(🎶 Multimedya'da bu bölümü yazarken ilham aldığım şarkı var, sizin de okurken dinlemenizi tavsiye ederim. İyi okumalar 💕)
"Yanlış duydun Eda, sakin ol, derin derin nefes al, yanlış duydun, beynin sana yine oyun oynuyor."
Çevremle tüm ilişkimi kesmiş bütün duyularımla yalnızca oraya odaklanmıştım. Şu an kıyamet kopsa umursamazdım. Nitekim çevremdeki beni bir bir fark etmeye başlayan insanların "Eda Hanım gelmiş." sesleri kulağıma geliyor, fakat baktığım yerden kopmama neden olamıyordu. Sapsarı saçları, iri iri masmavi gözleri, kıpkırmızı yanaklarıyla Serkan'ın kucağında oturan ve onu gülümsetmeyi başarabilen 1 yaşlarında bir erkek bebek. İri iri masmavi gözleri olan bir bebek...
Ve kulağıma tekrar çalındı o ses. "Ba-ba, ba-ba, baba!"
Serkan sanki bunu her an yapıyormuşçasına rahat bir şekilde bebeği tek dizinin üzerine oturtmuş saçlarını öpüyor, gülümsüyor ve bir eliyle bilgisayarındaki işini yapmaya devam ediyordu. Ben hareket yeteneğim kaybolmuş onları izlerken bebek birden o masmavi gözlerini bana dikti. İşte o an durdu her şey. Bu gözleri tanıyordum ben, bu bakışlar, bu ifade benim hayatımı mahvetmişti. Ve sanki bu benim bebeğim dermişçesine oğluna da aynen aktarmıştı o bakışlarını işte. İçimdeki o son umut kırıntısını o gözlerin içine baktığımda kaybetmiştim. Bu Selin' in bebeğiydi, bu gözler, bu bakışlar ondan başkasına ait olamazdı.
Serkan bana seslendiğinde aklımda sürekli bu düşünceler yankılanıyordu. Aylar sonra duyduğum en anlamlı "Eda?" seslenişiydi bu. Ve bana hareket edebildiğimi hatırlatmıştı Serkan'ın sesi aniden. Bebeği kucağından bırakıp yanıma doğru hareketlenmeye başladığını gördüğüm an başladım koşmaya. Arkama bakmadan arabama atladığım gibi son surat sürmeye başladım. Göz yaşlarım yolu görmeme engel oluyordu. Hıçkırıklarımdan başka hiçbir ses gelmiyordu. İçimdeki haykırış İstanbul trafiğinin sesini bile yok edercesine yüksek geliyordu kulaklarıma.
"Kaybettin Eda, sen bu savaşı bir kez daha kaybettin."
______________________________"Melek, Eda burdaydı. Odama bakıyordu. Fark edince hemen yanına koşmak istedim ama ben Altay'ı kucağımdan bırakana kadar koşarak kaçtı. Nereye gitti Melek o? Beni affetmeye mi karar vermişti, dün geceyi mi hatırlıyor, neden burdaydı? Bir şey söyle nolur."
"Serkan bey bir dakika. Altay kucağımdaydı mı dediniz? Ben Eda'nın neden gittiğini anladım galiba."
"Kahretsin. KAH-RET-SİİNNN."
________________________________"Ben seni çok sevdim Serkan, çok sevdim."
Bulduğum ilk otele atmıştım kendimi. Bembeyaz tavana bakıyor, gözyaşlarımın yüzümden süzülüp yastığı sırılsıklam yapmasına izin veriyordum. Ceren'e gidememiştim, gidemezdim. Şu an aklımda sadece o gözler vardı. Başka bir şeyi düşünemiyorken Ceren'e destek olamazdım ki. Baba diyen sesi çınlıyordu kulaklarımda. Minyatür bir Selin vardı ortada, ve benim sevdiğim adama baba diyordu. Ben içimdeki umudun ölmesine hiç izin vermemiştim buradan ayrı kaldığım bir buçuk yılda bile. Kendime yepyeni bir hayat kurmuş, okulumu bitirmiş, güzel bir iş bulmuştum. Yeni arkadaşlarım olmuş, yaralarımı sarmaya çalışmıştım. Ama ne yaparsam yapayım yüreğimin bir köşesinde hep umudumu saklamıştım. Her şeyin bir yalandan ibaret olduğunu ve bir gün her şeyin yeniden eskisi gibi olacağı umudumu... Kendime o zaman itiraf edemesem de halamın "buraya gel" yalvarışlarını kabul ettiğimde bile kalbimin o umut sayesinde hızlandığını hissetmiştim. Ben bir umudun peşine takılıp buraya kadar gelmiştim. İşte ondandı bu kırılmışlığım, bu yıkılışım. Ben bugün umudumu, kalbimin atma sebebini kaybetmiştim. Ben bugün Serkan'ı sonsuza dek kaybetmiştim. Artık yapabileceğim tek şey vardı. Ona ondan vazgeçtiğimi göstermek, Serkan'ın hayatından sonsuza kadar yok olmak...
________________________________"Ben seni çok sevdim Eda. Keşke dinleseydin beni önce, keşke gitmeden bir şans verseydin bana. Ben seni çok sevdim, çok sevdim."
Eda'nın odasında yatağının üzerinde oturmuş, resmine bakarak konuşuyordum onunla. Melek ve Ayfer Hanım halime acımış, Eda'nın evine, odasına girmeme izin vermişlerdi. Aşağıda herkes Eda'ya ulaşmaya çalışıyordu. Telefonunu kapatmış, kimseye tek bir şey söylememişti nerede olduğuna dair. Onu son gören, peşinden son koşan bendim. O ise arkasına bakmadan, bana tek bir kelime söyleme fırsatı vermeden kaçıp gitmişti. Son şansımdı belki. Eda beni görmek, benimle konuşmak istemişti belki de ve ben onu yine kaybetmiştim. Menekşem yine usulca ellerimin arasından kayıp gitmişti.
Bundan sonra ne olacağını sanki her şeyi önceden yaşamışçasına ezbere biliyordum. Eda birkaç gün sonra ortaya çıkacak, Ceren'i bir kez görecek, halasıyla ve arkadaşlarıyla vedalaşacak, asla dönmemek üzere yine gidecekti. Yine onu aramaktan deliye dönecek, ama hiç kimseden hiçbir şey öğrenemeyecek, Edam'dan hiçbir iz bulamayacaktım. Ve yine hayallerimle başbaşa kalacaktım.
"Bundan sonra böyle Serkan Bolat. Umutların bir kez daha söndü, artık yine hayallerinle baş başasın."
________________________________Duvarlar üstüme üstüme geliyor, her yerden bir çift mavi göz bana bakıyordu. Denize gitmeliydim. Dalgaların sesiydi şu an beni sakinleştirebilecek tek şeyim. Saatlerce hayat durmalı, ben gözlerimi kapatmalı ve kendimi dalgaların bana söyleyeceği şarkıya bırakmalıydım.
_________________________________Güneş batmak üzereydi. İstanbul'da gökyüzünün en güzel ve dingin saatleri başlıyordu. Akşam bütün sakinliğiyle yavaş yavaş şehrin üzerini kaplarken bir korna sesi duyuldu önce. Sonra fren sesleri acı çığlıklara karışarak dalga dalga yayıldı yedi tepeli şehrin her köşesine. Aynı anda bir bıçak silüeti belirdi gökte, acı sesler çıkararak kilometrelerce süzülüp ait olduğu yere saplandı sonunda. Serkan Bolat'ın kalbine...
Herkese merhaba 🙌 Bu bölüm her şeyi tek tek çözmeye başlamadan önceki geçiş bölümümüzdü. Daha da heyecanlı yepyeni bölümlere geçmeden önce hikayemizin biraz büyümesini beklemek istiyorum sanırım. Bunun için birkaç günlük bir mola vermek istiyorum. Sizin bu konudaki görüşleriniz de çok değerli benim için. Ayrıca bu süreçte sosyal medya hesaplarınızdan Menekşe'ye destek olmak isterseniz çok mutlu olurum 💜
Vee tabi ki buraya bölüm hakkında yorumlarınızı, tüm düşüncelerinizi yazmanızı rica ediyorum. Unutmayın gelecek bölümler büyük ölçüde sizin düşünceleriniz ve istekleriniz doğrultusunda şekillenecek. Hepinizi çok öpüyorum 😘 Bir dahaki bölümde görüşmek üzereee 🌸🙌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Menekşe (Edser)
Fiksi Penggemar"Menekşe kokusu, "Bir varmış, bir yokmuş" büyüsüne sahipmişçesine, bir belirir bir kaybolur. Buna neden olan, menekşenin kokusunu iyottan almasıdır. İyot koku alma reseptörlerimizi, geçici bir süre engellediğinden, bu süre zarfında koku hissedilmez...