Her gün aynada gördüğü yansımasından kaçmaya çalıştı. Ama biri vardı gözlerinde kendi yansımasını görmekten hoşlandığı.
...
"Kendinde nefret ettiğin her şeyinle seviyorum."
For Mark Lee
•by bluendrain
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
•
Eğer bazı şeylerin ön gösterimi olsaydı yine aynı davranabilir miydim o an geldiğinde? Elime değiştirebilmek için imkan verilse tam tersine çevirebilecek yeteneğim olsa değiştirmek ister miydim? O anlar geldiğinde bir göz kapayıp açıştan daha hızlı gerçekleşirdi. Ansızın, en savunmasız olduğun ilk fırsatta bir düşmanın inine sızmayı başaran yürekli bir asker gibi en derin inene girmeyi başarırdı o an.
O an, tüm hayatını değiştirebilecek tek bir an.
SunMin ile yaptığımız o konuşma bazı parçaların bir yapboz gibi yerine oturmasını sağlamıştı. Bu bazı parçalar büyük resme daha fazla yaklaşmamı da sağlamıştı. Bunun getirisi daha fazla düşünce demekti. O düşüncelerin başrolünde ise hiç kuşkusuz Mark Lee vardı.
Nasıl olur da bir yanlış anlam ile başlayan tanışma hikayemiz son birkaç günde böyle bir şekle bürünebilmişti.
O tanışma anını unutmak ne mümkündü. O şok ifadem, korkum ve tedirginliğim hala daha dün gibi kanımda akıyordu. Şimdi düşününce acaba o da hatırlıyor mudur? Muhtemelen, diye geçirdim içimden. Adımı biliyor.
Adımı bildiğine göre de hala hatırlıyordu.
Akşam sonunda tüm işlerimiz bitirdikten sonra şirkette çıkmayı başardık. Her günün sonunda olduğu gibi bizi şirkette bekleyen arabaya bindiğimizde çok geçmeden de yola koyulduk. Arada sırada meraklı ve sorgu dolu bir şekilde üstüme dönen bakışları yurda girinceye kadar görmezden gelmeyi başardım ama menajer bizi koca evde yalnız bıraktığında aç piranalar gibi üstüme saldırdılar ve onlara SunMin ile yaptığımız o esrarengiz konuşmayı baştan sona anlattım.
Konuşmam biter bitmez de ilk tepki her zaman olduğu gibi Mia'dan geldi. "Ben demiştim ama bir şeyler dönüyor diye." Ellerini çırparak ayağa kalktı. Bizim odamızdaydık. En güvenli yer odalarımızdı. Evin diğer tarafları mimlenmiş gibiydi. "Tam da Mark Lee'den beklenecek bir hareketti bu."
Mia'nın bilmiş konuşması üzerine Sebin ondan beklenecek kuşkulu bir ifade ile bizi baştan aşağı süzdü. "Sizden kıdemli bir idolü çok yakından tanıyormuş gibi konuşuyorsunuz."
Sorgulayıcı tavrı karşısında ben renkten renge girerken Mia kollarını göğsünde bağladı ve güldü. Oldukça yapmacıktı. "Tabii tanıyorum. Ben Mark bias'lı bir Nctzen'ım."
İyi kıvırmıştı ama Sebin'i biraz tanıyorsam buna kolay kolay kanacak biri değildi. Mia hala DongHyuck ile görüşüyordu ve eğer bunu Sebin öğrenirse ondan işiteceği uyarıları ve bir ton lafı duymak istemediği için saklamayı tercih ediyordu. Tabii bunu yaparken beni de kendi yanında sürüklemekten geri kalmıyordu. Geceleri olan gizli saklı görüşmelerine beni peşinde yaveri olarak götürmek bu aralar en büyük hobisiydi.
"Hadi öyle olsun, Çimen." Sonra bastırarak söylediği lakaba sesli bir şekilde güldük.
Yine düşüncelere dalmadan edemedim. "Acaba bizim rengimiz ne olur?"