●
İnsan her şeye sahip olduğunu düşündüğü zaman her zaman başka bir ihtiyaç doğuyordu. Şimdiye kadar stajyer olduktan sonra başarılı bir şekilde idol hayatına atılmak istiyordum. Sonra o geldi. Beklenmedik bir anda kapımı çaldığında davetsiz bir misafir olmasına rağmen ona kapılarımı sonuna kadar açmıştım. Bir kez varlığını fark ettin mi de asla eskisi gibi onsuz yaşayamayacağını anladığın bir hissi de beraberinde getirmişti.
Çekimleri tamamlar tamamlamaz menajerimizin yönlendirmesi ile birlikte kendi odamıza girip üstümüzü değiştirerek günün sonunun bir şekilde içinde tamamladığımızı arabamıza binmiştik. Menajer Jung ön yolcu koltuğuna, biz de her zamanki yerlerimize geçtikten sonra yer yer karla kaplanmış yol üzerinde harekete geçti araç. Sebin kulaklıklarını takmış arka tarafta uyuklarken Seowoo sabahtandır olduğu gibi telefonuna gömülmüştü.
Mia hemen yanıma doğru yaklaştı. "Farkında değilim sanma." dedi yüzümü işaret ederek. "Yanakların kızarmış ve pişmiş kelle gibi sırıtıp duruyorsun. Bir şeyler olmuş." Sesini olabildiğince alçak tutmuştu.
"Ne?" dedim ellerimle yüzümü yoklayarak. "Bir şey olduğu yok."
Sırıtması büyüdü. "Ya ne demezsin." dedi kafasını sallayarak. "İş birlikçi benim benden mi saklıyorsun gerçekten?"
Gözlerim büyüdü. "Yoksa sen?.."
"Sen odaya girince enişte beye haber uçurdum." dedi gülerek. Menajere bir bakış atıp bakmadığından emin olduktan sonra yaklaşıp kısık sesle konuşmaya devam etti. "Zaten darlayıp duruyordu beni. Yok, Naya ne yapıyor? Naya ile birlikte soyunma odasına geçsenize. Onunla konuşmam gerek, bir fırsat yarat falan filan."
"Benim mi arkadaşımsın onun mu?"
Elini göğsüne koydu. "Ben İsviçre'yim." dedi. "Kime fayda sağlayacaksa onun için çabalarım. Bu ikinize de yaramış. Hiç inkar etme. Yüzünden okunuyor her şey."
Gülüşümü bastırmaya çalışarak boğazımı temizledim. Mark ile aramızdaki bu gerilimi en az indirdikten sonra sanki tüm dünyaya gül renkli gözlüklerle bakıyormuş gibi hissediyordum. "İnkar etmiyorum zaten."
Kendini tutamayıp sesli bir şekilde güldüğünde Menajer Jung bize dönmüştü. Mia hemen ifadesini toparlayarak önüne döndü.
Ondan sonra süren sessiz bir yolculuktan sonra yurdumuza gelmiştik. Mark bana bir adres atacağını söylemişti ama hala bir hareketlilik olmadığı için merak sinsi bir yılan gibi ayaklarımın altında dolanıyordu.
Mutfakta birkaç bir şey atıştırdıktan sonra odamıza girdiğimizde sonunda beklediğim mesaj da gelmişti. Sebin sırt üstü kendini yatağına atmış bir şekilde telefonu ile ilgileniyordu. Hareketlerimdeki aşırılığı bastırmaya çalışarak mesajı açtım. Dediği gibi bir adres yazıyordu ve seni bekliyorum diye not düşmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Things I Say When You Sleep
FanficHer gün aynada gördüğü yansımasından kaçmaya çalıştı. Ama biri vardı gözlerinde kendi yansımasını görmekten hoşlandığı. ... "Kendinde nefret ettiğin her şeyinle seviyorum." For Mark Lee •by bluendrain