[chapter thirteen]

112 16 30
                                    

sabah gözlerimi yüzüme vuran güneşle açmıştım. sevimsiz mırıltılar çıkarıp yattığım yerde dönmeye başladım.

yuvarlanmayı kesip başucumdaki çalar saatimi kontrol ettim. 09.05

hoşnutsuzca yüzümü buruşturdum.

aşağıdan annemin ve kız kardeşimin sesini duyuyordum. benim hakkımda konuşuyorlardı, ne dediklerini duyabilmek için kulak kabarttım.

"anne abim sence de çok aptal değil mi?"

"sshh! abin hakkında öyle konuşamazsın. ayrıca abin aptal değil, bu onun suçu değildi."

"resmen orada kendi ayağına takıldı!! acaba neye bakıyordu, aptal hahah!"

annem son kez kardeşimi uyarmıştı.

onları görmezden gelip sanki hiçbir şey duymamış gibi yardımcı değneğimle aşağı indim. merdivenlerden sessizce inmeye çalışsam da çok kolay olduğunu söyleyemezdim.

"günaydın hayatım! kendini nasıl hissediyorsun?"

annemin konuşmasıyla ona döndüm ve gülümsedim, "günaydın! çok daha iyiyim."

mutfak sandalyesine oturup alçıda olan ayağımı uzattım. kız kardeşim kahvaltısını yerken annemle televizyondaki program hakkında sohbet ediyordu. sıradan bir realite şovdu. sohbetleri ilgimi çekmemişti bu yüzden sadece sessizce annemin önüme koyduğu kahvaltı tabağıyla ilgilendim.

"ellerine sağlık, afiyet olsun!"

ellerimi birleştirip konuştuktan sonra yemeye başladım.

kahvaltımızı nispeten sessiz yapmıştık. her gün olan o eğlenceli ortam yoktu diyebilirdim. hãlã üstümde dünün pişmanlığı ve utancı vardı. annem de bunu biliyor olmalı ki, beni zorlamadı. bunun için minnettardım.

günün ilerleyen saatlerinde kimseden telefon almamıştım. bu beni mutlu etse de bir yandan da üzülmüştüm. neden beni aramıyor ya da yanıma gelmiyorlardı? bana gerçekten kızgın mıydılar?

dünden beri bunları kafamda kurduğumu kendime kabul ettirmeye çalışıyordum. aslında içten içe hayır onlar benim takımım, bana böyle bir şeyden darılmazlar! diyordum ama.. şu an gerçekten buruk hissediyordum.

yatağımda dudak büzerek doğruldum. belki de ben onları aramalıydım? ama neden bunu yapayım ki? düşüp sakatlanan bendim.

evet, kırılmıştım. hatta öfkelenmiştim.

bütün bu duygu karışımı ile yatakta yatmaya devam ederken elime telefonumu aldım ve biraz vakit öldürmeye karar verdim.

internette voleybol maçları izleyerek.

tam bu sırada beklemediğim bir mesaj almıştım.


yamaguchi:
hinata bugün nasılsın? koç sana yazmamı istedi. eğer iyi hissediyorsan bugün seni ziyarete geleceğiz. bütün gün arama fırsatımız olmadı, çünkü antrenman çok yoğun geçiyor ve yokluğun çok hissediliyor haha!!


hinata:

ah tabii.
bugün sizi görmeyi çok isterim.


telefonu köşeye koyup kafamı yastığıma bastırdım. tüm takım beni görmeye geliyor!!

ve o da..

tsukishima'nın da burada olacağı düşüncesi beni daha da utandırmıştı. acaba ne düşünüyordu? muhtemelen kendi ayağına takılıp yere kapaklandığım için ne kadar aptal olduğumu düşünüyordur.. ve yine muhtemelen kageyama'yla benimle dalga geçiyor olmalı.

bandage | tsukihina Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin