her şeyden sırf sen gülümse diye kolayca fedakarlık yapabilirim.

O gün yemeğimizi yedikten sonra biraz dışarı çıkmıştık. Yanından geçtiğimiz dükkanların birinden papatyalarla örülmüş çiçekten bir taç alıp da onu sarı saçlarımın arasına yerleştirdiğimde bana bakıp çok güzel göründüğümü söylemiştin. Ah Min, bazenleri bilerek böyle söylediğini, hızlanan kalp ritimlerimle kızarmış yanaklarımı görmek istemene bağlıyorum. Çok fena bir adamsın sen.

Çiçekten tacımla bir süre daha gezindiğimizde kolun belime sıkıca sarılmış, yanından geçtiğimiz her adama ters ters bakmıştın. Bana kızıyorsun ama sen gerçekten çok kıskançsın Min Yoongi. Sinir olmam gerekir ama bu bile beni gülümsetiyor.

Seni seviyorum Mona Roza, en başından en sonuna kadar.

-Jiminie'n

Mektubun en sonuna birkaç papatya çizip kağıdı katladığımda gözlerim tatlı anıları hatırlamaktan dolayı mutluluktan nemlenmişti. Mektubu zarfın içine koyup üzerine 8 rakamını yazdıktan sonra dudaklarımı zarfın üzerine bastırarak fısıldadım. "Sana aşığım ben Min Yoongi."

mona roza'ya mektuplar | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin