Uzun bir aradan sonra yeni kitapla geri döndüm! Umarım herkes iyidir. Yayınlamadan önce biraz bölüm biriktirip hikayeyi garantiye almak istedim, bu yüzden duyurumdan biraz sonra geldi ilk bölüm. Bu sefer diğer Supercorp kitaplarımın aksine bu kitapta Kara Kriptonlu bir süper kahraman değil. Winn, Alex, Kara, Sam, Lena ve ileride göreceğiniz birçok isim daha üniversiteye giden gençler.
Eğer bir sorunuz varsa lütfen sorun!
Bu bölüm sadece bir giriş bölümü. Aktif olarak 18. bölümü yazıyorum. Ama bölümler ne sıklıkla gelir emin değilim.
[Bu arada, Supergirl 6. Sezon başladı ve 3 bölüm yayınlandı bile! İzleyenlerle yorumlarda sohbet etmek isterim. İlk 3 bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz? Ben 1 ve 3. bölüme bayıldım. 2. Bölüm biraz zayıftı. Ama final sezonumuzdan çok ümitliyim.]
Biliyorum, bir süre yeni kitap yazmadım ama tahmin edersiniz ki yeni fikirlerle gelmek pek kolay olmuyor ve biraz kendime vakit ayırmam gerekti. Aktifliği merak ediyorum. Eski okurlar hâlâ buralarda mı? Oy ve yorumlarınızı eksik etmezseniz çok mutlu olurum. İyi okumalar! <3
Kara Alex'in telefonundan gösterdiği fotoğrafa baktı. "Bu kim?"
"Ortak dersimiz var."
"Adı neymiş?" Kara tek kaşını hafifçe kaldırdı, kahvesinden bir yudum aldı. Alex sosyal medya profilini kurcaladığı kızın adını okudu. "Andrea Rojas."
"Babası Obsidian North'un CEO'su, değil mi?"
"Sanırım." Alex kızıl, kısa saçlarını düzeltti. Kara kahvesinin son yudumunu aldı. "Antrenmana gitmem lazım. Senin dersin boş mu?"
"Gidecektim ama ilk ders boş geçecekmiş." Omuzlarını silkti.
"Ugh." Kara ablasının omzuna vurdu. "Şanslısın!" Alex kaşlarını çattı. "Ben seviyorum!" Omzunu ovarken kardeşine cevap verdi. Kara gülerek çantasını tek omzuna geçirdi ve merdivenlere yöneldi. Camların arasından sızan güneşler mavi gözlerini 10 kat belirginleştiriyordu ama rahatsız da ediyordu. Eliyle güneşi engelledi ve telefonuna gelen mesajla tebessüm etti.
Winn: Dersten çıkınca ara
Hızla merdivenleri tırmandı ve spor salonuna giriş yaptı. Koça el salladı ve hızlıca giyinmeye koştu. Hızla odaya girip tişörtünü çıkardı. Çantasını açtı ve kıyafetlerini çantasından çıkarıp giydi. Arkasını döndüğünde sessizce oturan kişiye baktı. "Seni tanıyor muyum?" Kara herkesi tanır, herkes tarafından sevilirdi. Ama bu kişiyi ilk defa görmüştü.
"Sanırım hayır." Ortamdaki sessizlik garip olmuştu. "Samantha. Sam diyebilirsin."
"Kara." Kara tebessüm etti. "Yeni misin?"
"Evet. Metropolis." Kara kafasıyla onaylayıp çantadan sarkan formaya baktı. "Takıma girmişsin bile! Basketbol oynuyorsun demek."
"Evet. Ama, henüz kimseyi tanımıyorum." Güldü.
"Ben kaptanınım. Antrenmandan sonra bugün ek çalışma yapılacak. Koç Henshaw söylemiştir zaten."
"Ah! Sen o Kara'sın demek. Koç senden bahsetmişti. Tekrar memnun oldum."
"Bende. Ne okuyorsun?"
"İşletme."
Okul, kulüplere ve sosyal etkinliklere önem veriyordu. Kadın basketbol takımı da bunun bir parçasıydı.
"Sizin alanınızda sporla ilgilenen birini görmemiştim."
"Sen ne okuyorsun?"
"Medya. Muhabir olmayı umuyorum." Gülümsedi ve saate baktı. "Upss- Geç kalıyoruz." Sam hızlıca çantasının fermuarını kapadı. "Gidelim." Sahaya ilerlerken konuşmaya devam ettiler. "Tanışmışsınız bile. Güzel." Koç iki umut vaadeden gence baktı. "Evet." Kara koçuna gülümsedi. Hank tebessüm etti ve Kara'nın omzunu patpatladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tell me it's real | Supercorp
FanfictionAlex Kara'nın telefonuna kafasını uzattı. "Pekala, ergen. O telefonu bırakmalısın bence." Kara fotoğraflara bakmayı kesti. "Ne?" güldü. "Ben -senin aksine- kızlardan hoşlanmıyorum, Alex." Alex bu laf üzerine kocaman bir kahkaha patlattı. Kara göz de...