sende kaybolmaya başlıyorum.

401 69 480
                                    

Sanırım sende kaybolmaya başladım.
Ki korkarım, beni bulacak tek kişi de sensin.

🦋

Perdelerin iki yanından tutarak onları kenara çekmemle birlikte yüzüme vuran gün ışığı gözlerimin kısılmasına neden olmuştu. Sanırım öğle vakitlerindeydik. Tepedeki güneş bana bunu anlatıyordu. Daha yeni uyandığımdan saatin kaç olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Bakma zahmetine de girmemiştim. Çünkü pekte umrumda değildi.

Yüzümü buruşturarak odaya doğru döndükten sonra birkaç adım atarak banyoya adımladım. Jisoo sabah erkenden çıkmış olmalıydı çünkü yatağı topluydu. Hafta sonundaydık ve camdan gördüğüm kadarıyla da hava güzeldi. Jisoo'nun burda olmamasına bu yüzden şaşmamalı.

Banyoya girerek elimi yüzümü yıkadıktan sonra havluyu yüzüme bastırarak sebepsizce birkaç saniye öylece bekledim. Öğleye kadar uyduğum halde yorgun hissediyordum. Ya da daha adam akıllı uyanamamıştım. Havluyu yüzümden çekerek gevşekçe topladığım saçlarımın arasından siyah saç tokamı sıyırıp aynaya bakarak saçlarımı güzelce tekrar topladım. Bu sefer sıkı sıkı topladım ki, bozulunca bir daha yapmakla uğraşmayayım.
Yüzüme nemlendirici yüz kremimi de sürdükten sonra banyodan çıkıp yatağımın baş ucunda duran komedinin üstündeki telefonuma yöneldim. Telefonun orta tuşuna basarak ekranda yazan saate baktığımda 12.32 olduğunu görmüştüm.

Ömrümün yarısını uyuyarak geçiriyordum resmen.

Telefonumu tekrar eski yerine koyduktan sonra adeta bir savaşın içinden çıkmış gibi dağılmış olan yatağımı toplamaya koyuldum. Gece uyurken ne tür hareketlerde bulunduğum hakkında bir fikrim yoktu fakat sabah kalktığımda çarşafın yatağın içinde her defasında kaybolmuş olması cidden içler acısı bir durumdu. Neyseki bütün bu olanların içinde yataktan düşme gibi bir şey yoktu. Gecenin bir vakti yüz üstü parkeye yapışmak isteyeceğim son şey bile değildi sonuçta.

Nevresimin yere değen kısımlarını da eğilip düzelttikten sonra tekrar doğrulup derin bir nefes aldım. Bu basit iş de bile nefes nefese kalmış, çabucak yorulmuştum. Ellerim belimin iki yanına sarılırken sebepsizce gözlerimi odanın çevresinde gezdirdim. Saat 12.30 olduğundan istesem de kahvaltı yapamazdım. Tek bir poğaçanın bile kalmadığına adım kadar emindim çünkü. Hatta bugünkü öğle yemeklerinin çoktan hazırlanmış olması bile olasıydı. Bu yüzden kahvaltı falan yoktu benim için. Gerçi buna pekte gerek yoktu. Kendimi aç hissetmiyordum.

Odayı izlediğim birkaç dakikanın sonunda bedenimi yatağın üzerine bırakıp sırt üstü yatağa serildim. Yatak bedenimin yarattığı dalgayla hafifçe sarsılırken beynim yerinden oynamıştı birkaç saniyeliğine. Beyaz tavanın ezberlediğim çıkıntılarında gözlerimi gezdirirken bir yandan da tüm gün ne yapacağımı düşünüyordum. Supernatural'ın bütün sezonlarını izlemiştim ve izleyecek yeni bir dizi bulmak şu an yapmak için aşırı üşendiğim bir şeydi. Dışarı çıkıp gezebilirdim ama tek başıma ne kadar eğlenceli olabilirdi ki?

Ya da.. ders çalışabilirdim? Veya kitap okuyabilirdim? Ama onlarda çok sıkıcı geliyorlardı. Sıkıntılı bir nefes verip gözlerimi sıkıca yumdum. Canım son zamanlarda o kadar çok sıkılıyordu ki, artık önceden yaptığım şeyler bana mide bulandırıcı geliyordu. Aynı sıkıcı, stabil hayatımdan sıkılmaya başlamıştım sanırım. Ama nasıl güzele çevirebileceğim konusunda da bir fikrim yoktu.

Yattığım yerden doğrularak birkaç dakika da kahverengi, ahşap parkelerde gezdirdim gözlerimi. Eminim şu an benden daha boş bir insan yoktu. Kendimi miskin hayvanlar gibi hissediyordum.

mavi kelebek ve laviniaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin