on beşinci mektup

106 25 4
                                    

hate u love u - olivia o'brien

Şöminenin önündeki tekli koltuğumda oturmuş, kucağımda kıvrılmış uyuyan Alaska'yla birlikte hemen önümüzdeki ateşin odunları yakarken çıkarttığı çıtırtıları dinliyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Şöminenin önündeki tekli koltuğumda oturmuş, kucağımda kıvrılmış uyuyan Alaska'yla birlikte hemen önümüzdeki ateşin odunları yakarken çıkarttığı çıtırtıları dinliyordum. Evin ışıklarını loş hale getirsem de şöminenin kızıl ateşi yüzümü ve kucağımda yatan bulutumun bedenini aydınlatmaktaydı.

Yoongi arkadaşlarıyla buluşmak için yarım saat önce gitmişti ve onun yokluğu nedensizce evin ısısının düştüğünü düşünmeme yol açıyordu. Varlığı yokken üşüdüğümden yanıma kağıdımla kalemimi de alarak şöminenin karşısına geçmiş, Alaska'nın da kucağımda uyumasına izin vermiştim.

Gözlerim yanmakta olan odunları izlerken aslında biraz da mayışmış gibiydim. Uyuyasım vardı lakin hazır Yoongi evde yokken bir tane daha mektup yazmam gerektiğinin bilincinde olacak kadar da ayıktım henüz.

Bakışlarımı şömineden alıp kucağımdaki Alaska'ya çevirdiğimde onun parlak siyah gözlerini üzerime dikmiş halde uyumak yerine doğrudan bana baktığını fark etmiştim. Sanki ne yapmak istediğimi anlamış gibi bakıyordu zeytini andıran kömür gözleri. Alaska zaten ben onu tanıdığımdan beri oldukça zeki olduğunu bildiğim bir köpekti. Mektup yazmak istediğimi anlamış olsa gerek burnunu bacağıma sürttükten sonra usulca kucağımdan kalkmış ve hemen ayaklarımın dibine yatmıştı. Patilerini çenesinin altına alıp yüzünü şömineye çevirdiğinde onun bu şirin hallerine karşın gülümsemiş ve hemen yanımdaki sehpanın üzerinde duran kağıdı, altına sert zemin olsun diye getirdiğim atlas kitabıyla birlikte kucağıma çekmiştim. Kalemimi de alarak her bir mektuba başlamadan önce olduğu gibi bakışlarımı beyaz kağıt yüzeyinde gezdirerek düşüncelerimi toparlamaya çalışmıştım.

Odun çıtırtıları kulaklarıma dolarken ne ara tuttuğumu fark etmediğim nefesimi sakince vererek Min Yoongi'ye olan on beşinci mektubumu da yazmaya başladım.

Mona Roza'ma,

Evin sensiz buz gibi olduğunu ve bana hiç "ev" gibi hissettiremediğini fark ettim sevgilim. Duvarlar bile senin o ışıltılı gözlerinle yaşam bulmuşlar gibi canlıyken, şimdi mezar toprağı kadar soğuk ve de donuk geliyorlar gözüme.

En azından oğlumuz Alaska yanımda. Ona baktıkça zeki siyah gözlerinden sanki görüp işittiğinden de fazlasını bildiği hissine kapılıyorum. Sahi, belki de benim olmadığım zamanlarda dert ortağındır bu ufak bulut?

Sen yoksun diye şimdi şömineyi yaktım yine. Şömine bana sensizken kaybettiğim sıcaklığı bir nebze de olsa geri kazandırıyor lakin verdiği samimi bir sıcaklık olmaktan çok uzak.

Şömineye bakarken aklıma tam da bu şöminenin önünde, birbirimize o gece olabilecek en yumuşak şekilde dokunduğumuz anlar geliyor. Hatırladığına gayet net eminim. Ateşin çıplak tenimize vuran sıcaklığıyla birleşen yumuşak dokunuşların öylesine güzeldi ki unutulacak gibi olduğunu sanmıyorum.

O gün beni ellerimden tutup şöminenin tam önünde öptüğünde öylesine güzel hissediyordum ki sevgilim. Bu hissi tarif etmek çok zor lakin yağmurlu bir günde üzerine battaniyeni çekmiş pencereden dışarıyı izlerken bir yandan içtiğin sıcak çikolatanın boğazdan kayıp giderken her yudumunda tüm bedenine yaydığı tatlı dokunuşlara benziyor bir nebze.

Bilirsin biz genelde sert olmayı seviyoruz sevişmelerimizde lakin o gün tamamen farklıydık. Kulağıma eğilip bana olabilecek en nazik şekilde beni seveceğini söylediğinde doğrusu sert olmanı ne kadar sevsem de bu yeni fikir kanımı kaynatmıştı. Gülümseyerek beni şöminenin tam önündeki pofuduk beyaz halının üzerine yatırmanı ve kıyafetlerimi yumuşacık dudakların eşliğinde çıkarttığını hatırlıyorum da... Ah, şimdi bile boğazımdan bir mırıltı kaçtı.

Yavaştık, sanki son günümüzmüş gibi tadını yavaştan çıkartıyorduk ve bu benim çok hoşuma gitmişti.

Öyle ki ertesi günü Hoseok hyung ile dışarıda buluşup bir şeyler içerken bunu ağzımdan kaçırmış bile olabilirim. Ama beni de anlamalısın Yoongi, Hoseok hyung ufak bir detay yakaladı mı o şeyi öğrenmeden peşini bırakmayacak kadar inatçı birisi.

Yine de sonuna direnerek ona anlatmayı reddetmiştim ve biraz da korkaklık yapmış olsam gerek, bunu ancak senin anlatabileceğini söylediğimde yemin ederim sevgilim, Hoseok hyungun gidip de paçalarına yapışacağından bihaberdim.

Onu döveceğini sanıyordum aslında bu haberi ilk öğrendiğimde. Lakin neden olduğunu halen çözemesem de onu dövmemiştin ki bu gerçekten şaşırtıcı bir şeydi. Ona anlattın mı bilmiyorum ama senin yanına gittikten sonra bir daha konusunu açmadığına emin olabilirsin.

Seni her anımızla çok seviyorum Mona Roza.

-Jiminie'n

mona roza'ya mektuplar | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin