+4

85.5K 630 107
                                    

Kaşlarım iyice çatılmış bir şekilde koltuktan kalkıp "Baba nasıl hemen gelmeliyim? Sana bir şey mi oldu?" sert ve endişeli sesimle sorduğum soruyla, babam konuşmaya başladı: "Kızım biz de bir şey yok ama acil bir toplantı çıktı ve gelmen gerekiyor." dediğinde gözlerimi devirip yerime oturduğumda derin bir nefes verdim. 

"Babacığım... bu muydu acil olan?" dediğimde sert sesiyle beni karşılayıp cevap verdi, "Ada acil olmasa çağırmam, hazırlan ve şirkete gel." tam itiraz cümlelerimi sıralayacağım sırada suratıma kapatan babam ile telefona yapmacık bir şekilde gülümsedim tanıyordu kızını adam. Yerimden kalkıp salına salına merdivenlerden çıktıktan sonra, zaten duş aldığımdan dolayı direk gardırobuma ilerledim.

Pantolon-balizer takımımı alıp üzerime kısa düz beyaz crop aldım. Uğraşmak hiç istemediğim için bunlar bu günlük kıyafet olarak işime yarardı. Altın zincir kolyemi takıp, altın saatimi de koluma taktım. Ayakkabı olarak siyah bantlı topuklu ayakkabılarımı giydim. 

Makyaj olarak tamamen sade ve doğal bir makyaj yapıp dudaklarıma  parlatıcı sürdüm. Çantamın içine telefonumu, rujumu, anahtarlarımı ve laptopumu aldım. Aniden kasıklarıma ve kadınlığımda hissettiğim tatlı sızı ile hafifçe inleyip sırıtarak etrafa baktım. "Sakin ol tatlım daha değil." dedim kızıma doğru.

Kafamı iki yana sallayıp odamdan çıktım ve merdivenlerden aşağıya indim. Evden direk arabama doğru hızlıca ilerledim. Hızlı hareket etmem gerekiyordu ve şu an zaten zamanımın neredeyse hepsini harcamıştım.

Siteden çıkıp arabamı şirkete çevirirken Öyküyü hızlı bir şekilde arayıp açmasını bekledim. "Ah hadi ama Öykü." kendi kendime söylenirken direksiyona avucumun içiyle vurup önüme odaklanmaya çalışıyordum. Telefon açılınca "Öykü toplantı ne zaman başladı?" dedim sert sesimle. Aniden hızlı olmam gerektiğini içime doğmuştu sanırım ve acele etmem gerekiyordu.  

"Ada hanım sakin oluna fakat bu toplantı bir ay önce ayarlanmıştı. Tam kırk beş dakikadadır sürüyor... açıkçası biraz daha hızlı olmanız gerekiyor." dediğinde kaşlarımı çattım ve sert sesimle, "Beş dakikada Öykü, beni beş dakikada daha idare et." dedim ve konuşmasına izin vermeden telefonu kapattım. Demek ki babam benim stres yapıp acele etmemen için acil toplantı çıktığını söylemişti.

"Ah be baba, ah be baba bu toplantı bu saatte mi ayarlanır... yap yarın sabaha." hem ilerliyordum hem de söyleniyordum. Şirkete vardığımda hızlı bir şekilde arabadan inip anahtarı üzerinde bıraktım. Etrafımda bir kaç magazinci olduğundan güvenlikler birlikte ilerlemek zorunda kalsam da şirkete girdiğimde Öykünün kendi etrafında volta atmasını izlemeden ilerlemeye devam ettim. 

"Ada hanım..." demesine izin vermeden direk konuştum. "Bana en son neler konuşulduğunu anlat." dedim asansöre doğru ilerlerken. Ben olmadığım zamanlarda Öykü kısa notlarını alarak bana belge ile sunuyordu. "En son iki şirket arasında ilişkiler ve kime ne kadar hisse düşeceği konuşuluyordu... fakat siz beni aradığınızda Esat Bey çıkmamı istedi." dediğinde kafamı sallayıp onu onayladıktan sonra asansörün en üst kata çıkması bir oldu. 

Hemen inip toplantı odasına doğru ilerlediğim sırada arkamdan koşuşturan Öyküyü takmadan kapı kolunu tutup derin bir nefes alarak, "Tamam gerisi bende... umarım çok fazla azar yemem." dedim hem kendime hem de Öyküye.

Kapıyı sakince açtığımda gözlerim anında babamla buluştu. Hem kırgınlık hem üzüntü hem de siniri tüm gözünde belli oluyordu. Bir kaç saniye yerimde kalsam da kafamı iki yana sallayarak ilerlemeye ve babamın yanı, yani baş koltuğun sol tarafına oturdum. Elimdeki belgeleri açıp okumaya başlarken babam ve adının Fatih olduğu öğrendiğim adam konuşmaya ve kimin üzerine neler düştüğüyle alakalı istişare yapmaya başladılar.

Zevkin Farklı Tonları (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin