♍︎ XXII

370 32 1
                                    

●

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Güzel bir gündü. Sonbahar ayında olmamıza rağmen Güneş bulutların arasında saklanmak yerine tüm göğü ışığı ile kaplıyordu. Hava ılıktı. Arada bir tenimin üstünde kayan esinti ferah bir havayı da beraberinde getiriyordu. Yavaş yavaş dökülen yapraklar beton ile kaplı yeri kahverengi ve soluk bir yeşile boyuyordu. Ayaklarımın altında çıtırdayan kurumuş yapraklar kulaklarıma farklı farklı melodiler taşıyordu. 

Müzik şovlarımız bittiğinde ilk çıkışımızda aldığımız iki ödül grup olarak moralimizi yerine getirmişti. Bazen yurda geçerken ya da şirkete giderken açık bıraktığımız arabanın camından kulaklarımıza doluyordu şarkımız. Beğenenler olduğu gibi beğenmeyenler de vardı tabii. Daha iyi iş çıkarmak için sürekli çalışıyorduk. En azından sürekli ne zaman çıkış yapacağız düşüncelerinden kurtulmuştuk. 

O gün de bir program için çekimlerimizi tamamladıktan sonra yorgun argın yurdumuza geri dönmüştük. Yeni yurdumuz. Çıkış yaptıktan sonra şirket daha kolay ulaşım ve güvenlik için başka bir yere taşınmamızı sağlamıştı. Çok güzel bir manzarası vardı. Issız bir yerde olmadığı için geceleri de pek rahat dışarı çıkıp market alışverişi yapamıyorduk gizli saklı. Yeni odalarımız vardı ve öncekine göre daha genişti. İki adımdan bitmiyordu. 

En başta alışması zor olmuştu ama bir süre sonra her şeyde olduğu gibi buraya da alışmıştım. Aramızda kura çekerek yeni oda arkadaşı kombinasyonları denemiştik. Artık ben ve Sebin aynı odada kalıyorduk. Cam kenarında uyumaya alışkın olduğum için yine oraya yakın olan yatağı ben almıştım. Ufak bir balkonumuzda vardı odamızda. Çok yüksekte olduğumuz için gece olunca içine koyduğumuz bir masa ve iki sandalye sayesinde kahvelerimizi alıp oturabiliyorduk. 

Her şey mükemmeldi. Öyle bir kusursuzlukla ilerliyordu ki içindeki tek kusurun ben olduğumu düşünmeye başlamıştım.

Geceyarısını geçtiği bir vakitte en sona kalan olarak duşumu alıp odaya geçtiğimde yüzüme vuran esinti ile tüylerim ürperdi. Saçlarımı tam kurutmayı sevmediğim için kafa derim üşümüştü. Kollarımı etrafıma sarıp açık olan balkon kapısından geçtim. O sırada havaya cılız bir parlaklık ile sızan sigara dumanını gördüm. 

"Sigara içtiğini bilmiyordum." diye mırıldandım sandalyelerden birinde oturan Sebin'in hemen karşısında kalana oturdum. 

Parmakları arasında tuttuğu dalın basit bir hareketle biriken külünü silkeledi. Omuzlarını kaldırıp indirdi. "Nadir içerim." dedi gözlerini gözlerimle buluşturdu. "Bazen kafa dağıtmak için iyi geliyor." 

"Kafanda biriken düşünceler var o zaman." diye konuştum. Sırtımı geriye yaslayıp onun gibi parlak şehir manzarasına baktım. 

Sebin çok saklı bir kişiydi. Üyeler ile aramızda kısa bir sürede elde edilmesi zor bir dinamik yakalamıştık ve iyi anlaşıyorduk. Senelerce aynı grupta olup da kötü anlaşan ama bunu kameralar karşısında asla belli etmeyen kişiler de vardı. Şirkete ilk girdiğim zamanlarda bana stajyerlik teklifi yapıldığında böyle olacağımı düşünmüştüm. En son girenlerden biri bendim ve etrafıma yaydığım hava yüzünden insanlar benden itina ile uzak dururdu. Ama şimdi tek bir bakışla bile anlaşabilecek kadar birbirimizi tanır hale gelmiştik. 

Things I Say When You SleepHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin