beni gerçekten seven ilk adamdın.

491 59 326
                                    

Siyahtan ibaret dünyamda mavi bir gökyüzü boyadın benim için, içinde parlak yıldızları olan.

🥀

Aşk denen şey bir hayalperest tarafından uydurulmuştu belki de, ve geri kalan insanlarda bunu hoş bulduğundan böyle bir şeyin var olduğuna inanıp onu kitaplarda, filmlerde, tablolarda yaşatmaya kalkışmış olabilirdi. Çünkü birini ne denli çok sevebilirdin ki? Gerçi aşkın tanımının bile tam olarak ne olduğunu bilmiyorum. Aşk birini çok sevmek mi demekti? Yoksa boğuluyor gibi hissederken nefes alabilmen için bir çiçek bahçesine açılan kapının ta kendisi miydi? Ne olduğunu bilmiyordum ama toz pembe göründüğü belliydi. Fakat sanırım tanımı kişiden kişiye değişkendi.

Birkaç güne kadar benim için herhangi bir tanımı yoktu. Şimdi ise ilk defa hissettiğim yoğun duygularımı bu kelimenin anlamına yoruyordum. Belki de, gerçekten aşk yoktu ve bu hissettiklerim bambaşka bir şeydi. Fakat bu hissettiklerimi var olan sözlüklerde sadece bu kelime ile anlatabilirdim sanırım. Kabul etmesi birçok gözyaşı gerektirse de, sanırım ben gerçekten aşık olmuştum. Jeon Jeongguk'a.

Mutlu olmam gerekiyordu sanırım.

Fakat benim içimde kocaman bir korku vardı.

Başından beri onu kendimden itmeye çalışırken şimdi ona bu kadar bağlanmış olmak göğsümün ortasına koca bir kaya oturtmuş gibi hissettiriyordu. Boğuluyor gibi, ölümüm biraz daha hızlanıyor gibi..

Kendimi ondan çekip kurtaramadığım için şimdi ciddi bir seçim yapmak zorundaydım. Bencil olmak veya olmamak adına, ve bu beni ikinci defa tanrıya yalvartmıştı.. ilk yalvardığımda bana verdiği şeyi geri almasını istiyordum şimdi. Ama tanrı bunu kabul eder miydi bilemiyordum. Ne istediğini bilmeyen aptal ve zavallı görünüyordum onun katında sanırım. O bile bana acıyor olmalıydı.

İçimde küçükte olsa bir umut vardı, nerden geliyordu hiç bilmiyordum fakat kalbimin bir tarafı gerçekleri görmezden gelerek ona sıkı sıkı tutunmuştu. Ben ona istemeden ve anlamadan çok fazla bağlanmıştım ve şimdi kendimi bir kere daha geriye çekmeye çalışmak daha önce hiç olmadığı kadar çok acıtacaktı.

Ama aslında acımalıydı, yarası kanayan taraf ben olmalıydım. Ölü olan birine ölüm işlemezdi pek, fakat onun gibi yaşam kokan bir adamın yanına ölüm kokan biri yakışmazdı. Hemde hiç. Onun benim yüzümden yavaşça çürümeye başlamasından korkuyordum. Belki o, bunu fark etmeyecekti ama zamanı geldiğinde bütün olup biteni anlayacak ve dizlerinin üzerine güçsüze düştüğü yerde ağlayarak adıma bir lanet okuyacaktı.

Ve bütün bunları bilmeme rağmen bencillik yakamı bırakmıyordu. Çünkü ben ilk defa birileri tarafından sevildiğimi hissediyordum. İlk defa kalbim sıcak bir huzurla doluyordu. Dudaklarım ilk defa samimice ve en gerçekçi şekliyle kıvrılıyordu yukarı. Ben, ilk defa birilerine kalbimi açmak istiyordum. Sıkı sıkı sarılmak ve öpmek istiyordum doyasıya. Saçlarından, kirpiklerinden, şakaklarından, boynundan ve dudaklarından.. kokusunu içime çeke çeke yapmak istiyordum. Hemde birine karşı, ilk defa.

Çünkü ilk defa yaşıyor gibi hissediyordum, dünya da hala güzel olarak kalan onun varlığını hissederek.

Bu yüzden tanrım; duamı kabul et, bir kez daha.
Bu senden son isteğim olacak, söz veriyorum.

İçime dolan tanıdık sıkıntı ciğerlerimi doldururken başımı mavi gökyüzüne kaldırıp derin bir nefes almaya çalıştım. Şu an kendimle çelişiyor olmam çok saçmaydı. Çünkü han nehrinin manzarası karşısında kalçamı bir ağaca yaslamış bir şekilde onun yanıma gelmesini bekliyordum ve şimdi alacağım herhangi bir kararı uygulayacak gücü kendimde bulabileceğimi sanmıyordum.
Dalda asılan kurumuş ve nerdeyse düşecek gibi olan bir yaprak gibiydim. Tutunacak gücüm yoktu ve düşüp yere çakılacak olmam an meselesiydi. Sorun şu ki, ben her zaman öyleydim. Doğduğumdan beri. Fakat bir şansla hala daha bir dala gevşekte olsa tutunabiliyordum, bunu nasıl becerebildiğimi bilmeden. Ama şimdi tamamen kurumuş bir yaprak olarak yeşil taptaze bir yaprağı kendimle birlikte o ağaç dalından savurup götürecektim ve o tam anlamıyla benimle gelemeyecekti. Ama mutluluğu tattığı için bırakmak istemeyen kalbim beni yanlışımdan döndürmüyordu. "Biraz daha kalayım böyle," diyordu. "Biraz daha böyle kalayım, daha sonra döneceğim."

mavi kelebek ve laviniaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin