Kapı açıldığında sakin kalmaya özen göstererek kendimi hızla geriye çektim. Sırtımı koltuğa yaslayarak sağ bacağımı sol bacağımın üzerine atıp daha çok kimin geldiğine değil de Barbaros'un tepkilerine ve hareketlerini inceliyordum. Yavaşça kendini geri çekerek ayağa kalktı ve tekrar aynı titizlikte takım elbisesini düzeltip kapıya döndü.
İçeriye giren Akın ile ilk önce şaşırıp bir kaç saniye donsam da sonrasında onun da bizim şirketimizle irtibatta olan özel avukatlarından biri olduğunu ve şirkette ile arasında eski bir dostluğu olduğu aklıma geldiğinde yerimde, gelen Akını izlemeye başladım. Her ne kadar telaşlı ve bir o kadar da şaşkın görünen yüz ifadesine karşın içeriye sakince adımlayarak sol yanımdaki sandalyeyi çekerek oturdu ve yanında evrak çantasına benzeyen siyah çantayı masanın üzerine koydu. Hızlı bir nefes vererek tek dudağımı havaya kaldırdım.
"Git gide bu şirket, şirketlikten çıkıp dağ başına benzedi daha doğru sizler benzettiniz." dedim sert ve bir o kadar sesli sesimle. Barbaros tekrar aynı yerine oturarak ellerini koltuğun koçanına yaslayıp bana bakmaya başladı. Gözlerimi sinirle devirerek kafamı iki yana salladım. Tekrardan dirseklerimi masanın kenarına yaslayarak ellerimi birleştirdim.
"Benim neden burada olduğumu zaten biliyorsunuz." diyen Barbaros ile kaşlarımı çattım ve bir süre düşündüm. "Peki... size en yakın bir tarihte tekrardan toplantı açacağımıza emin olun lütfen." derken ayağa kalkıp nazik olmaya özen göstererek kapıyı gösterdim. Yüz hatları daha çok sertleşirken gözlerini kıstı, bu halinden korkmam gerekiyorsa da sakince beklemeye devam ettim.
Yerinden kalkıp bana bakmadan hızlıca kapıyı açıp kapattığında ne zaman tuttuğumu bilmediğim nefesimi dışarıya salıp hâlâ odada olan Akın ile gözlerimi bıkkınlıkla devirdim. Ona şu an şirket açısından ihtiyacım vardı, bundan dolayı ne kadar istemesem de, iyi ve sakin davranmalıydım.
Arkamı dönüp sahte fakat benim dışımda kimsenin anlamasına imkân olmayan gülümsememi dudaklarımda peyda ederken dosyaları okuduğunu gördüm ve yavaşça ilerledim. "Evet durumu zaten biliyorsundur." dediğinde aklıma yaklaşık bir saat önceki anlar geldi.
Öykünün korku içerisinde odama girip paranın çalındığını söylemesi, ardından içimin hiç ısınmadığı o Fatihe bir türlü ulaşamamamız. Bay Kutay ve bir kaç kişinin bir anda içeriye girip toplantı oluşturması... Bu gün harbi zor geçmişti ya da geçiyordu daha ne gelebilir ki başıma demeyeceğim çünkü her şey her an olabilirdi.
"Evet biliyorum, ama bilmek yetmiyor bana kimin yaptığı gerekiyor." dedim yerime otururken. Çıkmış sakallarını sıvazlarken düşünceli olduğu her yerden belliydi, daha fazla dayanamadan "Pekâlâ ne olduğu söylemeye ne zaman karar vereceksin?" dedim kaşlarımı kaldırmış ona bakarak. Sıkıntılı bir nefes verip "Açıkçası kimin çaldığını bulamıyoruz, evet daha yeni illaki bir kanıt buluruz ama şu ana kadar bir şey çıkmamışsa işini sağlama almış ve temiz iş çıkarmış biri olmalı. Profesyonelce alınmış ne bir bankadan transfer kaydı ne de geçmiş var." dediğinde içimde büyüyen sıkıntı, endişe kat ve kat artarken gözlerimi sıkıp başımı dikleştirerek kafamı kaldırıp sert gözlerimle bana bakan Akına baktım.
İşi ile iş dışı hayatını ayrı tutması hem dikkatimi çekmişti hem de şaşırtmıştı. Bana yürüyecek diye kendimi hazırlarken böyle davranması işime geldiği için takmadan asıl sorunumuza odaklandım.
"Tahmin? Tahmin yok mu hiç?" dedim kafamı dirseklerimi masanın üzerine dayayıp ellerimin arasına almadan hemen önce. "Var elbet ama tahmin veya ihtimallerle ilerlemek bir avukat olarak doğru bulmuyorum. İhtimal verdiğimiz kişi aslında suçsuz çıkarsa hem şirkete hem de kişisel olarak tüm çalışanlara kötü anlamda yansır." dediğinde omuzlarımı düşürüp fikir üretmeye devam ettim ya da en azından bir işe yaramaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zevkin Farklı Tonları (+18)
RomanceŞu an tek istediğim onun bana eziyet eden elleri ve içime girdikçe daha çok büyüyen, damar gibi atan erkekliğinin artık sonumu getirmesiydi. Bir hızlanıyor bir yavaşlıyordu ve bana bilerek zulüm ediyordu. İnlemelerimi durduramıyor hatta daha ilerisi...