ve eğer ben ateş içindeysem, sen de küllerden yapılmış olacaksın.

458 83 318
                                    

Parmağımın ucunda yaktığım küçük ateşe hayran kalıyorsun,
Fakat kendin alevlerle sarılmış bir evin içinde olduğunu unutuyorsun.

🥀

Elim arasındaki içi yarıya kadar dolu, su şişesini baş aşağı tutarak kapağı doğru hızla hareket eden suyun varışını izledikten sonra tekrar düz tutup hemen sonra tekrar baş aşağı çevirmiştim, yaklaşık beş dakikadır durmadan yaptığım gibi.

Neden yaptığımı bilmiyordum. Ki zaten bunun da bir önemi yoktu. Sadece kafamın içindekileri susturmaya yönelik kafa dağıtıcı garip yöntemlerinden biriydi bu yaptığım. Kafeteryadaki bazı gözlerin garip bakışlarına maruz kalmıştım belki de, kim bilir. Hiç dönüp bakmamıştım. Çünkü umrumda değildi.

Tek düşünebildiğim şey, hayatımın şu beş dakikadır salladığım plastik şişenin içindeki su kadar bulanık olduğuydu. Ama hakkını yemeyeyim, kafam ve kalbim hayatımdan daha da bulanıktı.

Kafamın hep küçük, kuytu bir yerinde saklanan ve muhtemelen gerçekleşmesi için bir anda gelecek bir cesarete ihtiyaç olan bir düşünce vardı: Okumayı bırakıp Busan'da sahil yakınında küçük bir ev tutup, küçükte bir dükkanın içinde ne yaptığımın bir önemi olmadan çalışarak kendi geçimimi sağlayacak kadar para elde edip hayatımı sürdürmekti. Çalıştığım yerde, bir kütüphane olsaydı, ne iyi olurdu. İhtiyarlaşmış bir de orta derece de tatlı bir patrona sahip olurdum. Patronumun çocukları okuyup şehire indiğinden ona tek tük insanların uğradığı, eski, aynı onun gibi yaşlanmış kitaplarla dolu küçük bir kütüphane kalırdı. Yalnız olduğundan biraz huysuz ama aynı zamanda şefkatli bir yüreği var olurdu. Ki nasıl bir kişiliğe sahip olduğu pek takıldığım bir konu değildi gerçi ama çok fazla huysuz ve suratsız olmasa iyiydi. Kütüphaneye çok kişi uğramadığından akşam olupta eve gitme zamanım gelene kadar Dostoyeski'nin henüz okumadığım romanlarını okur, onlar bittiğinde de, Gogol'a başlardım. Mesaim bittiğinde de, Busan'ın rüzgarlı sahillerinde birkaç tur atar, manavdan bir poşet çilek aldıktan sonra da küçük evime varırdım. Ayın sonunda elime az da olsa para geçtikten sonra endişelenecek bir şeyim de olmazdı hem. Çok şey yemezdim zaten ben. Alışveriş delisi de hiç değildim. Paramı ihtiyaçlarımı göz önüne koyarak harcar, öleceğim güne kadar sakin, huzurlu ve mutlu bir hayat sürerdim. İşte tüm istediğim buydu. Çok büyük değildi. Sadece tek bir cesaret verici harekete kalıyordu bütün bunlar. Tamam, belki orda umduğumun hepsini bulamasam da, şu an yaşadığım hayata bin basardı her açıdan. Çünkü ben bu hayatta vakit geçirerek sadece kalan zamanımı hiç acımadan çöp kutusuna atıyordum. Ama kalkıpta bir anlık bir kararla Busan'a gidecek kadar cesaretli de değilim. Tek sorunum buydu işte.

Dudaklarımı birbirine bastırarak artık döndürmekten el bileğimin yorulduğu şişeyi masanın bir köşesine bırakarak dalgın bakışlarımı kafeteryanın içindeki insanlarda boş boş gezdirdim. Kimisi gülerek, kahve veya çay içen ve muhtemelen en yakın arkadaşı olduğu için istemediği halde dinlemek zorunda kaldığı arkadaşına bir şeyler anlatıyor, kimisi de kafeteryadan aldığı yiyeceklerini arkadaşları ile birlikte midesine göndermekle uğraşıyordu. Bense tek başıma öylece oturuyordum. Ve normalde beni asla sıkmayan yalnızlığım bugün beni hiç ama hiç beklemediğim bir şekilde sıkıyor ve bunaltıyordu.

Niyeydi peki?

Üç gündür yanıma uğramayan ve Hyeri denen kızın yanından ayrılmayan Jeongguk muydu nedeni? Belki.

Günlerdir kafamı nereye çevirsem onunla o kızı görüyordum. Kampüsün dışında, durakta da onunla birlikteydi. Hemen benim yanımda, dip dibe hep onunla konuşuyordu. Ve sırf bu yüzden otobüsü beklemeyi bırakıp yurda üç gündür yürüyerek gidiyordum. Çünkü, evet biliyorum, onlar arkadaşlardı fakat bu canımı öyle bir sıkıyordu ki, nefesim boğazımda tıkalı kalıyordu sanki. Bir el yapışıyordu boğazıma. O kız ona karşı arkadaş yanlısı şeyler hissetmiyordu ve bunu bilmek, boğazımdaki ellerin daha da sıkılaşmasına neden oluyordu. Oysa ki, benim canımın buna sıkılmaya hakkı bile yoktu. Onu kıskanmaya hakkım yoktu.

mavi kelebek ve laviniaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin