altıncı mektup

146 30 6
                                    

mutluyum ama birazdan geçer - ikiye on kala

medyadaki yoonmin fanartı 🥺🥺

Yılanların gölgelendirmeleriyle parlak pullarının üzerine düşmüş ışıltılı yerlerinin detaylarını da ince uçlu fırçamla adeta nefesimi tutmuş halde dikkatle tamamlamıştım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yılanların gölgelendirmeleriyle parlak pullarının üzerine düşmüş ışıltılı yerlerinin detaylarını da ince uçlu fırçamla adeta nefesimi tutmuş halde dikkatle tamamlamıştım. Fırçayı tuvalden çektiğim an kastığım kolum titremeye başlarken sanki yıllardır nefes alıp vermiyormuş gibi derince soluklanıyordum. Göğsüm hızla inip kalkarken fırçayı kenardaki taburenin üzerine koyduğum üzeri farklı renkteki boyalardan asıl rengi gözükmeyen paletimin üzerine koymuş ve boyaya batmış elimi önlüğüme silmiştim. Karşımdaki tabloyu beğeni dolu bakışlarla süzerken üzerimde tüm bu çırpınışlarımın yaptığım işe değdiğini anladığım andaki o tatlı yorgunluk hissi vardı.

Saatlerdir oturmakta olduğum tabureden kalktığımda kasılmış bedenim isyan edercesine ağrımaya başlamıştı. Avcumun iç taraflarına bulaşmış zümrüt yeşili boyanın çıkmadığını fark edince ellerimi bir kez daha -bu kez daha sert bastırarak- önlüğüme silmeye başladığımda bakışlarım da önümdeki tablodaydı. Bir haftayı aşkın süredir üzerinde çalıştığım, boyu neredeyse beni aşan tablo Gucci Korea'nın ünlü modeli Kim Taehyung için yapılmıştı ve zümrüt yeşili takım elbisesiyle Bay Kim etrafını sarmış Gucci'nin logosu olan yılanlarıyla cidden iyi görünüyordu. Müşterilerim bu tabloyu gördüklerinde ödedikleri cüzi miktarın -belki azıcık tuzlu- hakkını fazlasıyla verdiğimi göreceklerdi.

Üzerimdeki önlüğün belime gevşekçe bağlanmış düğümlerini açtıktan sonra bedenimden sıyırıp kenardaki sandalyenin üzerine bırakmıştım. Fırçalarımla paletimi üzerindeki boyalar yumuşayıp çözülsün diye su dolu büyük kabın içine bıraktıktan sonra çizim yapmak için kullandığım küçük odadan çıkmıştım. Bedenimdeki halen daha varlıklarını korumakta olan boya kalıntılarından kurtulmak adına sıcak bir duşa girmem gerekecekti.

-

Islak saçlarımı havluyla kurulayarak yatak odasından çıktığımda kendimi yenilenmiş ve de temiz hissediyordum. Üzerimdeki bu hoş hisler ve dahi duştayken aklıma gelen yeni mektup konusu düşüncesi zihnimin derin kuytularında kaybolup gitmeden önce bundan ziyadesiyle yararlanmalıydım.

Saçlarımı kuruladığım ufak havluyu kirli sepetine attıktan sonra çalışma odasına gidip yeni bir kağıtla artık masadaki şeffaf dosyalardan birinin içinde tutmaya başladığım zarflardan birini çıkartmıştım. Rahat sandalyeye kurulduğumda saatlerini rahatsız ve küçük taburede geçirmiş olan kalçalarıma şu an buluta oturuyormuşum gibi bir his verdiğine emindim.

Kalemimi bir süre elimde öylece düşüncelerimi toparlamak adına döndürdükten sonra nihayet kafamda az buz şekillenmeye başlayan cümlelerimle birlikte yazmaya başladım.

Mona Roza,

Aslında bugün sana kavga ettiğimiz zamanlarda bile birbirimizi üzdüğümüz için kırıldığımız anılardan bir ikisini anlatacaktım lakin sakin yazmakta olduğum bu mektupların kötü anılar içermesini istemiyorum, o yüzden kararımı değiştirdim.

Kavga ettiğimiz zamanlarda birbirimizi kırıyor olmamızdan nefret ediyorum ama seninle olan kavgalarımızda o ilk anlardaki öfke, gerginlik ve hayal kırıklığı dolu anlardan sıyrıldıktan sonra oturup düzgünce konuşabildiğimiz için mutluyum. Kendi bencil düşüncelerimizden sıyrılıp birbirimizi anlamaya çalışarak derdimizi anlatıyoruz ve günün sonunda her şeyi halletmiş olarak sanki o kavga hiç olmamış gibi hayatımızın enerjik akışına geri dönüyoruz.

Aslında bu yaptığımız çok hassas bir dengeydi bence. Eğer ki aramızda konuşmadığımız kırgınlıklar kalsaydı ve biz her şeyi siktir edip kaldığımız yerden hikayemize geri dönmüş olsaydık bir süre sonrasında o anlatılmayan kırgınlıklarla sorunların verdiği bütün olumsuz hisler içimizde gitgide büyür ve nefes alamaz hale gelirdik.

Seninle sorunlarımı çözmeyi bile seviyorum Yoongi. Aramızın iyileşmesi adına gösterdiğin çabaların bile sen fark etmesen de beni sana daha çok bağlıyor.

Bazen seni nasıl bu denli çok seviyor olduğuma hayret ediyorum sevgilim. İnan bana içimde sana taşıdığım büyük sevgi, sana gösterdiklerimin sadece kısa bir fragmanı boyutunda. Tamamen aklım başımda ve kendi benliğimi sevdiğimden kat be kat daha fazla seviyorum seni.

Neyse sana olan sevgim yine ilkbaharda kabaran coşkun nehirler gibi hızla yükselmeden önce birlikte yaptığımız küçük alışkanlığımızdan bahsetmek istiyorum.

Dışarıdan biraz sert duruyorsun Mona Roza ama ne zaman o yalın halin karşıma çıkıyor, işte o an varsa buzdolabındaki muzlu sütlerinden içmeye başlıyorsun. Buzdolabında kalmamış mı? Min Yoongi için hiç sorun değil, hemen kendine evdeki muzlarla bir tane yapıyorsun. İyi ki şu hallerini benden başka kimse görmüyor çünkü muzlu sütünü yaparken çok tatlı gözükmen gerektiği halde acayip seksi gözüküyorsun.

Kavga ettikten sonrasında özellikle belki de aramızdaki soğuklukları tamamen yok eden yegane şey o sütler. Ben muzlu yerine çilekli seviyorum diye kavgalarımız sonrasında -sadece iki üç ciddi kavgamız oldu, bu önemli bir detay- hiç sesini çıkartmadan bana çilekli sütümü yapıyorsun ve sen kendininkini bitirsen bile benim bitirmemi bekleyene kadar başımdan ayrılmıyorsun.

Dürüst olayım Mona, market sütlerinin tadı gayet güzel ama sırf sen yaptığından mıdır nedir normalde asla ev yapımı olanları içmezken sen yapınca hiç itiraz etmeden içiyorum ve tadı da hoşuma gidiyor. Ev yapımı olanların tadı güzel olduğundan değil, senin güzel ellerin bu sütün yapımına değdiği için güzel geliyor tadı.

Ah bak canım çekti şimdi. Eve geldiğin ilk an bana çilekli süt yapmanı rica etmeliyim Yoonie. Şimdilik görüşürüz sevgilim, seni çok seviyorum.

-Sana ve çilekli sütlerine tapan Jimin'in

Yazmayı tamamladığım an kalemi kenara bırakmış ve dilimi açlıkla dudaklarım üzerinde gezdirmiştim. Yoongi'nin gelmesine az kalmıştı ama sanki şu an dakikalar saatlere dönüşmüş gibiydi de asla gelmeyecekmiş gibi hissettiriyordu.

Sonrası rutin işlerdi. Kağıdı katlayıp zarfa koymuş ve zarfın sağ üst köşesine 6 rakamını yazarak siyah kutuya diğer beş mektubumun yanına koymuştum altıncı mektubumu da.

-

Dirseklerimi tezgaha yaslamış halde hemen önümde sevgilim bütün dikkatini önündeki dilimlediği çileklere vermişken sırtını izlemekteydim. Ada tezgahın yanındaki oturduğum sandalyeyi değiştirip yandan yüzünü izlemeye başladığımda Min Yoongi'nin dikkatini toplamış hali öylesine dikkat dağıtıcıydı ki gülmeden edememiştim.

Benim gülüşümü duyduğu an Yoongi'nin kesme tahtasındaki dilimlenmiş çileklerde olan kedi gözleri bana döndüğünde neye güldüğümü anlamlandırmaya çalışırcasına kaşlarını hafifçe çatmış, iki kaşının arasında minik bir boşluk oluşmuştu. Bana neye güldüğümü sorduğunda omuz silkmiş ve sanki güldüğüm şeyi ona gösterecekmişim gibi oturduğum yerden ayaklanıp bedeninin dibine girdiğimde halen daha ufak çaptaki gülüşlerimi tutamıyordum.

"Sadece," diye mırıldandım tişörtünün etekleriyle oynarken. Ona olan bu yakınlığımın Yoongi'nin gayet hoşuna gittiğini, kolunu sağ tarafıma atıp tezgaha yaslayarak beni kolları arasına aldığında yüzünü yüzüme yaklaştırmasından bile anlayabilirdim. Gülümseyerek burunlarımızı birbirine sürttükten sonra sana kirpiklerimin altından sevgi dolu bir şekilde bakmıştım. "Öpsene beni, tam da bu gece."

mona roza'ya mektuplar | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin