13. Bölüm

1K 109 116
                                    

"Bu küçük arkadaşım koyunuyla birlikte gittiğinden bu yana tam altı yıl geçti. Onu tarif etmeye çalışıyorum, çünkü onu unutmak istemiyorum. İnsanın bir dostunu unutması üzücüdür. Herkes bir dost sahibi olmayabilir. Ve eğer onu unutursam, sayılardan başka hiçbir şeyle ilgilenmeyen yetişkinlere benzerim."

Lalisa

Sabaha kadar hiç uyumamış ve kendimi Jennie'den ayrılıyor olduğum fikrine alıştırmaya çalışmıştım.

Sonuç olarak milyon kez ağlamayla kabullenmiştim.

Benim yerime çoktan hazırlamış oldukları eşyalarımı aldım. Ortalıkta Jennie dahil hiç kimse yoktu. Eşyalarımı kapının önüne çıkardıktan sonra her zaman kapının kenarında duran kabı aldım ve nehirden su doldurup mavi güllere verdim.

Belki Jennie'ye son bir kez görebilirim diye evin içinde tekrardan göz gezdirdim fakat hiç kimse yoktu. Kapıyı kapatarak eşyalarımı aldım ve uçağıma yetişmek için yola çıktım.

Pilotun sesi duyulduğunda kemerimi taktım ve şehrin oldukça fazla olan ışıklarına baktım.

Uçak indiğinde valizimi aldıktan sonra Jungkook'dan getirmesini istediğim arabama bindim ve genelevime doğru sürdüm. Kafamı Jennie ve diğer şeylerden uzaklaştırmam gerekiyordu.

İçeri girdiğimde her zamanki kadın karşıladı. Ona odamda olacağımı ve özel sürtüklerimin hepsini göndermesini söyledim.

Jennie

Lisa'nın evden gitmesinin üzerinden 3 gün geçmişti. Günümün çoğunu nehirde yüzerek veya kitap okuyarak geçiriyorum. Hâlâ ondan istediğim gibi annemi göndermemişti.

Ondan haber bekliyordum fakat bana nasıl ulaşabileceğini bilmiyordum.

Bu negatif düşüncelerin aksine her gün minik kızımla sohbet ediyordum. Kız olduğunu hissediyor olduğum için öyle diyorum.

"Sen sakın ama sakın diğer annene benzeme tamam mı ?"

Kafamı eğip sanki konuştuğunu duyabilecekmiş gibi bekledim.

"Biliyorum kızım. Lalisa annen çok güzel biri ama yalan söylüyor. Bu yüzden ne kadar güzel olursa olsun ona benzeme."

Sonra kaşlarımı çatarak devam ettim:

"Eğer bana karşı gelirsen döverim seni. Küçükken annem bana terlik fırlatıyordu ben de sana fırlatırım."

Bir süre sonra ağlamaya başladığımı fark ettim.

"Üzgünüm annecim. Ben sana kıyar mıyım hiç ?"

Ağlamaya devam ederken odamın kapısı açıldı.

"Jennie Hamile, Cadı, Bir Dönemler Genelevde Çalışmış, Seksi Ama Aynı Zamanda Tatlı ve Kendine kendine Ağlayan Kim. Yaşıyorsun !"

Rosé üzerime atladığında yatakta geriye düştüm.

"Tanrım hamile kaldığına inanamıyorum."

Koluna vurup doğrulmaya çalıştım.

"Kalk üzerimden orospu bebeğimi ezdin."

Geri çekilip gülerek konuştu:

"Küfür etmeyi de öğrenmişsin."

Elimi alnıma vurarak derin bir nefes verdim. O çoktan kalkmış odamı inceliyordu.

Sizinle tanıştırmayı unuttum. Bu arkadaş Roseanne Park veya Park Chaeyoung.

Kendisi benim ilk aşkım olur.

Bu evin önündeki mavi gülleri beraber ekmiştik. Tohumlarını ise evin arkasında bulmuştuk.

Biz bu eve ilk taşındığımızda ev tamamen yanmıştı fakat bu tohumlar hâlâ duruyordu. Sonra evin önünde çiçek ekmek için olan yeri görünce Rosé ile beraber ekmiştik.

O zamanlar yedi yaşındaydım ve tohumları ektikten sonra Rosé'i öpmüştüm. Beklediğimin aksine tuhaf bir tepki vermemiş hatta beni geri öpmüştü. On altı yaşıma kadar ona fazlasıyla aşık olduğumu hatırlayabiliyorum.

On altı yaşımdan sonra güçlerim iyice ortaya çıkmıştı ve onları geliştirmek için sürekli çalışma yapmaya başlamıştım. Bu yüzden Rosé ile iletişimimiz kesilmişti.

En son Norveç'e taşıdıklarını duymuştum fakat şimdi dönmüştü.

Sarı saçları uzun ve düzdü. Bu gerçekten ona yakışıyordu.

Büyük (!) odamı incelemesi bittiğinde tekrar gelip yanıma oturdu.

Bana ısrarla bu çocuğun kimden olduğunu sorduğu için ona Lalisa ile tanıştığımız günden bugüne kadar anlatmıştım.

"Vay şerefsiz, ahlaksız, terbiyesiz haysiyetsiz, tarantula kafalı, boz ayısı..."

Rosé on yıl daha söylendikten sonra beraber nehire gitmiştik.

"Çiçeklerin hâlâ durduğuna sevindim."

Gülümseyerek ona baktım.

"Bu çiçekler çok değişik Roseanne. Başka bir boyuttan gelmiş gibiler. Kış ve sonbaharda açıyor, yaz ve ilkbaharda soluyorlar."

Kaşlarını havaya kaldırarak yanıma oturdu.

"Belliydi zaten bir değişik oldukları."

Bana bakmaya başladığında ne kadar yakın olduğumuzu fark ettim. Aklıma gelen şeyle ayağı kalktım ve elimi Rosé'e uzatarak onu da kaldırdım. Eve gidip bir kova ve birkaç eldiven alarak Rosé'in yanına döndüm.

Önceden ezberlediğim yolda yürümeye başlarken konuştum:

"Benimle gel."

Nereye yarraaam?

My Little Witch /JenLisa (G!P)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin