Söyleyemeyeceğin sözler bir şekilde içinde birikirdi. Keşkeler ile dolup taşardın ama yitirdiğin o cesaretin bir bıçak olur can damarının attığı noktaya dayanırdı. Bilirdin, tek bir hatanın seni o önünde dikildiğin uçurumdan atacağını. Bir kez korku da işin içine girdi mi işte o zaman dünyadaki cehennemini kendi ellerinle hazırlamış olurdun.Benim tam olarak yaptığım buydu.
Kendi inşa ettiğim bu kafese öyle bir sıkışmıştım ki ne elimde bir anahtar vardı ne de bir çıkış kapısı.
Tesadüf müydü yoksa kader miydi?
Stajyerlerin kullandığı kapıdan geçerek devasa büyüklükte inşa edilmiş modern dizayna sahip şirket binasına girdim. Ellerim siyah büyük ceketimin içinde gerginlikle dururken, aynı renk beyzbol şapkamın yeterinde yüzümü kapatmadığından şüphe ettiğim için kafam da öne eğikti. Üstüne maskem ile de burada stajyer değil de soyguna gelmiş biri gibi göründüğüme emindim
Sadece bir buçuk yıl içinde bir şekilde yeni kurulacak kız grubunun yeni üyelerinden olmayı başarmıştım. Onca stajyer adı belli bir gruba dahil olmak için senelerce çabalarken ben şirkete girdikten kısa bir süre sonra çıkışı henüz belirsiz olsa da dört kişiden oluşan bir kız grubunun üyesi olmuştum. Şirkete katılırken asla umut barındırmıyordum içimde. Diğerleri gibi senelerce eğitim görüp belirsiz bir gelecek için çabalarım diye düşünüyordum ama şans bir kez yüzüme gülmüştü. 1Point adında bir kız grubunda ana rapper olarak gruba girmiştim.
Herkesten önce kalkıp şirkete gelmiştim yine. Çantamı bizim genellikle kullandığımız pratik odasındaki deri koltuğun üstüne gelişi güzel attıktan sonra şapkamı ve maskemi de çantamın içine koydum.
Bir ortama girerken dakikliğimi konuşturarak önceden gelmeyi başarırdım. Zaten birilerinin bulunduğu odalara giremezdim. Kapıyı açar açmaz kimin geldiğine dair merak dolu bakışların üstüme bir ok gibi yönlendirilmemi aynı anda bedenime sivri uçlu iğneler batıyor gibi hissettirirdi.
"Erkencisin yine." dedi bir ses kapının girişinden. İrkilerek oraya döndüm. Sesi tanısam dahi bir an boş bulunmuştum. Bu sabah her zamankinden biraz daha dalgın bir halim vardı.
Grup arkadaşım Mia sarı saçlarını tepesinde sıkı bir şekilde bağlayarak tek omzuna attığı çantası ile içeri girdi. 2000 doğumlu olarak en küçüğümüz oydu ama aramızda altı aylık bir zaman olduğu için birbirimizle arkadaş gibi konuşurduk.
"Ne ara uyanıp geldin? En son horlayarak uyuyordun." dedim onun her zaman giyindiği dizleri çıkmış eşofman altı dışında giyindiği siyah şorta bakarak. Oda arkadaşıydık ve hayattan bezmiş bir hali olmasına rağmen bir süredir yüzünden güller açıyordu.
"Song Mia farkı güzellik." Çantasını gelişi güzel deri koltuğa atarak tüm duvarı kaplayan aynadan kendine baktı. Topladığı saçlarını çözerken benimle göz göze geldi yansımalarımızdan. "Tahmin edeyim kahve almaya gidecektin. Şu gözlerinin haline bak. Kaç saat uyudun sen?"
Yurdumuzda bir odada ortak kullanım için bir Pc vardı ama diğerleri her ne işleri varsa kendi laptop ya da telefonlarından hallettiği için o koca bilgisayar sadece bana kalıyordu ve böylelikle karalamalarımı birkaç melodiye dökebiliyordum. Onunla ortak odamızı sadece giyinmek için ya da birkaç saatlik yarım uykular için kullanmak dışında bilgisayar odasından çıktığım asla görülmezdi.
Kafein bağımlısı birisi olarak şirketin en altında tüm katı boydan boya kaplayan kafeyi sömürüyordum. Buraya gelirken yolda bir kahveciye uğramıştım ama patiğe başlamadan önce bir tanesine daha hayır demezdim.
![](https://img.wattpad.com/cover/264753608-288-k431616.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Things I Say When You Sleep
FanfictionHer gün aynada gördüğü yansımasından kaçmaya çalıştı. Ama biri vardı gözlerinde kendi yansımasını görmekten hoşlandığı. ... "Kendinde nefret ettiğin her şeyinle seviyorum." For Mark Lee •by bluendrain