♍︎XXVI

455 31 3
                                    

Pratik odamızda haftaya olacak olan ödül töreni için son hız çalışmalara devam ederken koreograf Bayan Park en nihayetinde insafa gelerek bize mola vermişti. Sebin kendini yorgun bir şekilde yere attığında terden sırılsıklam olmuş saçlarını geriye doğru taradı. Geri dönüşümüzden önce saç renklerimiz de değişecekti. Bu yüzden Sebin saçlarını açtırmıştı. Bu tür konularda bizimle fikir birliği yapmadıkları için biz de merakla bekliyorduk bizi neyin karşılayacağını.

"Şu hale bak." dedi Mia tişörtünün eteklerini çekiştirerek. "Dünya üzerinde şu ana kadar kurumuş tüm gölleri dolduracak kadar su çıktı bedenimden."

Yere oturarak sırtımı serin duvara verdim. Birazdan arka dansçılarımız da gelecekti ve bir de onlarla beraber çalışacaktık. Sabahtan beri aralıksız dans ediyorduk. Kolumu kaldıracak halim kalmamıştı. 

Yanıma koyduğum telefonumun ekranı yanıp sönünce mesaj geldiğini anlayarak hızlıca elime aldım telefonu. 

"Aman, aman birileri manita yapmış." dedi Mia sırıtarak benim heyecanlanmış halimi işaret ederek. "Sabahın köründe de gizli saklı yurda gelmeler falan. Hayırdır?" Kaşlarını kaldırıp indirdi. 

Bunu biliyor olmasına nedense şaşırmadım. Mia'nın üçüncü bir gözü daha vardı ve herkesin uyuduğu vakitlerde o devreye girerek her şeyden haberdar olmasını sağlıyordu. 

Sebin de bana döndü. "Nerede kaldın gece?" diye sordu. "İki tur atıp geri dönersiniz sanıyordum." 

Mia gözlerini büyüttü ve ellerini birleştirdi. "Seviştiniz mi yoksa?" dedi dehşetle gözlerini yüzümde gezdirirken. "Bir haltlar yaptığınız belli. Kokusunu alabiliyorum." 

"Ne?" diye soludum yarı utanç yarı şaşkınlık karışımı bir sesle. Mark ile fazla fazla ileri giden yakınlaşmamız onun sonrasında kendisine sövmesini sağlayan kurduğu alarm ile yarım kalmıştı. Sanki dudaklarının yakıcı hissini tekrar tenimde duyuyormuşum gibi gerildim ama Mia'nın şahin keskinliğindeki gözleri sayesinde bunu belli etmemeye çalıştım. "Ben sizin Hyuck ile yediğiniz haltları soruyor muyum?" 

Güldü. "Sorsan söylerdim." dedi güvence veren bir sesle. 

Ona yüzümü buruşturup başka yöne bakmakla cevabımı verdim. "Kendisinin kaldığı bir evi var." dedim Sebin'e hitaben. "Geç olduğu için orada kaldım gece." 

O sırada bir duvar köşesine çökmüş Seowoo konuşmalardan bağımsızdı. Mia'nın gazabından kaçamadı tabii. "Birileri sevgili yapar birileri de ayrılır işte. Ne yaparsın? Dünyanın kanunu bu."

Seowoo kollarını göğsünde bağlayıp çattığı kaşları ile Mia'ya baktı. "Sen de ayrıldığında da yanı cümleyi sana kuracağım." 

Mia kulak memesini çekiştirdi ve parmaklarının tersini hafifçe benim kafama vurdu. Yüzümü ekşitip geriye çekildim. "Ağzından yel alsın." dedi cık cık'layarak. "O nasıl söz öyle?" 

"KyungMin ile ayrıldınız mı?" diye sordu Sebin yerinden doğrulup sırtını dik konuma getirirken. 

Seowoo gözlerini kaçırdı ve başını aşağı yukarı salladı. "Şerefsiz piç aldattı beni." 

"Ne?" diye soludum şaşkınlıkla. Buna inanamıyordum. 

"Hem de o çirkef stajyer Bora ile." Yüzünü buruşturdu. Midesi bulanmış gibi bir hali vardı. "Şaka gibi. Daha saatler önce sensiz ben bir hiçim deyip duruyordu. Sonra ne göreyim Bora'nın kollarında aynı navalları ona da okuyor."

Sebin kaşlarını çattı. "Bora'nın bundan haberi var mıymış peki?" 

Seowoo kafasını iki yana salladı. "Çirkef dediğime bakmayın. Kızın da haberi yokmuş bir şeyden. Şans eseri aynı yerde bulununca o piçi suç üstü yakaladım. Bora da durumu öğrenince suratına tokadı bastı." 

Things I Say When You SleepHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin