[chapter ten]

459 57 29
                                    

İnce perdenin arasından süzülen güneş ışığıyla gözlerimi açtım. Güneşin ilk ışıkları gözlerime nüfuz ederken yüzümü buruşturdum.

Olduğum yerde sanki yapabilirmiş gibi hareket etmeye çalıştım. Kıpırdanmanın önüne geçememiştim.

Ve yanımdaki bedeni rahatsız etmiştim görünüşe göre.

"Ah.."

Kehrihar gözleri aralanmıştı, kirpikleri hareketlenip göz bebekleri beni buldu.

Güneşin saf ışığı gözlerine vuruyordu. Muhtemelen çok rahatsızdı. Kısılan gözlerinden anlayabiliyordum, yine de gözlerini kapatmadan bana bakıyordu.

Bal sarısına dönüşen gözleri su kadar duru ve berraktı. Saçları dağılmıştı ve bir kısmı anlına düşüyordu.

Tanrım, ne kadar masum duruyordu. Her sabah böyle mi uyanıyordu yani?

Gülümsedim.

Boğuk ve garip çıkan sesime aldırmadan konuştum. "Günaydın, Tsukishima."

Saat altı suları olmalıydı. Yaklaşık bir saat sonra varmış olacaktık.

Gözlerini sonunda kapatıp açarken esnedi ve doğruldu.

Kollarını gererek öne doğru uzandı ve geriye yaslandı. Başını bana çevirip mırıldandı, "Günaydın.."

Sesi derinden geliyordu. Fazla güzeldi.

"Daha fazla konuşmaz mısın-"

"Huh?"

"Hiç. Diğerleri hâlâ uyuyor olmalı. Sessiz olsak iyi olur."

Başıyla onayladı.

Bacaklarını toplayıp koltuğunu düzeltti. Yeniden bana döndüğünde ikimiz de bir süre sessizce birbirimize baktık.

Yüzünü incelerken nasıl göründüğünü düşündüm.

Saçlarım ve muhtemelen iyi uyuyamadığım için göz altlarım biraz çökmüş olmalıydı.

"Ah, berbat görünüyor olmalıyım haha-"

"Ne?"

Gözlüklerini taktı ve kaşlarını kaldırdı. "Berbat görünmüyorsun. Yeni uyandın sonuçta ve hiç de rahat bir gece değildi."

Sonra sinirlenmişcesine kaşlarını çattı. "Berbat bir geceydi."

Kıkırdadım. "Bunu sorun etme, koç Ukai kalacağımız yerde bol bol dinlenebileceğimizi söylemişti."

"Gelmemize daha var ama."

"Sadece bir saat kaldı." Kaşlarını daha da çatıp dilini damağına vurdu. "Hâlâ fazla."

Şu an karşımda gerçekten huysuz bir Tsukishima vardı. Normal hâlinden daha huysuz bir Tsukishima.

Söylecek bir şeyler bulmaya çalışırken koç Ukai'nin sesini duydum.

"Uyanma vakti! Yarım saat sonra Tokyo'ya varmış olacağız. Öğlen maçımız var unutmayın."

Herkes yavaş yavaş uyanmaya başlamıştı.

Çoğu kişi sabahın erken saatlerinde oldukça konforsuz olan yolculuktan şikayet ediyordu.

Benim için çok da sorun yoktu. Çünkü çoğu zaman iyi uyuyamazdım, uyusam bile erken kalkardım. Bu yüzden umursamayıp kollarımı bağlayıp yolun geri kalanını camdan dışarıyı seyderek geçirdim.

-

Yarım saat sonra artık Tokyo'daydık. Okul otobüsü küçük sayılabilecek bir pansiyon önünde durmuştu.

bandage | tsukihina Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin