Menekşe | 3. "Menekşem"

373 43 7
                                    

Kocaman bir ormanın tam ortasındaydım. Yemyeşil sarmaşıklar yılanvari kıvrımlarıyla dalların arasında adeta aşılamaz bir çatı oluşturmuş, parlak güneş ışıklarının yüzüme vurmasını engelleyerek korumaya çalışıyordu beni. İleride gördüğüm mosmor açıklığa doğru yürüdüm usulca. Ayaklarım yere temas etse de adeta havada süzülüyor gibi hissediyordum. Sanki kalbimin, düşüncelerimin üzerimde oluşturduğu bütün yükü bir kenara bırakmıştım. Sadece ben ve doğa, inanılmaz bir uyumla hareket ediyorduk. Ne kadar olduğunu anlamadığım bir sürede ilerideki menekşelerin arasında buldum kendimi. Korka korka gözlerimi kapattım. Ama yoktu. Göz kapaklarım gözlerimi her örttüğünde gördüğüm o kabus tıpkı kalbimdeki yük gibi yok olmuştu. İşte tam o anda aldım kokuyu. Menekşeler kokmaz derler oysa insanlar sabredip menekşenin kokusunu duyabilmeyi bekleyemezler ki.

"Menekşe kokusu bir varmış bir yokmuş büyüsüne sahipmişçesine bir belirir, bir kaybolur. Yanına ilk yaklaştığımızda önce bizi test eder menekşe. O muhteşem kokusunu hemen bahşetmez. Ancak buna ulaşabilecek kadar sabırlı bir insan olduğumuza karar verirse usulca aramızdaki engelleri kaldırır ve o büyüleyici kokusunu hissetmemize izin verir. Ve öyle kıskançtır ki menekşe, kokusunun sadece kendine has olmasını ister. Bizim onu hatırlamamıza, belleğimize kaydetmemize asla izin vermez. İşte bu yüzden biz her bir menekşeyi kokladığımızda o kokuyu ilk defa almış hissine kapılırız. Ve hatırlamadığımız içinde başka hiçbir kokuyu menekşeye benzetemeyiz. Özeldir, biriciktir menekşe."

"Eda Eda Eda "

Halamdı, onun sesiydi beni bu eşsiz kokunun içinden çekip çıkaran. Gözlerimi usulca araladığımda bana endişe dolu bakan iki çift göz vardı karşımda.

"Dadaaamm seni o kadar özledim ki"
"Eda bizi çok korkuttun güzelim, hoşgeldin, iyi ki geldin."

Şaşkınlıkla sert hastane yatağımdan doğrulup uzun uzun sarıldım ikisine de. Hasret gidermek için garip bir yerdeydik evet fakat havaalanında bayıldığımda oradaki insanlar beni hemen bu hastaneye getirmiş ve telefonumda bulabildikleri ilk numara olan halamı arayıp haber vermişlerdi.
_______________________________

Uzun uzun hasret giderdik o akşam. Ceren iyiydi, intihar teşebbüsünden sonra terapi gördüğü için bir süredir kimseyle görüşmesine izin vermiyordu doktorları ama yarın yanında olabilecektim. Arada da İstanbul' u gezecek, burada olmadığım günlerin acısını çıkartırcasına tek tek özlediğim şeyleri yapacaktım. Halam ve Melo'ya ağızlarından kimseye burda olduğumu kaçırmamalarını defalarca tembihledikten sonra odama çıkıp kendimle baş başa kalabilmiştim sonunda.

Başımı yastığa koyduğum an baygınken gördüğüm o menekseler geldi aklıma ve sözler yeniden kafamı içinde yankılandı tek tek.

"Menekşe kokusu bir varmış bir yokmuş büyüsüne sahipmişçesine bir belirir bir kaybolur..."

Annemin ben beş yaşındayken bana çicekleri anlatmak için kurduğu mükemmel cümlelerdi bunlar. O yaşlarda en sevdiğim çiçek menekşe olduğundan her bir kelimesini tek tek beynimin en derin kıvrımlarına kazımış ve asla unutmamıştım. Hayatımda bana menekşeleri soran herkese, onları bu cümlelerle anlatıp herkesi büyülemiştim. Serkan'ı da...

"Bu sensin Eda. Yanına ilk yaklaştığımda beni test ettin önce. O güzel kalbini sevmeme, kokunu doya doya içime çekmeme izin vermedin bir süre. Sonunda o perdeyi araladığında ise eşsiz kokunla büyüledin beni. Kendine sıkı sıkı bağladın, beni bağımlın yaptın. Öyle eşsizsin ki başka bir şeyi asla sana benzetemedim. Ve her sana geldiğimde bana öyle yönlerini gösterdin ki her seferinde ağzım açık izledim seni. Her seferinde seni tekrar kokluyormuşum ve bu kokuyu ilk kez duyuyormuşum gibi hissettim. Her seferinde kalbim ilk seferinde olduğu gibi çarpıyor, göğsümü parçalayıp çıkmak ve senin kalbinle bir olmak istiyor sanki. Sen benim menekşemsin Eda Yıldız. Ve sana deliler gibi aşığım Menekşem..."
_______________________________

Bir şey olmuştu. Hissediyordum. Beynimdeki "Gitti" sesleri yok olmuştu. Kalbim Eda'yı her gördüğümde yaptığı gibi kafesteki bir kuş misali göğsümden dışarı kaçmak için çırpınmaya başlamıştı. Yerimde duramıyor, hiçbir şeye kafamı veremiyor, sadece Eda'yı düşünüyor ve usulca gülümsüyordum. Evet, Robot Bolat bir buçuk yıldır ilk kez gülümsüyordu.

"Özlemden kafayı yedim sonunda işte. Engin hep söylerdi bu işin sonunun iyi olmadığını ama inanmazdım. Bak işte kutlu gün geldi. Sonunda tamamen sıyırdım kafayı. Ağlanacak halime delirmisçesine gülümsüyorum. Eda gittiğinden beri yaptığım tek şeyi de yapamıyorum artık, kafamı işe veremiyorum. Geçmiş olsun Serkan Bolat."

Kendi kendime konuşarak çıkmıştım şirketten. Yolun nasıl geçtiğini anlamadan evime ulaşmıştım. Sadece hayal dünyamda yaşıyordum. Gözümü kapatmadan ve elimi kalbime koymadan da Eda'yı görebiliyordum, hissedebiliyordum bugün. Yatak odama girdiğimde fark ettiğim şey işte bu hayallerimden ışık hızında uzaklaştırdı beni.

Menekşem. Eda'nın hediye ettiği ve bir buçuk yıldır sadece yeşil yapraklardan ibaret olan menekşem kocaman mosmor ve hiç görmediğim kadar güzel bir çicekle bana gülümsüyordu. Gözümü kapattım, bekledim bekledim ve o kokuyu duydum sonunda. İşte o an anladım. Eda buradaydı. Menekşe'm aylar sonra bu şehirdeydi, geri dönmüştü...

Vee yazamadığım bölümleri telafi etmek adına yeni bölümümüzle hemencecik karşınızdayımm 😍
Umarım hoşunuza gitmiştir. Sizden ricam bir kelime bile olsa yorumlarınızı eksik etmeyin. İnanın bana inanılmaz bir yazma isteği veriyorlar.
Sizi seviyorum 💕 bir dahaki bölümde görüşmek üzere 🙌
Twitter/ @MenekseWattpad

Menekşe (Edser)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin